Bu başlığı çok da içimden gelerek atmadım tabii… Ama mevcut şartlarda eğer eski Gaziantep’i arar hale geldiysek, o zaman hepimizin oturup ciddi ciddi düşünmesi gerekiyor… Halinden memnun olanlara sözümüz olamaz, yaşadıkları kente yönelik aidiyet duygusu olmayanlar için de bu yazının bir anlamı yok zaten… Ama bizler yani Gaziantepte doğanlar ile kendini Gaziantepli hissedenler olarak eski Antep’i, hatta sonradan Gazi Ünvanıyla taçlandırılan Gaziantep’i arıyoruz diyorsak, yolunda gitmeyen işler oluyor demektir… İşte tam da oradayız, çünkü bu şehir eski ruhunu arıyor. Yani o ruhu içinde yaşatanların vurdumduymazlığa, umursamazlığa, sahipsiz bırakılmaya tahammülü kalmadı … Kırgınlığın ötesinde öfkeye kadar giden bir duygu oluştu Gaziantep’te…

ESKİ SİYASETÇİLER NİYE ARANIYOR?

Onun içindir ki, insanlar eski siyasetçileri, eski bürokratları, eski sanayicileri, eski milletvekillerini, eski sivil toplum örgütlerini, eski oda ve dernek başkanlarını arar oldu… Niye her seferinde Mustafa Taşar deniliyor hala? Niye Celal Doğan’dan bahsediliyor? Mehmet Batallı, Mustafa Yılmaz örnek gösteriliyor? Çünkü onlar şehrin yaşadığı tüm sorunlarda masaya yumruklarını vuran ve Gaziantep’in haklarını arayan, çözebilen ve tuttuğunu koparan isimlerdi de ondan… Öyle habersizce atanan bürokratlar, müdürler olamazdı eskiden… Mümkün müydü öyle şeyler. Hele Kahramanmaraş’ın bir saatliğine bile istemediği atanmış sağlık müdürünün Gaziantep’te uzatmalı müdür olarak devam ettirilmesinin imkanı yoktu… Çünkü Ankara’da güçlü bir Gaziantep vardı… O nedenle Türkiye’de güçlü etkili ve siyaseten tuttuğunu koparan bir Gaziantep gerçeği vardı…

NEREDE O ESKİ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

Hele Sivil Toplum Örgütleri nasıl da güçlüydü… Kentin tepeden tırnağa tüm sorunlarında ayağa kalkar, hesap sorar, haksız uygulamalara karşı çıkar tavır koyardı… Öylesine etkili ve güçlülerdi ki, ne örnekler gördük neler yaşadık o zamanlar… Maanoğlu’nun oraya Movempick otel yapılmasına karşı çıkan çok sayıda STK’lar, o tarihlerde Necati Kanalıcı, Cengiz Gülenler, Ünal Özdil ve ismini hatırlayamadığım birçok önemli isim önderliğinde eylem yapmışlardı. Ellerde pankartlar, kadın çocuk yüzlerce insan tepki göstermiş ve o otelin yapılmasına engel olmuşlardı… Yani şehirde sosyal, kültürel, sportif, eğitim, alt yapı, su, elektrik ve daha nice sorunlarda o STK’lar harekete geçer, doğrular anlatılır çözümler önerilir ve şehrin menfaatine olan sonuçlar alınırdı…

BİR GAZİANTEP KULÜBÜMÜZ VARDI ESKİDEN

Dahası yakın tarihlere kadar adını Gaziantep’ten alan Gaziantep Kulübünün de kent sorunlarına çekinmeden, korkmadan, kimseye yaranma gibi düşüncesi olmadan birçok olumsuz durumlara cesaretle tavır koyduklarına şahit olduk bu şehirde. Bu kulübün üyeleri toplu halde Kent merkezinde Mareşal Fevzi Çakmak Bulvarında Suriye geçici hükümet binası önünde, polisin geniş önlemler almasına rağmen eylem yapmaları büyük takdir toplamıştı. Ama sonradan o güçlü ses kısıldı ve Gaziantep’in önemli sorunlarında seyirci kalmakla yetindi. Daha çok sosyal aktivitelerle, kahvaltı, yemek gezi ve tavla oyunlarında birde kente hiç katkısı olmayan konukları ağırlama işlerine yöneldiler. Son sesleri Göç konusunda oldu, bunda takdir topladılar ama sadece Türk Bayrağımızın dalgalanması gereken kalemize Filistin bayrağının asılmasına zamanında tepki gösteremediler. Bunu niye belirttim, çünkü adı Gaziantep olan bir kuruluşun en önemli misyonu Gaziantep’in meseleleri olmalıdır. Ne yazık ki onların da eski dönemleri aranır oldu…

GAZETE OLARAK ZEUGMA MOZAİKLERİNİN KAÇIRILMASINI ÖNLEMİŞTİK

Eğer bir kurum veya kuruluşun adında Gaziantep yazılıyorsa, onun sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Bizim adımız Gaziantep27 ise, bu şehirde üstlendiğimiz misyon kentin menfaatleri doğrultusunda hareket etmek, sorunları dile getirmek ve çözüme ulaşmasını sağlamak ve halkın sesi olmaktır. Onu da gücümüz yettiğince yaptığımıza inanıyoruz… Örnek istenirse, bu şehirde 2004 yılının Nisan ayında Zeugma Mozaikleri İstanbul’a sergilenmek için götürülmeye kalkışılmış, Packart vakfı ve bu şehirdeki uzantıları vasıtasıyla gizli hesaplarla yurt dışına götürülme girişimi olmuştu. Biz gazete olarak olaya el atmış ve büyük tepki göstermiştik. O zamanların etkili Sivil Toplum Örgütleriyle birlikte ortak hareket ederek mozaiklerin kentten götürülmesine izin verdirmemiştik. Bu olay dünyada büyük yankı uyandırmıştı.

BİLFEN BAKKAL DÜKKANI KAPATIR GİBİ OKULU KAPATAMAZ

Gelelim günümüze... Çok uzaklara gitmeye gerek yok, sadece iki konuya değineceğim… Öncelikle eğitim yönlü gelişmeye… Bilfen Eğitim Kurumları Gaziantep’ten çekileceğini açıkladı. Yani sorumluluk duygusundan uzak, sanki bakkal dükkanıymış gibi keyfiyetle kepenklerini kapatacaklarını duyurdu. Yüzlerce öğrenci, yüzlerce öğretmen ve personeli kendi kaderiyle başbaşa bırakma gibi büyük bir sorumsuzluğa imza attı. Bunu niye yaptı? Bir bahanesi bina sahibi eski ortağı Güvenoğlu inşaatın kirayı yükselttiği iddiası, diğeri ise bazı bölümlerde yetersiz öğrenci sayısına ulaşmadıkları gerekçesi… Düşünün bir kere, bir eğitim kurumunun ki ülkede birçok şehirde gerçekten takdir edilecek sisteme sahip Bilfen olarak, böylesine keyfi, böylesine sorumsuzca hareket ederek 2025-2026 öğretim yılı sonunda eğitim ve öğretim faaliyetlerine son vereceklerini açıklıyor.

GAZİANTEP’E ZARARI O KADAR BÜYÜK Kİ

Tabii bu açıklama sonrası yaşanan panik, öğrencilerin durumu, ailelerin ne yapacaklarını şaşırmasının yanında, Gaziantep eğitimine indirilen büyük darbe nedense pek dikkate alınmadı. Oysa bu okulun Gaziantep’te faaliyetine son vermesi, eğitim yönlü kaybın yanında şehrimize atanacak veya iş yatırımı yapmak isteyenlerin öncelikli olarak çocuklarının eğitimi ön planda tutarak Bilfen tercihini kullananacaklar için de olumsuz oldu. Aynı durum mevcutlar içinde geçerlidir tabii. Üstelik bu okulda Gaziantep’te faaliyet gösteren çok sayıda STK, sanayici ve üst düzey yetkilinin çocukları eğitim görüyor. Yani Bilfen bir okulu kapatmak istiyor ve kararını alıyor ama Gaziantep’in pozisyonu dikkate almıyor, hatta umursamıyor…

ESKİ GAZİANTEP’İN GÜCÜ OLSAYDI BİLFEN BÖYLE YAPABİLİRMİYDİ?

İşte burada tam bahsettiğim konuya geliyorum… Eğer eskinin güçlü Gaziantep’i olsaydı, bu Bilfen kurumu böylesine umursamaz tavır içine girebilirmiydi? Vallahi giremezdi billahi giremezdi. O nedenle Gaziantep’i umursamadılar ve böyle bir kararı aldılar. O eski Gaziantep olsaydı, Bakanlarıyla, Milletvekilleriyle doğruca Milli Eğitim Bakanlığına gider, böylesine sorumsuzca karar alan Bilfen’in bu karardan dönmesini sağlar, yok kapatacaklarsa bile yeni öğrenci almadan mevcut öğrencilerin hepsini mezun edecek noktaya gelinerek kapanmasını sağlayabilirdi. Eğer burayı böyle paldır küldür kapatmada ısrarlı davranırsa da Milli Eğitim Bakanlığına diğer illerdeki ruhsatlarınıda iptal ettirmeye yönelik hukuki çerçevede etkisini gösterebilirdi. Eğer bu şehirde STK’lar STK olsaydı yer yerinden oynardı. Eski Kent Konseyi olsaydı kıyamet koparılırdı. Hatta bu satırların yazıldığı ana kadar sesini çıkarmayan Gaziantep Kulübü üyeleriyle toplanıp okulun önüne gider protesto ederdi. Herkesi bu protestoya davet ederdi. Her ne kadar Vali ve belediye başkanları, partilerin il başkanları hele hele en önce ses vermesi gereken CHP’nin yeni il başkanı bu konuda şu ana kadar ses vermese ve konuya seyirci kalmış olsa da, yine de STK’lar Gaziantep’in varlığını ve gücünü Bilfen’e hissettirebilirdi.

HERKES FATMA ŞAHİN’İN SESİNİ DUYMAK İSTİYOR

Çok ilginçtir bu konuda Milletvekilleri de ses vermedi. Sadece CHP Milletvekili Hasan Öztürkmen aradı, hem Güvenoğlu ortaklarıyla hemde Bilfen yetkilileriyle konuştuğunu söyledi ama Bilfen’in geri adım atmayacağını iletti. Çok sayıda öğrenci velisi aradı çaresizliklerini dile getirdi. Bu arada benimle konuşanlar Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in niye sessiz kaldığını merak ettiklerini söyledi. Doğrusu ben de merak ediyorum tabii… Oysa sabahtan gece yarılarına kadar sadece Gaziantep meseleleri için koşturan, gününü ziyaretler veya mangal başında kebap yelleyerek geçirmeyen Fatma Şahin’in bu Bilfen konusunda niye bir girişimde bulunmadığını dile getirdiler. Bunu niye söylüyorlar, çünkü Fatma Şahin bir Gaziantepli. Burada doğdu Allah geçinden versin bizler gibi burada toprağa verilecek. Bunun da bilincinde elbette. Ama Fatma Şahin’in demir yumruğunu bilen insanlar bu konuda sessiz kalmasına şaşırıyor. Bende bir elçi olarak bunu iletmek durumundayım…

BİR SAHİPSİZ BIRAKILAN DA BETON MAĞDURLARI TABİİ…

Son bir şey daha söyleyeyim ve yazımı tamamlayayım… Bu şehirde onlarca belki de yüzlerce beton mağdurları var. Firmaya paralarını ödeyen ama fabrika üretimi durdurunca ne betonlarını alabilen, nede paraları ödenen inşaat sektörünün mağduriyeti var. Mesela onlarda sahip bırakıldı. Oysa bu da ayrı bir mağduriyet… Ve orada da sahipsizlik söz konusu. Sebebini herkes biliyor ama kimse ses çıkartmıyor. O mağdur insanlar istiyor ki, yasal mağduriyetlerde yanlarında devlet olsun, kanunların yürütücüleri harekete geçsin. Ama yaklaşık 2 aydır onlar da sahipsiz bırakıldı, kendi kaderine terkedildi… BU KADAR…

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR