Ama ben yine de yazmalıyım. Lakin önce söylemem gerekenler var. Bunları mutlaka anlatmalıyım. Şu bir gerçek, trafik artık Gaziantep’in değiştirilmesi zor bir kaderi oldu. Çünkü bu şehir 2000'li yıllardan itibaren merkezde sıkıştırıldı. Böylece 2 binli yıllar ve öncesinde, daha az nüfuslu, daha az araçlı düzen için öngörülen şehir planlamasındaki o yollar, zamanla obezleşen kentin kâbusu oluverdi. Çünkü artan nüfus, çoğalan araçlar mevcut yollara sığmaz oldu. Trafik ışıklarında bekleyen kuyruklar uzamaya başladı. Tek yön uygulamaları, park yasakları yetersiz kaldı. Yaşı biraz büyük olanlar çok iyi bilir. 40-50 sene önceki kent merkezindeki caddeler hep aynı kaldı. Oysa nüfus çoğaldı araç enflasyonu yaşandı. Kent merkezli olarak bir Asım Güzelbey, Maarif, Doğumevi ve Şehreküstü kavşağına alt-üst geçit uygulamasıyla nefes aldırmaya çalışsa da zaman içerisinde bunlar bile yetersiz kaldı. Yetmedi yeni açılan bölgeler için planlanan yollar da geleceği öngörmekten uzak kaldı. Habire binalar dikildi, inşaatlar kent merkezini nefes almaz duruma getirdi. Şehrin nefes borusu olan kuzey ve kuzey batı yönleri yüksek katlı binalarla donatıldı. Adeta Gaziantep’in nefes alma borularının önüne beton duvarlar çekildi. Hala da çekiliyor. TUGAY KARŞISI VE TEDAŞ ARKASINDAKİ YAPILANMA BÖLGEYİ MAHVEDECEK İşte bu çılgınlık Gaziantep’in başına büyük bir bela açtı. Son İpekyolu olayı, geçen hafta yazdığım gibi, tüm kente “KRAL ÇIPLAK” dedirtti. Öyle ki, ipekyolu dile gelerek hepimize “daha bu başlangıç, siz daha büyük kabuslara hazır olun” dedi. Çünkü gerçekten de yarınlarda Tugay kavşağındaki futbol sahası ile yine bu bölgede eski Tedaş’ın bulunduğu bölgeye dikilecek devasa binalar yükseldiğinde olacakları düşünmek bile istemiyorum. Zaten mevcut durumda çok ciddi sıkıntılar yaşayan bir bölge var ortada. Haliyle kanalizasyon ve içme suyu şebekeleriyle, kent merkezine yönelik yollarının değişemeyeceği için yaşanacakları bir hesaplayın isterseniz. Yani peşin söylemek gerekirse, İpekyolu vakasıyla yaşananların kısa süre sonra 20 mislini yaşayacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. BUNLARI BEN GÖRÜYORUM DA ONLAR GÖRMÜYOR MU? Peki bunları doğru dürüst eğitim gören, ne belediye başkanı, ne şehir plancısı, ne mimar -mühendis, ne de karayolcu olan Ökkeş Özekşi görüyor da, bahsettiğim niteliklere sahip olanlar görmüyor mu? Elbette görenler vardır, ama çoğu siyasi ve rant odaklı hesaplar yaptığından, acı gerçekler karşısında kafalarını kuma gömdüklerinden adım gibi eminim. Onun içindir ki, Gaziantep yıllardır boğuldu, nefes alamaz hale getirildi. Bir de 500 bini geçtiği belirtilen Suriyeli nüfusu kentin sırtına yüklenince şehir trafiği iflasın ucuna getirili verdi. Hemen belirteyim, eğer 500 binlik yabancı nüfusu olmasaydı, Fatma Şahin’in gerçekten üretilen yollar ve kavşaklarla nefes aldırmaya çalıştığı Gaziantep bu kadar sıkıntı yaşamazdı. Peki ne yapılmalı? İşte sihirli soru bu. İPEK YOLUNU İKİLETME İÇİN TEK ÇÖZÜM VAR Şu net şekilde görüldü ki ipek yolu, Gaziantep’in hem şehirlerarası hem de kent merkezine ulaşım yönüyle nefes aldıran, hayata bağlayan can damarı niteliğinde. Ama bu damar kalbe yeterince kan pompalayamayacak noktaya gelmiş durumda. Ne kadar tıpkı kalp damarlarına stent takılsa da, bu sadece kısa süreli işe yarayacak, sonunda by-pass kaçınılmaz olacak. İşte ipek yolu da bunun benzeri şeklinde. Bu iş beni bayağı uğraştırdı aslında. Ne yapılır da alternatif yol üretilebilir diye. Madem alternatif yol yokluğunu ve plansızlığı ilk ben yazdım, o zaman çözüm için de bir şeyler söylemeliydim. Aslında belki de Sayın Fatma Şahin çoktan düşünmüştür. Beyin takımı başta Sezer Cihan ve yetkili isimler de düşünmüş olabilir. Ama sonuçta ortada böyle bir teşebbüs veya paylaşılmış düşünce yoksa, o zaman ben tarihe not düşmesi için mutlaka söylemeliyim. JAPONYA DAHİL BİRÇOK ÜLKEDE VAR, BİZ NİYE YAPMAYALIMBunu da özellikle ulaşımda pratik düşüncesi ve verdiği kararlarda doğruları bulma yönünde her zaman dikkatimi çekmiş birisi olarak, Sayın Fatma Şahin’in mutlaka aklından geçirdiğinden emin olarak söylüyorum. Yani Sayın Şahin’i birazcık tanıyorsam, bu son olaydan sonra ulaşıma çözüm adına mevcut ipek yolunun başpınardan veya şehir gösteren yönünden başlayıp, taaa Acarsan kavşağı denilen yere kadar bir ÜST YOL düşüncesini kafasının bir kenarında tuttuğunu düşünüyorum. Eğer tutuyorsa, buradan üzerine basarak yazıyorum çok doğru düşünüyor. Çünkü ipek yoluna alternatif için başka ne düşünülürse düşünülsün, dünyanın arsasını ve evini kamulaştırmak hem kaybedilecek para, hem de zaman açısından ciddi kayıplara yol açacaktır. Oysa en kolayı ve basiti bu yöntemdir. Bunu belirtirken, gelişmiş ülkeler ve özellikle Japonya başta olmak üzere ulaşımı sadece karasal trafikte değil, yer bağlantılı havadan da yapılabilineceğini ifade etmek istiyorum. Kısacası basit yönüyle ipek yolu kenarlarına bindirilecek ayakların üzerine yol yaparak. Viyadükler gibi yani. Öyle yapımı da uzun süreli olmaz. Böylece şehirlerarası yol güzergahı nefes alırken, en fazla 2 kavşakla başpınar -acarsan kavşağı arasındaki yolda şehirle bağlantı da kurulmuş olunacaktır. Neyse ben söylemiş olayım, kararı büyüklerimiz verecektir elbette. MAALESEF YESEMEK’İ HARCADILAR Kısa ve öz söylüyorum, bu şehir Zeugma mozaiklerinde gösterdiği enerji ve heyecanı Yesemek için gösterememiştir. Bir avuç insan şimdi Yesemek için çırpınıyor ama sanki ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇMİŞ gibi gözüküyor. Elbette işin yargı boyutu var. Ama STK’larda yargı süresince o motivasyonu göremiyorum. Şaşırtıcı biçimde iktidarı ve muhalefeti hiç umursamıyor. Oysa en başta onlar ayağa kalkmalıydı. Çünkü Gaziantep tarih kenti, kültür şehri. Son olarak buna Gastronomiyi de kattık. Ama nedense bir umursamazlık var kentte ve yönetenlerde. Biz zamanında Zeugma mozaikleri için gazete olarak yaktığımız ışığın şehri aydınlatacak kadar etki yapmasıyla birlikte mozaiklerin kaçırılmasını engellemiştik. O zamanın bakanı, milletvekilleri, valisi, belediye başkanları, siyasi partiler dahil, tüm STK’lar olaya sahip çıkmıştı. Şimdi maalesef Bakanımız, Milletvekillerimiz, Valimiz, Belediye başkanlarımız, iktidar ve muhaletefet partilerimiz ve STK’ların büyük kısmı sesini çıkarmıyor. Kent Konseyi açıklama yapıyor buna bile cevap verilmiyor. Sessizlik demek bir nevi kabullenilmiş demek olduğuna göre, çok değerli tarih hazinemizi, uyduruk bir gölete ve bundan para kazanmak isteyenlere kurban veriyoruz… YAZIK.HEPİNİZE İYİ HAFTALAR