"Bize ters gelen bazı şeyler olabilir; Keşke şu görüşme olmasa... şu anlaşma olmasa... şu uzlaşma olmasa... Biz Türk Milleti... Şöyle onurumuz var, böyle gururumuz var; boyun eğmesek... 'bazı şeylere evet demesek' denilebilir. Muhtemel o türlü şeylerle bazı problemler çözülecekse, işte o Hudeybiye Sulhu mülahazasıyla, Hudeybiye Sulhu'ndaki mantık ve muhakemeyle, yapılması gereken şey neyse onu yapmak lazım. Güzergah emniyetini tehlikeye atmamak lazım. Ülkenin parçalanmasına meydan vermemek lazım" Bu sarf edilen sözler kime mi ait ? Merakınızı hemen gidereyim. Bu sözler tamı tamına Pensilvanya'daki İmama ait. Hocaefendi'nin bu sözlerinde nükseden her zamanki hastalık devam ediyor. Nedir o her zamanki hastalık ? İdare-i Maslahatçılık. Yani günü kurtarmak, zamana oynamak, kendini düşmanın merhametine teslim etmek. Aman ülke parçalanmasınmış... Peki ülkenin parçalanmaması için ne yaptın ? Hiç bir şey... Ama ülkenin parçalanması için herşeyi yaptın. Vatan savunmasındaki emekli, muvazzaf, astsubayından generaline kadar bütün askeriyeyi hapsettiniz. Devlet üstün hizmet madalyası verdiğiniz subay sınıfını praganya vurdunuz. PKK'ya karşı mücadele veren komuta kademesini cepheden getirtip, tutuklattınız. Ordu'da PKK'yla savaşacak, ya da dış tehdite cevap verecek karargah tercübesi olan subay bırakmadınız. Bu subay sınıfı yirmi yılda bir yetişiyor.. Dikkatinizi çekerim. Bunlar biber, patlıcan değilki bir hafta sonra yerine yenisini monte edesin. Avrupa'nın emir ve telkinleri ile Amerika'nın yol haritası sonunda seni Apoyla müzakere masasında buluşturdu. Yalan mı ? Zaten sizde bu sürecin bir aktörü değil misiniz ? Hocaefendi'nin fetva makamındaki sarf-ı kelamı, işte bu Hükümet - İmralı Sulhu'nun ta kendisidir ki, burada durmak lazım. Hocaefendinin karıştırdığı sapla samanı birbirinden ayırmak, yaratmak istediği zihin bulanıklığını, günümüzle mukayese etmek gerekmektedir. Bakın Eren Erdem Hocaefendiye Hudeybiye Sulhu Mülahazası konusunda ne cevaplar veriyor. "Hudeybiye ile İmralı sürecinin hiç bir benzerliği yok. Hudeybiye Antlaşması şu koşulların bir sonucuydu. Birincisi, taraftardan biri Mekke Oligarşisiydi yani devletti. Taraftardan diğeri ise bu sisteme itiraz eden, değiştirmeye çalışanlar, yani Hz. Muhammed ve ashabıydı. Fethullah Gülen'in açıklamasına baktığımızda Hudeybiye koşullarına göre Türkiye Cumhuriyeti Mekke Devletini, Abdullah Öcalan ve PKK'da Hz. Muhammed'i temsil ediyor. Bu zaten tuhafazakar sapkınlığın alametidir. Hudeybiye Antlaşması, aynı zamanda bir barış anlaşmasından ziyade gerçekleşecek bir devrimin (Mekke'nin Fethi) ön hazırlığıydı. Ayrıca Hz. Muhammed ve ashabı hiç bir zaman bebek öldürmedi ve müşriklerle uzlaşmadı!" Aldın mı cevabını ?