Üç semavi dinin kutsallarına ev sahipliği yapan bir şehir Kudüs.

Bu haliyle salt bir şehir olmanın çok ötesinde farklı anlamları da bünyesinde biriktiriyor.

Ancak Kudüs İsrail için Büyük İbrani İmparatorluğuna giden yoldaki önemli kilometre taşlarından biri.

Görevden azledilme riskiyle karşı karşıya kalan ve kuyruğu iyice sıkışan Trump için bir can simidi sayılan yahudi lobisi diaspora içinde önemli bir ağırlığa sahip.

Gündeme bir meteor hızıyla düşen Kudüs meselesi görünüş o ki, kapalı kapılar ardındaki kirli bir pazarlığın getirisi sayılabilir.

Ancak Kudüs'ün başkent ilan edilmesi meselesine ait köklerin daha derinlerde olduğu görülecektir.

AKP iktidarıyla birlikte Türkiye'den başlayarak Suudi Arabistan'a oradan Katar'a kadar uzanacak olan "Sunni Hilali" ütopyasındaki rolünden çark eden Suud ailesi bu projedeki partnerlerini bir çırpıda oyunun dışına itekledi.

Tarihsel Vahabi kaypaklığı yakın zamanda İsrail'le ittifaka kapı aralarken PKK'ya verdiği dolaylı destekle birlikte Katar'a karşı uygulanan ekonomik yaptırımlarda üstlendiği karşı rolle dikkat çekti.

İran'a karşı İsrail'le ittifak eden, Yemen'e saldıran, bunun yanında Vahabi Müftünün Hamas'ı bir terör örgütü olarak tespit etmesi Telaviv yörüngesinde bir bölge politikasını işaret ediyor.

Suud Hanedanlığının Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'a "Sakin ol Ebu Mazen" telkinine paralel olarak, Abbas'ın Amerika'yı da memnun edecek bir plan üzerinde çalışıyor olması Kudüs meselesinde Türkiye'nin heyecanını ve meseledeki bayraktarlığını zayıflatacak gibi.

Zira Kudüs meselesine bakış açısı ve kalıcı tepki olarak Arap coğrafyası dışında özellikle Türkiye'nin başını çektiği diğer müslüman ülkelerin gösterdiği reaksiyon daha fazla.

100 yıl önce Filistin toprakları ve Kudüs Osmanlı mülkü olmaktan çıktığında kutlamalarda bulunan bedevi kabileleri Şerif Hüseyin mantığıyla Lawrence'a öykünüyordu.

Bunlar Kudüs'le ilgili bilinen fakat pek az kişinin dile getirdiği bölge gerçekleri.

Hal böyleyken, Neo Osmanlıcılığın İslam hilaline zorlama metotlarla lider olmaya çalışması beyhude bir çaba olarak kalacaktır.

Batı Medeniyeti ile Doğu medeniyeti arasında kalan ve bu haliyle ne Musa'ya ne de İsa'ya yaranamayan pozisyonundaki Türkiye, sabırlı, sağduyulu ve itidalli davranmak zorunda.

Zira Ortadoğu Batı'nın savaş alanı ve laboratuvarıdır. Aralarında siyasal birlik olmayan ve ne garip bir tecellidir ki, Haçlı Birliğinin zayıf peykleri haline getirilen Arap coğrafyasında Türkiye'nin yalnız bırakılması ve karşı ihanetle mükafatlandırılması kaçınılmazdır.