Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş, 30 Aralık'ta Ankara'nın göbeği sayılan ve birçok siyasinin oturduğu yer olan Cukurambar’da uğradığı “haince ve kahpece” bir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. MHP ve Ülkü Ocakları yöneticilerinin, olayın akabinde sessiz kalması ve bir taziye mesajı bile yayınlamaması, kamuoyunda ve Ülkücü camiada infiale neden oldu. Ve istifalar peş peşe geldi. Devlet Bahçeli, “Ülkücüleri bulanık sulardan uzak tutan, sağlıklı ve isabetli kararlar verdiğine inanılan bir lider” olarak tanınır, kararlarına “bir bildiği vardır” diye saygı duyulurdu. Lakin son zamanlarda AKP iktidarına kayıtsız ve şartsız teslimiyeti… Ülkü Ocaklı gençlerin, davaya büyük emek vermiş Selçuk Özdağ, Yavuz Selim Demirağ ve Orhan Uğuroğlu gibi ülkücülerin üzerine, sindirme amaçlı saldırtılması… En son Sinan Ateş cinayeti, bu imajı yerle bir etmiştir. Ateş'in yakın çevresine, "Benim kalemimi kırmışlar. Haberi geldi. Her an bir şey yapabilirler" dediği iddia ediliyor. Yine Ateş’i tanıyanlar, "Bu işle kimin görevlendirildiğini bile biliyordu ama umursamıyordu" diye anlatıyor. . Ateş’in kalemini kim ya da kimler kırdı? Ülkü Ocakları ile bağlantılı olduğu iddia edilen Orhun Haber sitesi Sinan Ateş FETÖCÜ iddiasını ortaya attı. Verilen bu pası gole çevirmek için organize suç örgütü lideri Kürşad Yılmaz sahneye çıkmakla fazla gecikmedi ve Sinan Ateş’i “FETÖ ajanı” ilan etti. Kısa ömrünü Ülkücülük davasına adamış bir akademisyenin kişisel çıkarlar ve siyasi ikballer uğruna FETÖ ile iltisaklı gösterilmesi, ne ahlaki ne de vicdanidir. Bu oyunu, ben dâhil birçok kişi üzerinde uyguladılar. Şimdi günün modası: Kim muhalifse FETÖCÜ! Sinan Ateş FETÖCÜ olabilir mi? MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, 2007-2019 yıllarında FETÖ ile iltisaklı! Ateş’i, TBMM’de neden danışmanı yaptı? Hâlbuki Ateş, 15 Temmuz sonrası MHP’deki ‘FETÖ Komisyonu’nun da başındaydı.
Devlet Bahçeli, 2019 yılında Sinan Ateş’i Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’na niçin atadı?
Basit bir iltisaktan dolayı FETÖ suçlaması ile işine son verilen bir ülkede; Ateş, Nasıl oldu da Hacettepe Üniversitesi’nde akademisyen olabildi ve orada kalabildi? FETÖ suçlaması, muhalif düşünceyi sindirmek ve cezalandırmak için bir araç olarak kullanılıyor. Bu oyunu kurmada en başarılı olan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu… Hiçbir Ülkücü, ABD’de bulunan ve onların emellerine hizmet eden birine beynini ipotek ettirmez! “Kurt, özgürlüğüne düşkündür.” “Biat ve sadakat” konusunda mahir olan iktidar cenahı, önce bir aynaya baksın! FETÖ ile iltisaklı olmayan bir iktidar mensubu var mı? Sinan Ateş olayında amaç neydi? Birinci ihtimal; Sinan Ateş’in ayaklarından vurularak korkutulması veya bildiklerini anlatmasının önüne geçilmesi veya faaliyetlerine son vermesi yolunda uyarılmasıdır. Lakin Ateş’in silahlı olması, faili korkutmuş ve öldürücü mermiyi de atmış olabilir.
İkinci ihtimal ise, Sinan Ateş’in ölümüne karar verilmiş olmasıdır. Yeraltı dünyası tabiri ile “biletinin kesilmesidir.” Öyle ise bu büyük bir organizasyonun küçük bir parçasıdır. Olay Susurluk’tan daha vahim ve derin gözükmektedir.
Sinan Ateş suikastı, oldukça profesyonel ve siyasi bir eylemdir. Cinayetin motosiklet üzerinden ateş edilmek suretiyle gerçekleşmesi, failin özel olarak eğitildiğini ve tatbikatının da yapıldığını göstermektedir. Cinayeti Kim ya da Kimler İşlemiştir? Tetiği çeken olarak, çeşitli suçlardan sabıkalı ve aranan çete üyesi Eray Özyağcı… Cinayeti planlamak ile de cinayet ve çeşitli suçlardan yakalaması bulunan çete lideri Doğukan Cep suçlanıyor. Çete lideri Doğukan Cep’in avukatı, aynı zamanda MHP’li olarak tanınan bir avukattır. Bu avukat kanalı ile çetenin devreye sokulduğu iddia edilmektedir. İstanbul MHP İl Yöneticisi Ufuk Köktürk’ün, karısı üzerinden Doğukan Cep’e 97.000TL para aktarması, bu iddiaları doğrular niteliktedir. Eray Özyağcı ve Doğukan Cep, uyuşturucu kullanan-satan bir çete üyesi olarak bilindiği halde yakalanamıyor. Ve iki Özel Harekât Polisi tarafından İstanbul’dan Ankara’ya eşlik edilerek getiriliyor. Terörle mücadele amacıyla yetiştirilmiş bu iki polis; bu kirli işte, nasıl ve kimlerin talimatı ile yer almıştır? Tetikçi Eray Özyağcı, eylem sonrasında Gölbaşı’ndaki buluşma noktasına gitmemiş veya gitmesi engellenmiştir. Tetikçiyi Gölbaşı’ndan kaçırmakla suçlanan Tolgahan Demirbaş, Soylu ’ya oldukça yakın olduğu iddia edilen MHP Mersin milletvekili, Olcay Kılavuz’un çeşitli amaçlar için kullandığı evinde yakalanmıştır. Demirbaş, , "gecikmesinde sakınca bulunan hâl" kapsamında milletvekilinin evinde gözaltına alınmışken nasıl serbest kalabilmiştir? Savcılık üzerinden birilerinin devreye girdiği iddiaları doğru mudur? Tolga Şardan’a göre: “Demirbaş'ın gözaltına alınmasını sağlayacak gerekçeye evrakta yer verilmemesi, şüpheli Demirbaş'ın salıverilmesinin önünü açtı.” Olcay Kılavuz’un şüpheli bir şahsı almaya gelen polislere, "Siz gidin, sahibiniz gelsin" şeklinde hakaretamiz sözler söylediği gazeteci Tolga Şardan’ın köşe yazısında ifade edilmektedir. Türk Polisi’nin sahibi, Türk Milleti’dir. Bu vekil, polise hakaret etme (it yerine koyma!) cesaretini kimden almaktadır? Polise bu denli hakaret eden muhalefet milletvekili olsaydı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve iktidar cenahı, yeri göğü inletirdi. Her şeye laf yetiştiren ve herkesi terörist olarak yaftalayan bir bakanın sessizliği, kamuoyunda ve teşkilat içerisinde tepki ile karşılanmıştır. Sinan Ateş suikastını kim azmettirmiş Olabilir? Yakalanan hiç kimse azmettirenlerin isimlerini vermemiştir. Sadece tutuklanan şüpheli Doğukan Cep, azmettirenleri Eray Özyağcı’nın bildiğini iddia etmektedir. Lakin Özyağcı tüm HTS kayıtları ve kameralara rağmen bir türlü ele geçirilememiştir. Özyağcı’nın yurtdışına kaçırılma ya da bir köşede ölü bulunma ihtimali oldukça kuvvetlidir. Umarım yakalanır. Sinan Ateş suikastı, “90’lı yılların faili meçhul cinayetlerini” akla getirmektedir. Derin yapılar ve organize suç ilişkileri yeniden hortlatılmış, Türkiye’nin bekasını tehdit eder hale gelmiştir. Bu cinayet, devlet içerisinde yol verilen derin yapıların, siyaseti de tasarlama niyeti içerisinde olduğunu göstermektedir. MHP, azmettirme noktasında neden suçlanmaktadır? Bu noktada, Türkeş’in şu sözünü hatırlatmak isterim: “Ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz.” MHP’yi kurumsal olarak bu cinayetin azmettiricisi gibi göstermek veya suçlamak doğru bir yaklaşım değildir. Zira MHP içerisindeki dürüst ve vatansever insanlara haksızlık olur. MHP’yi paravan olarak kullanmak isteyen çıkar gurupları ve Parti içerisinde işbirlikçileri vardır. Bazı çete liderlerinin ve torbacıların “ülke ve millet sevdalısı bir ülkücü” diye tanımlanması, işleri çığırından çıkarmış ve bugünlere getirmiştir. Sinan Ateş cinayeti, MHP’nin üzerine bir karabasan gibi çökmüştür. Sessiz kalınması, ardından da savrulan tehditler… Sinan Ateş FETÖ ile iltisaklıydı suçlamaları, cinayetin hafifletici nedeni olarak ileri sürülemez! Olay, hamasi nutuklarla kapatılamayacak kadar kamuoyuna mal olmuştur. Üstünü örtmek ya da adli bir vaka gibi yansıtmak şu aşamadan sonra mümkün değildir. Kurulduğu andan beri Türk milliyetçilerinin otağı olarak bilinen ve mevcut yönetici kadrosu tarafından darmadağın edilen MHP; bu girdaptan kurtarılmalıdır. Ancak aşağıdaki iddialara inandırıcı bir şekilde açıklama yapılmadıkça… MHP için bu çıkmaz sokaktan çıkış yolu yoktur. Sinan Ateş, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı döneminde bilerek ya da bilmeyerek arı kovanına çomak mı sokmuştur?
Elde ettiği bilgileri bir yerlere raporlamış mıdır? Konuşmasından korkulduğu için mi susturulmuştur? FETÖ ile iltisaklı olduğunun ispatı var mıdır?
Ülkücü gençlerin vatan- millet olgusu ile kandırılarak, sınır illerinde bazı organize işlerde kullanıldığı, Ateş’in de bu isimleri görevden aldığı iddiaları doğru mudur?
Suikastın iddia edildiği gibi DERİN YAPILAR, NARKO-PARA ve NARKO-TERÖR ile bir bağlantısı var mıdır?
Milletvekili Olcay Kılavuz’un ve iltisaklarının bu olaydaki rolü nedir, eylem emrini kim vermiştir? Dediğim gibi bunların hepsi iddia düzeyindedir. Kimseyi suçlamak gibi bir kastımız yok. Zira hakkında bir mahkeme kararı olmadan hiçbir kişi suçlanamaz. Türk polisinin bu soruların cevabını araştıracağını… Ateş’in katillerinin ve iltisaklı olan siyasilerin, polisin teknolojik imkânlar ve HTS kayıtlarının incelenmesi ile kısa zamanda ortaya çıkarılacağına inanıyorum. Zira Ankara’da hala dürüst, işinin ehli ve vatansever polisler ile savcılar var. Hiçbir cinayetin faillerinin meçhul kalmayacağı… Şiddetin ve cinayetlerin olmadığı… Adalet, özgürlük ve demokrasi umutlarının yeşerdiği… Polisin ehil ellere bırakıldığı, bir yıl diliyorum. Güneşli ve aydınlık günlere…