Burası Gaziantep, havası hava, suyu su, adamı adam gibi adam. Şehirler içinde bir delikanlı memleket. Burası Gaziantep, düşmanına aman vermeyen yiğit o'dur, dostu için taş üstünde taş, kale içinde kaledir Antep. Burası Gaziantep, ezan ile kılıç sesinin birbirine karıştığı, deli ile velinin aynı menzilde meşveret olduğu yer. Burası Gaziantep, mana madde ile halvet olmuştur bu şehirde. aşkın pınarını hak büngüldetir o büngültü levh-i mahfuzdan gelir sen sirkeyi ruhunda bal ededur bal arası hakkın hilminden gelir Açılsın kapılar bir gelen var o yalan dünyadan. Bir gelin var hakka, şeb-i arus'a vakıf o uzak ülkeden. Bu gelen kimdir ? Açılsın kapılar Hacetçi Hüseyin zade İlyas efendidir gelen. Bu dünya hayatında ete, kemiğe bürünen, İlyas diye görünen. Mezarının başında düşündüm. İnsanlar doğuyor,büyüyor ve ölüyor. Nasıl bir sırdır, bu sır ? Nasıl bir devrandır, bu devran ? Mal, mülk, zenginlik, güzellik, ihtişam ve kibir. Hemen hepsi bu dünyanın malı. Onun içindir ki, burada kalacak. İman, ahlak ve itikat. Güzel huy, sakin tabiat ve amel hepsi senindir.Onun içindir ki, hepsi seninle birlikte gidecek . Burada kalacak olanlar gözle seçilir, elle tutulur. Seninle gidecek olanlar ele gelmez, göze görünmez. Demek ki, şuurlu bir hayat sürmek gerekiyormuş, şu üç günlük dünyada. Mahkeme-i Kübra'da yaptıkların sorulacak, bir de yapmadıkların hakkın divanında. Gaziantep bir erenini, aynı zamanda bir bilgesini kaybetti. İlyas SURAN yetmiş yedi yıllık ömrüne çok şeyler sığdırdı. O yaşadığı hayata mana elbisesi giydirmeyi başaran ender insanlardan biriydi. Gidenlerin kalanlara selamıyla uğurladık onu. Salat-ü Selam.