Öğretmek için "öğrenilenler" pek önemli değil! Önemli olan "öğrendiklerimizi" kendimiz yapabilmemiz! Öğrettiklerimizin de öğrendiklerini başkalarına öğretmesi pek önemsenecek bir şey değildir. Öğreniyor ve öğretiyormuş gibi yapıldığı içindir ki, öğretilenler öğrenildiği yerde kala kalmaktadır! Biraz "felsefi" olsa da, söylediklerimizin haklı olduğu maalesef doğrudur! Bastırılmış duyguların patlak verip dışarı çıkıncaya kadar nerede gizlendiğini okuyarak değil, yaşayarak öğrenebiliriz. Öğrenilen şeylerin kenarında kıyısında "fosilleşmiş" gerçekler, gün gelip dışarıya vurduğunda; neyi ne kadar öğrendiğimiz ve ne kadar öğrettiğimiz kendiliğinden ortaya çıkar! Yapılması istenmeyen şeylerin yapıldığında kimlerin rahatsız olacağı elbette önemlidir. Öyle olsa da, yapılmasına karşı çıktığımız şeyler; fırsat bulunduğunda yapılan ve yapıldığında son derece keyif duyulan bir gizliliktir! Size göre, anlattığım şeyler doğru olmayabilir; ama içinizdeki "sizin" yüzeysel bir özlemle yapılması istenmeyenleri yapmak için sabırsızlandığı gerçeğini gizleyemezsiniz. Kimsenin olmadığı, gözetlenmediğinizi hissettiğiniz zaman kendiniz gibi davranmaya ne kadar ihtiyacınız olduğunu, bunu yaparken başkalarından gizlemekle elinize bir şey geçmediğini görürsünüz! Kendi başınıza özgürce davranmak ve yaptıklarınıza yine kendiniz karar vermiş olmak o anın ne kadar önemli olduğunu kabullenmeniz için yeterlidir. SİZ SİZ GİBİ DAVRANIN YETER... Şimdi size şöyle bir soru sorulsa; "içinizdeki gerçek sizi ne kadar tanıyorsunuz?" denilse ne dersiniz? Vereceğiniz cevabın ne kadar doğru ve inandırıcı olacağını hiç düşündünüz mü? Bırakın başkalarını; kendinizle paylaşmaktan bile çekineceğiniz şeylerin çoğu zaten "öğretmek için öğrenilenlerdir." Bu nedenle vereceğiniz cevabın kimin işine ne kadar yarayacağı bilinmemekle beraber, başkalarına da ne kadar yarayabileceğini tahmin etmek mümkün değildir. İsterseniz soruya bir de tersinden bakalım. Rastlantıların şansınızı ne kadar artırıp eksilteceği durumlarda "sorulan" olmak elbette iyidir. Peki ya "sorma sırası size geldiğinde" ne yapacaksınız? Sizde size sorulduğu gibi yapıp, başkalarına sorup öğrendiklerinizi öğretmekle yetineceksiniz öyle değil mi? Aslında yapılmak istenen, var olan gerçeği gizlemek için çaba harcamaktır. Hemen herkesin başına gelebilecek böylesi durumlarda kimse olması gerektiği şekilde davranmadığından var olan belirsizlik sürer gider... Oysa kolayı vardır. Kendinizi ele verecek olsa dahi yapmanız gerekeni yapmalısınız. Bunun için panik yapmaya, telaşlanmaya gerek yoktur! Söyleyecekleriniz sizin de yapacaklarınız şeyler olsun. İçinizdeki sizi ortaya çıkaracak şeyleri gizlemeyin; siz, siz gibi davranın yeter... OKUYABİLDİĞİNİZ KADAR OKUYUN İçinizde gizlediğiniz bir başka sizin ortaya çıkması işinize gelmiyorsa, değişmeyin. Bunun için herkes gibi siz de, sizi sizden uzakaştırması muhtemel olan "öğretmek için öğrenmeye" devam edin. Bol bol okuyarak "tenkit" yeteneğinizi artırın. Kendinizle baş başa kaldığınızda gerçek sizle sohbet etmeyi ihmal etmeyin. Karşılıklı konuşmanızda içinizdeki sizin söylediklerine kulak verin. Hayatı çekilmez eden tek düzelikten ancak bu sayede kurtulabilir, kısa süreliğine de olsa "gerçek dünyanıza" dönebilirsiniz... Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra eve dönen dayımla konuşurken bana; "Sürekli resmi olmak insanı sıkıyor. Her fırsatta kendin gibi olmayı yeğle. Dinlediğin ve okuduğun şeylerin etkisi altında kalarak kendinden uzaklaşma. Şu anda canımın ne yapmak istediğini söylesem inanmazsın. Çocukluğumda bindiğim çöpten atımı çok özledim. İlk fırsatta binip avazım çıktığı kadar nara atmak istiyorum!" dediğinde hayretten dona kalmıştım! Hukuk Fakültesini bitirmiş dayımın içindeki gerçek kendisini ilk kez o gün keşfetmiştim. Günün birinde bunu yazı konusu yapıp huzurunuza çıkacağım hiç aklıma gelmezdi!