Biliyorsunuz Fakıbaba adıyla ünlenen Ahmet Eşref Fakıbaba Şanlıurfa’nın efsaneleşmiş bağımsız Belediye Başkanı iken, sonradan AK Partide milletvekili yapılmıştı. Urfa’nın en ücra köşelerine bile eli değmiş, 7’den 77’ye herkesin sevgisini saygısını kazanmış, hatta iki şehirle karşılaştırdığımızda Gaziantep’in rahmetli Mustafa Taşar’ından bile büyük sükse yapmış birisidir.. Şimdi O Fakıbaba Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına getirildi..

…Ve Bakan olarak ilk icraatı Şanlıurfa erkanını yanına alarak doğruca Türkiye Futbol Federasyonuna gidiyor ve Yıldırım Demirören’e, Şanlıurfaspor’un haksızlığa uğradığını, haksız yere küme düştüğünü söyleyerek hakkını arıyor.. Hedef aldığı takım ise Gaziantep’in şimdi adı Gazişehir olan eski Büyükşehir Belediyespor’u..Bu satırların yazıldığı ana kadar Federasyon hala bir karar veremedi bu şikayet için.. İşleri zor tabii, çünkü bu kez karşılarında bir de Adalet Bakanına sahip olan iki Bakan’lı Gaziantep var..

DİMYATA PİRİNCE GİDERKEN…

Dikkat edin spordan bahsediyoruz ama, içinde spor olan tek icraat, tek faaliyet ve hizmet yok.. Hepsi siyasetle bütünleştirilmiş.. Bir zamanlar Gaziantepspor’u da böyle yapmışlardı.. Maalesef şimdi ne durumlarda olduğunu ibretle izliyoruz... Çocuk oyuncağına çevrilen başkanlık adaylıkları, 50 yıla yaklaşan bir ömre sahip Gaziantep’in, profesyonel kulüplük tarihinde ilk göz ağrısı olan bu kulübümüz şimdi içler acısı durumda.. Söz dinlemeyen, bildiğini okuyan, kafasına göre giden, yanlışları doğru gören ve göstermeye çalışan bir kafa yapısının, siyasetin içine soktuğu Gaziantepspor, belki de düştüğü TFF liginde bile oynayamayacak noktaya getirildi..

Demem o ki, sporda iş bilmeyen siyasetçilerin elinde oyuncak edilen, yıllardır tesissiz bırakılan, mevcut tesisleri bile koruyamayan, gençlerin başıboş kalmasını önleyemeyen, göz göre göre uyuşturucu avcılarının tuzağına düşürülen gencecik evlatlarına sahip çıkamayanlar, en sonunda Gaziantepsporu da yaktılar.. Şimdi o Gaziantepspor markası yerlerde sürünüyor..Son sözüm şu; Siyasetin elinde kalan sporun, özellikle de futbolda son günlerdeki gelişmelere bakıldığında hiçte iyi olmayan sonuçlarla karşılaşabileceğini gözden kaçırmayalım.. Dimyata giderken evdeki bulgurdan olmayalım.. Şanlıurfa’nın Fakıbabası var ise, Gaziantep’in de bu noktadan sonra futbolda kaosun içine düşmemesi için bir Fakıbabası var diyecek ismin sahneye çıkmasını görelim.. Gelişmelere seyirci kalmayalım.. Az söylüyorum, bu işteki sorumlular inşallah çok anlar..

REKTÖR ALİ GÜR BUNU OKURSA İYİ OLUR

Gaziantep üniversitesi eğer tartışmalı bir Üniversite haline geliyor, her gün olumsuz haberler çıkıyor, her gün mutlaka bir akademisyen veya öğretim görevlisi, personel beni arıyor ve haksızlığa uğradıklarını söylüyor, buna karşılık Sayın Rektör Ali Gür, bu insanların mahkemece aklanıp takipsizlik verilmesine, neticesinde itiraz komisyonuna başvurulmasına, hatta komisyondan geçen olumlu raporun makamında olmasına rağmen, bunu YÖK’e bildirip görevlerine başlatılması için adım atmıyorsa, bunun vicdani yönünü tartışırım..
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde basın toplantısı yaptı ve “eleştirilere açığım ama iftiralara tahammülüm yok” dedi.
Bende iftiralara karşı eğer var ise, kendisinin yayındayım.. Ama Ali hocanın gidişatı eğer bu kentte büyük eleştiri konusu oluyorsa, insanlar haksızlığa uğradıklarını söylüyorsa, bunu dikkate alması gerektiğini söylemek zorundayım.. O zaman kendisinin ve çevresinin kişisel değil, gerçekten Üniversiteye, devlete millete zarar verenlere karşı mücadelesinde hak veririm... Şimdi veremiyorum, çünkü elinde mahkeme kararı olmasına rağmen mahkemenin verdiği takipsizlik belgesini hiçe saydığını görüyorum.. İstiyorsa hemen kendisine isim de verebilirim. Ama zaten bu Sayın Gür’de var.. Demem odur ki, Sayın Ali Gür’ün daha sakin, daha ılımlı, daha sevecen, daha objektif ve daha hakkaniyetli davranması gerek.. Üniversite hakkında iyi şeyler yazmak isteyen, Rektörünün icraatlarını, faaliyetlerini başarı noktasında ele almak isteyen bir gazeteci olarak, Sayın Gür’ün bir saatliğine sağ omuzundakini dinlemesini, sol omuzundakine kulak tıkamasını tavsiye ediyorum… Tabii buna EMPATİ dahil..

GASKİ ŞİKAYET REKORU KIRDI

Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta yazmış ve iyi bir projenin uygulamaya geçilme zamanının planlaması doğru yapılmadığı takdirde, bunun alkış yerine büyük tepkilere yol açabileceğini söylemiş ve GASKİ’nin su kesintisi uygulamasındaki zamanlamayı eleştirmiştim..
O günden bu yana, sanırım yıllardır ilk kez bu kadar GASKİ’nin eleştirildiğine şahit oluyorum..
Sosyal medyada insanlar adeta feryat ediyor.. Çünkü bu proje tam da yaz ortasında hemde aşırı sıcaklarda uygulamaya konuldu. İnsanlar bırakın banyoyu, tuvaletlerini bile yapamıyorlar.. Haliyle burada en çok eleştiriyi Sayın Fatma Şahin alıyor.. Birde dikkatimi çekiyor, GASKİ’nin çalışmaları çok ağır gidiyor. Birçok yerde yapılan boru döşemeleri çok uzun sürüyor. Çalışanları daha hızlık ve aktif olması için ne gibi uygulamaya yapılıyor bilemem ama herhalde 1 aydan beri sadece Primemal önündeki çalışmanın yarısına bile gelinmedi. Hergün oradan geçiyorum 3 kişiden fazla kimseyi görmüyorum. O çalışma herhalde GASKİ’nin boru döşemesidir..Altı üstü 3-5 yüz metrelik mesafe burası.. Bu ve buna benzer kentteki diğer çalışmalarda zamanlama, tarih, saat işine önem verilir, toplumun hassasiyetleri göz önüne alınırsa, verilen hizmet değer bulur.. Asıl olan vatandaşın iş yoğunluğunda rahatsız edilmemesi, gürültü dahil çevrenin kirletilmemesidir..

TARİHİ ESERLERİN ÖNÜ KAPATILMAMALI

Sözüm özellikle Belediyelere.. Şehrimizde tarihi ve kültürel eserlerin çevreleri için alınması gereken tedbirlere ve önlemlere değinmek istiyorum.. Çünkü Şehirleri değerli kılan eserlerin çevrelerine çok dikkat etmek gerekir.. Cami, Medrese, tarihi bina, heykeller vs. gibi eserler o kente önemli değer katar.. Bu eserlerin yakından ve uzaktan görünmelerini sağlamak için mutlaka mimari yönden ve imar konusunda titiz davranılmalı..
Örneğin o eserlerin çevrelerinde yüksek veya görünmesini engelleyecek yapılara izin verilmemeli.. Görüntü çirkinliği yaratılmamalı.. Ne kadar açıkta olursa o eser harika bir şekilde ışıklarıyla ortaya çıkarılmalı. Gündüzleri resim çekilirken uzak mesafeden önünde engel teşkil edecek unsurlar olmamalı.. Örneğin Mimarlar Odası bu konuda bir çalışma yapabilir, Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ilçe belediyeleriyle ortak hareket edebilir..
Söyleyebileceklerim bu kadar, çünkü teknik olarak yeterli bilgiye sahip değilim. Umarım bu bilgiye sahip olanlar harekete geçerler. Biliyorsunuz geçen hafta Eski Adliye binası, özellikle Sayın Fatma Şahin’in çabasıyla Kültür ve Sanat Merkezi olarak restore edilen ve Gaziantep’e kazandırılan binanın önüne konulan devasa büyüklükteki Digibord’un, gece bu güzelliği bozduğunu söylemiştim..Gerçekten de gece Balıklı istikametinden gelindiğinde binanın muhteşem görüntüsü yerine, Digibord’un ışıkları öne çıkıyor.. Umarım bu tür yanlışlıklar düzeltilir ve şehrimizin sahip olduğu önemli eserler ortaya çıkartılır, görüntü çirkinliğe kurban edilmez..
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR