İstanbul Aksarayda 1960lı yıllarda Gaziantepli Kemal Bey adında ünlü bir kebapçı vardı.

Biz ailece 1959 yılı Ağustos ayında benim ve kardeşlerimin üniversite tahsillerimiz dolayısı ile Gaziantepten İstanbula göç etmiştik. O tarihten 1970li yılların ortalarına kadar (takriben 15 yıl) İstanbul Aksaray semtinde eski Bulvar sineması yakınında, Vakıflar Bankası yanında ünlü bir Gaziantep kebapçısı tanımıştım. Sahibi son derece kibar, çok başarılı bir iş adamı, gerçek Antepli, tabaat sabi ünlü Kadir ağa gibi, halden anlayan, adam gibi adam, işinin ehli ünlü bir kebapçı ve lokantacı Kemal bey idi. Bir gözünde bir arıza olduğu için gözünden dolayı bir de lakabı vardı.

Allah rahmet eylesin 1970li yılların ortalarında vefat ettiği ve dolayısı ile kebap ağırlığı olan lokantasının kapatılmış olması dolayısı ile hatırasına saygımdan dolayı, lakabını söylemek istemiyorum. Maalesef bizim bazı hemşerilerimizde yerli yersiz, haklı haksız, yakışıklı yakışıksız lakap takma adeti vardır, belki halen de vardır ve ben bu lakaplardan çoğunu yakışıksız bulanlardandım. Kemal beyin soyadını öğrenememiştim. Ünlü bir kebapçı ve lokantacı idi. 1950li yıllarda İstanbul Aksaray semtinde işyerini açmış olduğunu, harika ağırlama üslubu ve çok leziz kebapları dolayısı ile ünlü ses sanatçımız Zeki Mürenin bile Aksaray Çakıl gazinosunda programa çıkmadan önce bazen Kemal beyin lokantasında kebap yediğini duymuştum. Ben Kemal Beyin lokantasında o yıllarda evci lahmacun yaptırırdım.

Kendimi Gaziantepte hissederdim. Çok iyi ağırlar, tüm müşterilerine aşırı değer verir, espri ile karışık çok kibar davranır, biraz eğilerek selam vererek karşılar ve aynı şekilde uğurlar, fakat bu davranışı sırasında asla küçülmez ve yağ çekmez, ağırlığı altında kimseyi ezmez ve kimsenin ağırlığı altında ezilmezdi. Çok sevimli ve gerçekten adam gibi adamdı. Müşterilerine çay kahve ve meyve ikram eder, bunu şirketten diye tanımlardı ve hesaba yazmazdı.

Kemal Beyi anlatmak ihtiyacını neden duydum. Çünkü böylesi gerçek Gaziantepli, misafirperver, alacağı yemek ücretinden önce müşteri memnuniyetini ve mutluluğunu ilk önce düşünen, paraya pek önem vermeyen, kibirli ve mağrur olmayan, kebapçı ve lokanta sahibi hemşerilerimizin maalesef biraz azaldığını hissettiğim için veya kibirli kebapçılara benim son zamanlarda daha çok rastlamış olmamdan dolayı rahatsız olduğum için, bu yazıyı yazmak ihtiyacı duydum. Hiç olmazsa bu vesile ile Kemal Beyi de rahmetle anmış oldum. Değerli sempatik Antepli kebapçı ve lokantacılar, sizlere hatırlatmak isterim: Bir Çin Atasözü şöyledir 'Güler yüzlü olmayanlar işyeri açmasınlar, başarılı olamazlar'

Gelen müşterisine hoş geldiniz, nasılsınız demeyi bilmeyen, zenginliği dolayısı ile hava basan ve kasılan bir işyeri sahibinin lokantasına ikinci bir kez kimse gitmez. Zamanla kaliteli müşterisi azalır. Er veya geç sıradan bir lokanta olup çıkar. Kemal Bey gibi lokantacı ve kebapçılar yıllar sonra bu gibi yazılar ile saygı ile hatırlanır ve anılırken, kasıntı ve kibirli olanlar unutulur gider, gün gelir yüzlerine kimse bakmaz. Değerli dostlarım, para her şey değildir. Tıpkı herkesin sanatçı olamayacağı gibi, adam gibi adam olmak da herkese nasip değildir. Herkesin az veya çok parası vardır. Onurlu insanlar kimseye yük olmazlar. Bedava yemek yemeğe gelmiş gibi küçümseyerek baktığı müşterisine soğuk ve ilgisiz davranan bir lokantacı, bence gerçek bir Antepli, gerçek bir İstanbullu ve güzel ülkemizin her şehrinin gerçek bir vatandaşı gibi olamaz. Orada yemek yiyenlerin lokması da kursağında kalır. Böyle birinin lokantasında yemek yemektense, kendi evinde soğan ekmek yemek, daha onurlu bir davranıştır. Herkes kendi kadardır. Erken yaşta, fazla alın teri dökmeden, baba parası ile zengin olup, kendini bir şey zanneden bazı kibirli ve mağrur iş adamları, benim çocukluk ve ilk gençlik yıllarım olan 1950li yıllarda Gaziantepte tanıdığım veya İstanbulda Aksaray semtinde tanıdığım Gaziantepli ünlü kebapçı Kemal Bey gibilerden olamaz. Çapsız ve nosyonsuz ve de çok soğuk, Antep tabiri ile yuka (yuha) sayılan bazı insanlar yüzünden bu yazıyı yazdım. İnşallah sayıları çoğalmaz. Bu gibilerin lokantasına gidip yemek yemeğin. Sahibi efendi ve kibar olan üçüncü sınıf bir lokantada kuru fasulye yiyin. Daha mutlu olursunuz. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım.