Saat 13.30 da geldik Gaziantep’e ve ayağımızın tozu ile geçtik televizyon karşısına.. Maçın ilk yarısını izleyemedim tabii.. Anlattılar neler olup bittiğini gazetedeki arkadaşlar, dinleyip izlemeye koyulduk Gaziantepsporu...

Cenk golü atmış 1-0 öndeyiz.. İkinci yarıdaki görüntümüz bir önceki deplasman Karabük’ün kopyası gibi.. Şablon aynı şablon..Önce rakip daha toparlanmadan atabilirsen at, sonra kendi sahanda rakibi karşıla, pas bağlantılarını kes, kalenden mümkün mertebe topu uzak tut, kazandığın toplarla da atağa kalk..

Sergen Yalçın bunu iyi yapıyor..

Bir kere şunu kabul edelim önce.. Gaziantepspor’daki yardımlaşma inanılmaz derecede iyi.. Rakip mağlup hemde kendi sahasında, hücuma kalkıyor ama çoğalamıyor. 3- 4 adamla geliyor, bir bakıyorsunuz Gaziantepspor kendi sahasında aniden 8-9 kişi oluveriyor.. Konyalı topçu çaresiz kalıyor. Adrese top atamıyor. Çalım yapamıyor, pas veremiyor...

Çünkü bizimkiler Çin askeri gibi çoğalıyor etrafında.. Nefes aldırmıyor Konyalılara..

Hal böyle olunca sahadaki oyuncularını gören Mesut Bakkal formül bulamıyor bu çaresizliğe.. Üretemiyor yeni bir oyun anlayışı.. Taktik geliştiremiyor sahada ve böylece Gaziantepspor alıp gidiyor 3 puanı..

İnanın hoşuma gidiyor bu görüntü..

Gaziantepspor’un futbolundan zevk alıyorum işin gerçeği..

Yani futbol derken mücadelesinden.. Dayanışmasından.. Yardımlaşmasından..

Ve, en önemlisi rakibi çaresiz bırakışından..

Anlaşılan o ki, Sergen’de farklı bir sihir var..

Bunu artık çok net şekilde görebiliyorum..

Adı sanı duyulmamış isimleri sahaya sürüyor.. Sağ sol, orta ileri demiyor oynatıyor.. Ve oynattıkları da görevlerini yapıyor.. Sadece gençler değil, abiler de oynuyor aslanlar gibi...

Keyifliyim; çünkü artık küme düşme hesabı yapma yerine, üst sıraların hesabını yapmaya başladık..

Keyifliyim; verilen mücadeleyi bir spor adamı olarak anlayabiliyor, görüyor ve yaşıyorum..

Tebrikler arkadaşlar..