Takke düştü, kel göründü. Ne zaman mı? Besiciler D-400 karayolunu ulaşıma kapattığı zaman. Her vakit yazar, söylerim. İki stratejik ürün var. Biri ekmek bir diğeri ise et. Dünyanın en ileri teknolojisine sahipte olsanız, endüstrileşmede ve sanayileşmede rakipsiz sanılsanız dahi bu iki temel ürüne muhtaçsınız.Çünkü varlığınız, direnciniz, ayakta kalabilmeniz ete ve ekmeğe bağlı. Bu ve diğer konularda hükümetin yanlış politikaları ve ülkeyi getirdiği nokta ortada. Bunlar ayrıca bir tartışma konusu.Ekmek konusunda oto kontrolü elinde tutmaya çalışan, zaman zaman müdahaleci olduğu gözden kaçmayan siyasal otorite et konusunda neden aynı hassasiyeti gözetmiyor?Canlı hayvan, et ve et ürünleri konusunda önemli bir zincire sahip olan, canlı hayvan ihraç merkezi olma özelliğini elinde bulunduran Gaziantep, Türkiye’nin öznesi konumunda. Ancak iğneyi mi, çuvaldızı mı, kendimize mi, başkalarına mı batırma sırası konusunda çelişki içindeyiz.Geçen hafta D-400 karayolunu kuralsız, kaidesiz, hukuksuz ve de keyfi muamele ile yolu trafiğe kapatanların, sorunlarının çözümü için seçtiği yöntem dağdaki kanunun şehre dayatılması olarak mütalaa edilebilir.Ancak kendini besici olarak adlandıran bu güruhun işlerine geldiği zaman iktisadi cebri, işlerine gelmediği zaman iktisat dışı cebri tercih ettiği bir realite.2022 takvimini baz aldığımızda Ramazan Bayramı'na kadar küçükbaş canlı hayvan fiyatını otomatiğe bağlayan, günlük 2 ila 3 lira canlı hayvana zam yapanlar bugün canlı hayvan arzındaki dalgalanmadan dolayı feryat içinde.Peki, adama sormazlar mı, elektronik ortam üzerinden örgütlenerek canlı hayvan fiyatını gündelik rakamlarla belirleyen, fiyat zammını otomatiğe bağlayan “Nasıl olsa bizden alacaklar, elleri bize mahkûm.” Diyerek Gaziantep’te suni gıda buhranı çıkartmanın neresinde hak var.Gaziantepli kasaplar bu konuda dertli ve mustarip.Ancak seslerini çıkartamıyorlar. Kendilerini besici olarak tanımlayan fakat büyük ölçüde aracı ve komisyoncu olan bu grupların örgütlülüğü kadar Gaziantepli kasapların örgütlülüğü yok. Mensup oldukları meslek odasının fonksiyonlarını yerine getirememesi sorunu ise bir başka realite.Mesleki anlamda asıl korunması gereken, teşvik edilmesi gereken gerçek üreticiler, Doğu ve Güneydoğu coğrafyamızdaki müstahsillerdir. Keza diğer coğrafyalardaki benzer özelliklerdeki mesleğe emek verenlerdir.Yaylada üretimi yapanların mallarını kışlaklarda ve ahırlarda muhafaza altına alarak uygun zamanı bekleyen aracıların despotik davranışları sorunu çözmez, tersine daha da karmaşık bir hale getirir.Canlı hayvan fiyatını durağan halden kinetik hale getirmek isteyen spekülatörlerin kendi aralarında mal alıp, satarak fiyat yükselttiği bu yolla piyasayı dizayn ettikleri ise ayrıca bir tiyatro.Gelelim D-400 karayolundaki keşmekeşe. Egemen bir devletin hakimiyeti altındaki bir alanı ceberrut bir şekilde işgal ederek “Deli Dumrul” rolüne soyunmakta neyin nesi?Haklarını aramak için yola çıkan Somalı madencilere reva görülenlerle, D-400’de cereyan eden vakaya müdahale şeklini çifte standart olarak mütalaa etmek gerekiyor. Buna mukabil Gaziantep Valiliği açıklamasında meseleyi provoke etmek isteyenlerle ilgili ilginç bir tasarrufta bulunuyor. Besicilerinde, kasaplarında bir sorunu varsa bu sorunun çözümü de vardır. Bu çözüm mercii ise sorumluluk alanı yasalarla belirlenmiş kurumlardır. Sorunun diğer tarafında ise geniş yığınlar yani halk var. Halkın sağlıklı ve ucuz gıda gereksinimini sağlayacak fiziki koşulları ve yasal düzenlemeleri yapacak bir hükümet ve devlet yapısına ihtiyaç duyulduğu ise bir Türkiye gerçeği.