Toplumda ve devlet yönetiminde görülen “çarpık ve yağma düzeni” değiştirmek ya da değişimine katkı sunmak için mutlaka örgütlü bir yapı içinde mücadele etmek şarttır. Bunun yolu da siyasi partilere katılmak, sivil toplum örgütlerine, sendikalara ve odalara üye olup aktif çalışmakla mümkündür. Siyaseti yok sayarak ya da salt eleştirerek yol alınamaz. Ülkesini seven her bireyin; elini taşın altına koyma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak siyaseti, kişisel ikbal beklentileri ve kariyer planlaması olarak gören zihniyet ile de yol yürünemez. Bu çarpık düzeni değiştirmek için gece gündüz çalışmak ve halkı cesaretlendirmek için cesurca muhalefet yapmak gerekir. Zira “yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz.” Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!/Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:/ Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,/ Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden.” Millet İttifakı’nın; ülkeyi bu kötü gidişattan kurtarmak, toplumda hak, hukuk, adaleti yeniden tesis etmek ve insanımızı mutlu, huzurlu ve refah içinde yaşamasını sağlamak gibi bir mecburiyeti vardır. İktidar, ülkenin sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmak yerine; rakiplerini günlük siyasi çekişmelere, çıkardığı karmaşaya ve algı operasyonlarına çekmek istememektedir. İktidarın hileli yönlendirmelerine ve itibar suikastlarına inat… Doğruları söylemeye, yanlışları eleştirmeye, en önemlisi de ülkeyi onlardan daha iyi yönetmeye azimli ve kararlı olunmalıdır. Toplum, bu iktidardan bıkmıştır. Zira Türk milleti yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla perişan haldedir. Lakin buna neden olanlara halk yeterince tepki göstermekten korkmaktadır. Oysa bu çapta bir ekonomik kriz başka bir ülkede olsa iktidar partileri, partiler mezarlığında yerini alırdı. Batılılar buna “toplumsal bilinç” demektedir. Muhalefet, toplumsal bilinci artırmak için çalışmalarını hızlandırmalı ve yeni stratejiler geliştirerek ülkeyi doğru, liyakatli kadrolarla bilimin ışığında dünyanın gelişmiş toplumları ve refah seviyesine çıkartacak yeni bir iktidar ve kadrolarının müjdesini vermelidir. AKP, oy kaybetmekle birlikte, hala yapılan anketlerde ülkenin 1. Partisi olarak gösteriliyor. Eğri oturalım, doğru konuşalım! Türkiye’de milliyetçi, demokrat ve muhafazakâr oylar % 70 civarındadır. CHP, sosyolojik gerekçelerle %30 civarında olan, sol oyların dışına çıkamıyor. O halde İYİ Parti, %70 gibi geniş bir alanda çalışmayı hedeflemelidir. Akşener'in iddialı ve etkileyici mücadelesi, İYİ Parti’nin %40’lara varacak oy alabileceğinin işaretidir. Bunun gerçekleşmesi, İYİ Parti’nin yapılanmasını ve teşkilatlarını yeniden gözden geçirmesine ve halka güven vermesine bağlıdır. Bir dostum, bana aynen şunları söyledi: “Teşkilatlar olmasa, Akşener daha çok oy alır!” Halk, Meral Akşener’in liderliğini, cesur siyasetini ve konulara hâkimiyetini benimsemiştir. Demek istediğim; merkez ve taşra teşkilatlarının da liderin performansına ayak uydurması, görünen aksaklıkların seçim sürecine kadar giderilmesidir. Teşkilatın gücü ve önemi görmezden gelinemez ama parçalı bulutlu ve birbirleri ile kavgalı bir teşkilat, partiye yarardan çok zarar getirir. İYİ Parti, yapacağı kongrelerin niteliğini ve seçilecek insanların liyakatini öne çıkarmak ve “delege korsanlarına” fırsat vermemek durumundadır. Bir de parti içinde “çetecilik oyunu” oynayanlar var ki, bunların bir şekilde görevlerine son verecek denetim mekanizmaları kurulmalıdır. Zira bunların “parti küçük olsun benim olsun”, üyeler ve delegelere ben hâkim olayım” ya da “ben kimi istersem o siyaset yapar, beni dinlemeyene” Antep karası” çalarım” anlayışı partiye gelecek olan yeni yüzleri, hatta var olanları ürkütmekte ve endişeye sevk etmektedir. “Gerçeği haykıran yiğittir, söyleyen cesur, söylemeyen korkak, çarpıtan ahlaksızdır. Biz haykıran ve söyleyenlerden olmaya devam edeceğiz.”
İYİ Parti lideri Akşener, oyun kuran ve oyunbozan stratejik hamleler yapmaktadır. Bu konuda kendisine stratejik destek veren ve illerde de aynı hamlelerde bulunabilecek, insan kaynaklarını çeşitlendirmelidir. Seçimin yaklaştığı bu süreçte kitle partisi ölçütleri esas alınarak her kesimden toplumda karşılığı olan insanları partiye kazandırılmalı ve illerde yönetim kadroları; popülist olmayan nitelikli kadrolardan seçilmelidir. “Her dönemde sağdan say on kişi soldan say on kişi… Olsun aynı kişi!” mantığı yerine, her görev alanına işin ehli ve uzman isimler bulunmalı ve görevlendirilmelidir. “İYİ Partiye üye her birey bir takım oyuncusudur. Kimse “bulunmaz Hint kumaşı” değildir. Teknik direktör ve teknik heyet, oyunun stratejisine ve oyuncunun kabiliyet ve yeteneğine göre oyuncuyu istediği mevkide oynatır. İsterse yedek soyundurur. Sırası gelince de oyuna sokar. Oyuncu, “Ben illa da forvet oynarım”, diyemez. Teknik direktör de maçı kazanmak isteyecektir. Hazırlıksız ve antrenmansız bir oyuncuyu oyuna niye soksun?” 2023 seçimleri, önemli bir seçimdir ve kaybedilme lüksü yoktur. Bu seçimin kaybı, demokrasinin ve hukuk devletinin katli… Otoriter/Totaliter eğilimlerin başarısı olarak görülecektir. Ve Türkiye de bundan sonra ne özgürlükler ne de parlamenter sistem, tartışmaya açılmayacaktır! Bu seçim, kimsenin ikbal ve geleceğini düşüneceği bir seçim değildir! Herkes aklını başına devşirmeli ve ona göre davranmalıdır. Seçim öncesinde Sayın Meral Akşener'in performansı ile yetinmek ve onun sırtından makam ve mevki hayal etmek, bugünkü şartlarda ihanetle eş anlamlıdır. Teşkilatlar başta olmak üzere, her Türkiye sevdalısı liderine kurumsal katkıyı sunmak ve onu “başkan” ya da “başbakan” olarak iktidara taşımak zorundadır. Bazılarının geçmişte kalan İdeolojik tortuları, çıkar kaygıları ve ilkel egoları… Anakentlerde baş gösteren, “mikro milliyetçilik” anlayışları, İYİ Partiye zarar vermektedir. Kırsal bölgelerle birlikte %20 civarında olan nüfusun, siyasetin %100’ünü kendisine hak olarak görmesi abesle iştigaldir. Doğru olanı, liyakatli ve donanımlı olanın, ayrıma tabi tutulmadan seçilmesi ve seçileninin etrafında birlik mesajları verilmesidir. Kendi kurumsal yapısını ve iç tutarlılığını sağlayamayan oluşumlar, topluma güven veremez. İYİ Parti halkın dertlerine deva olacak projelerini hemen hayata geçirmeli, teşkilatlarını ve üyelerini bu projeler, parti tüzüğü ve programı çerçevesinde eğiterek sahaya salmalıdır. Her kafadan ayrı ses çıkan, herkesin ayrı telde çaldığı günlerden geçiyoruz! İYİ Parti’ye gönül veren insanları “Alevi- Sünni”, “Ülkücü-Türkücü”, “Kürt-Türk”, “Atçı-Arıcı”, “Şucu-Bucu” diye algı yaratıp ayrıştırmaya ve ötekileştirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu karanlıktan çıkmak, bu ucube sistemden kurtulmak; farklılıklara rağmen bir ve beraber olunmasına bağlıdır. İktidar seçmeni konsolide ederken, İYİ Partili olduğunu iddia eden bazı kişilerin ayrıştırıcı ve ötekileştirici eylem ve söylemlerine fırsat verilmemelidir. İYİ Partinin ilke ve programlarını benimsemiş herkes İYİ Partilidir. İYİ Parti’nin olağan merkez ve il kongrelerinin; gerginlikten uzak, demokrasiyi içselleştirmiş bir olgunlukla geçmesini ve halka, güneşin doğuşunun müjdesini vermesini temenni ederim. Son söz ;“Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın/ Baktığın aynaları karartacaklar, ama bakmaktan asla vazgeçme./ Umutsuzluk yok /Başaracağız, başaracağız, başaracağız...” Sezai KARAKOÇ