Türkiye'nin Doğu coğrafyasında kendine uygulama sahası bulan ve aklın sınırlarını da zorlayarak ilerleyen, düzinelerle kendini ifade eden her eylem giderek bir diğerini aşacak kadar cesaret ve cüret kazanıyor. Hükümetin sadece seyretmekle yetindiği, ancak devletin ve toplumun zihin altına not etmeye devam ettiği namusuzlukların geçit resmi. Elbette AKP ve onun iktidar ortağı BDP'nin birlikte oynadığı, PKK'nın sürece dahil edildiği bu zamansal geçişin bir sonu var. Ancak bu sürecin sonunda cevabını arayan bir çok soru tarihin yürüme yolunda kedini gösterecek gibi. 19. Yüzyılda başlayan, 20. Yüzyılda Mustafa Kemal'in sekteye uğrattığı, Türk topraklarını küçültülmesi hadisesi nereye varacak? Zira emperyalistler, Mustafa Kemal'in Batının öngördüğü yeni dünya düzeniyle ilgili planların 50 yıl geriye atılmasına sebep olduğunu itiraf ediyorlar. Bu nedenle en büyük düşman Atatürk ve onun fikirleri, bu nedenle bertaraf edilmesi gereken, onun en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, bu nedenle cezalandırılması gereken yüce Türk Milleti. Bir Haçlı-Emperyalist bloğu olan ABD-AB Çetesi Türkleri Anadolu'da dizginleme ve köşeye sıkıştırma görevini bölücü Kürtlere verdi. Bunun silahlı askeri kanadına PKK'yı, legal siyasi kanadına ise BDP'yi oturttu. AKP'yi ise bu gayri milli bloğu sevk ve idare için orkestra şefi olarak atadı. Şimdi, ülkenin doğusunda akıllı izahı olmayan olayların bu denli kolay, bu denli fütursuzca ve deli cesaretiyle nasıl sahnelendiğini anladınız mı? Çünkü Türkiye, Devletin hükümet eliyle ortadan kaldırıldığı, halkın suspus edildiği, milli bloğun türlü tertiplerle esir alındığı, Cumhuriyet yıkıcısı gericilerle, Türk düşmanı bölücülerin icra-i sanat eylediği köpeksiz bir köy. Onun içindir ki, artık "15 Ağustos" lar bir "Direniş Bayramı" bu namussuzluğun adı Türk devletine ve Türk milletine kafa tutma ve ayak diretme değil de, nedir? Onun içindir ki, doğuda Kürdistan tabelaları asılıyor. Türk devletinin toprak bütünlüğü ve egemenliği ayaklar altına alınarak paralel devlet adım adım gerçekleşiyor. Peki, bu gelişmelerin sebeb-i dairesinde kim var? Elbette, mevcut siyasi iktidar ve AKP'li kadrolar. Oluşan ve alışa gelen mantık şu; "Biz seçimle geldik. Öyleyse Türkiye adlı bu otobüsü uçuruma yuvarlama hakkımızda var" Onlar öyle düşünüyor, kimseye hesap verme gereği duymadan ve efendileri adına da böylesine pervasız bir şekilde uyguluyor. Peki bu duruma aklı selim ne diyor? Peki bu ülkenin misafiri değil, sahipleri. Bu devletin düşmanı ve asalakları değil, kurucu asli iradesi ne diyor? Galiba sonucu belirleyecek olanda, onların ne düşündüğü ve ne diyeceği.