Bir Ramazan ayına daha giriyoruz. Onbir ayın sultanı dediğimiz bu kutsal ay her sene olduğu gibi bazı fırsatçılar için tam fırsat ayı.Özellikle gıda konusunda. Biliyorsunuz her sene aynı şeyleri yazar dururum. Bu sene yine yazıyorum. Hemde hiçbir şeyin değişmeyeceğini bile bile. Bu köşede 30 seneden beri bu ahlaksızlığı aralıksız kaleme alıyorum. Gözlemlerim o ki, 30 sene önceki Gaziantep ile şimdiki Gaziantep arasında dağlar kadar değil, okyanuslar kadar fark var. En başını erozyona uğrayan ahlak oluşturuyor… Elbette önceden de ahlak konusunda zafiyetlerimiz vardı. Ama bu dönemdeki kadar dip yaptığını hatırlamıyorum. Başka örnekler vermeye gerek görmüyorum çünkü ahlak yok ise gerisi de yok… Nihayetinde çürüme başlamıştır. Bunu siyasette, ticarette, sporda, dinde, eğitimde, medyada hatta ailede ve birçok alanda rahatlıkla görebiliyoruz. 

BİZ NE ARA BURAYA GELDİK

Öyle bir noktadayız ki artık ahlaktan bahsedenlere acıyarak veya boş konuşuyor diye  bakılıyor. İnanma noktasından da iyice uzaklaşıldı maalesef. Güven desen sadece sözde kaldı. Çünkü gerçekten ahlaklı bir insan ne konuşuyorsa, ahlaksızlar da aynısını konuşuyor. İlk bakışta fark görmüyorsunuz ve bu bakış açısı nedeniyle sizi yanıltmada müthiş ustalık sergiliyorlar.  Hatta iş tuzağa düşürmeler, dolandırmalar, kandırmalara kadar gidiyor… Tek fark edilen nokta yaşam biçimleri. Yani sözleriyle yaptıkları… Duruşları, omurgaları… Sonra anlayabiliyorsunuz ama bazen iş işten geçmiş oluyor tabii… Görüyorsunuz değil mi?  “Biz ne ara buraya geldik” derken, aslında tam ortasında kaldık diye eklemeliyim…

MURAT ÇETİN’İN İSTİFASINA HİÇ ŞAŞIRMADIM

AK Parti il başkanı Murat Çetin’in istifa haberine nedense hiç şaşırmadım. Bekliyordum ama ne zaman olacağı konusunda yeterli fikir yürütemiyordum. Aslında evlilik öncesi de istifa veya görevden alınma konusu gündemdeydi. Çok fazla gündem oluşturuyordu, çok fazla ön plana çıkıyordu… Öyle ki partinin kurallarının ötesine gidiyor, alışılagelmiş başkanlık geleneğini zorlayıp sınırı aşıyordu. Ara sıra yazarak uyarılar yapmıştım biliyorsunuz. Ama yanında onu durduracak, frenleyecek, yol gösterecek, eğriyi doğruyu anlatacak kimse yokmuş ki, AK Parti il başkanı gibi hareket edemez olmuştu. Parti içinde de sıkıntılar yaratacak ilişkilerde, herkesi kucaklayacak politikadan uzak kalınca resmen tartışılan isim oluvermişti. Evlenme işi ise gerek zamanlama, gerekse iktidar partisi il başkanının sorumluluğu ile hareket etmeyişi, attığı her adımın, aldığı her kararın kamuoyunca doğru karşılanmadığı noktasına gelmesi, bence gidişini hızlandırdı. Sade bir nikah ile geçiştirilebilecek evliliği, şaşalı bir düğün ve özellikle eşinin dikkat çeken görüntülerini sosyal medyada paylaşması AK Parti ilkelerine tamamen ters bir durum oluşturdu. Bunları nasıl düşünemedi nasıl izin verdi bilemiyorum. Sonunda bu iş tepeyi rahatsız etti ve bu noktaya gelindi. Çok fazla detaya da girmek istemiyorum aslında. Sadece tam seçim arefesinde il başkanlığından ayrılmak zorunda kalışının kendisi açısından bir talihsizlik olduğunu söylemeliyim.

GEÇ KALINMIŞ BİR KARAR

Gaziantep FK nihayet Sumudica’yı gönderdi. Tabii en kritik zamanda oldu bu hamle. Biz aslında çok önceden görmüştük Romen hocanın takıma katkı sağlamadığını, aksine zarar vermeye başladığını. Çünkü Gaziantep FK'ya gelirken onlarca kez sözler vermiş, hatta yeminler etmiş ve “artık ben değiştim” demişti. Birkaç maç kazanıldı EGOSU tavan yaptı. Eee bizimkiler de bu işlerin acemisi olduğu için kontrol edilmesi gereken zamanlarda onu kendi haline bıraktı. Hatta sarmaş dolaş olundu. Yaptığı yanlışlar için uyarılar yapacaklarına Antep tabiriyle iyice yüz göz olundu. Ve bu hata sonrası kulüp içerisinde tepeden tırnağa kontrol kaçtı. Bunları söylüyorum diye kimse çıkıp kızmasın. Eğer bu kulüpte futbolcular gruplara ayrılıyorsa bunun tek sorumlusu yönetimdir. Çünkü sevk ve idare konusunda yeterli tecrübeye sahip değiller. Sumudica o kadar kurnaz ki, Türk usulü yöntemleri iyi bilir. En etkili kim var, hemen onunla irtibata geçer. Hele onların yabancı hayranlığını keşfederse adeta kanka rolüne girer. Buna fazla göz yummayan yönetici varsa onları hasım gibi görmeye başlar. Ve futbolcu kadrosunda olduğu gibi yönetim kadrosunda da gruplaşmayı sağlar. 

BEŞİKTAŞ UYANDI MENAJERLERİ KULÜBE SOKMAMA KARARI ALDI

Dahası kendine göre basın oluşturur, taraftar oluşturur ve olası eleştirilere karşı onları tepkisel güç olarak kullanır. İşin birde menajer boyutu var tabii… Eğer bir kulübün tesislerine menajer giriyorsa orada tehlike var demektir. Bakın hep yazdım bunları ama umursamadılar. Çünkü teknik direktör ve kulüp yetkilileri eğer menajerlerle içli dışlı ise bilin ki orada kokular gelmeye başlar. Celal Doğan döneminde Rahmetli Asım Atmaz başta olmak üzere bazı yöneticilerin titizliği nedeniyle kulüp personelleri ve yetkililer nefes alamazdı kontrol ve disiplin nedeniyle. Bakın Beşiktaş’ta Samet Aybaba da tesislere menajerlerin girişini yasakladı. Niye? Çünkü menajerler eğer kulübün içine, yani kalbine kadar iniyorsa, onların parasal iş birliği yaptıkları da kulübü değil kendilerini düşünür. Bunlar nasıl tespit edilir, aldığı maaşlar ile yaşamları kıyaslanarak.

SELÇUK İNAN KONUSUNDA PEŞİN HÜKÜMLÜ DEĞİLİM

Neyse bu konular çok derin. Ara ara anlatırım sizlere işin derinliklerini… Gelelim teknik direktör olarak Selçuk İnan ile anlaşılmasına… Hafta içinde VhatsApp’tan yaptığı paylaşımda iki şeye dikkat çekmiş ve şöyle demiştim: “Futbolda GaziantepFK tercihini Selçuk İnan da yaptı. Riskli bir karar elbette. Ben olsam getirmezdim. Ama bir bakarsınız başarılı olabilir. Ben dahil herkesi ters köşe yapabilir. Çok da peşin hükümlü olmak istemiyorum. Yeter ki süper ligde kalalım”

Evet, Selçuk’un futbolculuk kariyerine ve kişilik olarak bildiklerimizin ötesinde söyleyeceğim söz olamaz. Sadece şu Seçil’e para kaptırma olayından dolayı kızmışımdır, diğerlerine kızdığım gibi… Onun dışında LİG TV’de 7 yıllık yorumculuk dönemimde futbolculuk kalitesine tek söz söyleyemem. Kasımpaşa’da geçirdiği kısa dönemdeki başarısız diyebileceğim serüvenini de pek dikkate almıyorum. Çünkü teknik adamlıkta bunlar olabilir. Şimdi Kasımpaşa’da vasat hatta başarısız diyebileceğim döneminden sonra aynı şeyi Gaziantep’te yapacağının garantisi elbette olamaz. Bir bakarsınız maya tutar, takımda topçuların dilinden anlar, onların en başarılı olabilecekleri oyun sistemini iyi kurgular ve başarı sağlar. Sadece saha içi değil elbette, saha dışında da topçuların hepsinin ayrı ayrı ilgiye ihtiyacı olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmeli. Kendisine tavsiyem Sumudica’nın yaptığını yapmamasıdır. Sumudica ne yaptıysa tersini yapmalıdır...Yeni olduğu için kimseye taviz vermemelidir. Eğer çok iyi bir kaleciye sahip olmamıza rağmen, takımı kolay gol yiyen anlayıştan süratle uzaklaştırır, defans ve orta alan blokunda rakibe geniş alan bırakmaz, rahat hareket etmelerini engeller, yardımlaşmayı ön plana alırsa, forvet hattında bitirici adamları pozisyona sokmada sıkıntı yaşanmaz. Ben bazılarının söylediklerine nazaran nedense iyimserlik tarafımı öne alıyorum. Tabii izleyecek ve göreceğiz. İlk sınavı Beşiktaş maçı olacak, ne alırsak kazançtır. Keşke kazanabilsek. Aslında bizim takım iyi bir hava tutturursa kazanabilir. Yine de kaybedilse bile (ki Allah göstermesin) Selçuk hocaya sözüm olamaz.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR