Yerel seçimlerin gölgesinde kalan “ekonomik” krizin üretim ve istihdam üzerindeki ağırlığı can sıkıcı boyuta ulaşmaya başladı. Yani alınması düşünülen tedbirlerin “derhal” hayata geçirilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Edirne'den Kars', Ardahan'dan İstanbul'a il ve bölge ayırımı yapmayan kriz yüzünden sokakta gezen her on kişiden üç'ü işini kaybetmiştir. Gördüğü yüksek yere çıkıp “işsizim, evdeki çocuklarıma ekmek götüremiyorum.” Feryatları giderek artıyor. Adı “global kriz” olarak konulmuş olsa da kriz krizdir; her fırsatta dar ve sabit gelirlilerle işsiz insanlarımızın canına okumaktadır! Yoksul insanların yarı beline kadar “sarktığı” çöp konteynerlerinin içi giderek boşalmakta, kimsenin kimseye söyleyecek sözü kalmadığı; yani sözün bittiği yere hızla yaklaşılmaktadır! Belirli bir süreliğine de olsa ÖTV ve KDV indirimi ile hayata geçirilen 6 tedbir paketinin bir kısmına “parası olanı ilgilendirdiği” gözüyle bakılıyor olsa da olsun, tedbir tedbirdir. Bundan sonra sıra “bölgesel teşviğe” gelmiştir, onun da biran önce hayata geçirilmesi şarttır. Çünkü geçen her saat ülke ekonomisinde açılacak tahribatın onarımını güçleştirmektedir. DOLAR GERİLEDİ, BORSA TOPARLANDI Ekonomik göstergelerin ne durumda olduğunu, dolar ve borsadaki gelişmelere bağlayan kimi insanlar,” hayali kağıtlardan” başını kaldırıp gerçeği görmelidirler. Bir süre öce 1.82 TL'yi gören doların şu sıralar 1.56 TL'na gerilemiş olması; her türlü “maniplasyona” rağmen borsadaki toparlanma ülke ekonomisinin gerçek yüzünü yansıtmamaktadır! Yani dolar ve borsadaki hareketlilik iç piyasayı canlandırmaya yetmiyor. Halkın alım gücü zayıflıyor. Her ay sonu yapılan belirlemelere göre, TÜFE ve TEFE'deki yükselme hız kesmiyor. Enflasyon canavarı biraz daha “semiriyor!” Kriz başladığından bu yana Merkez Bankası'nın kademeli olarak uyguladığı gecelik faizlerde indirime gitmesi; ardından sürekli değer kazanan doların “ateşini söndürmek” için piyasaya dolar sürmesi, işini kaybedenlerden çok kriz fırsatçılarının işine yaramaktadır. Serbest piyasa ekonomisine geçildiğinden bu yana doların düşüp kalkmasına “düşmez kalkmaz bir Allah” mantığı ile yaklaşan MB'nın zorunlu olarak dövize müdahale etmesi ve doların hızlı yükselişine gem vurması, acaba hangi “garibanın” işine ne kadar yaramıştır? KONUKOĞLU NE DİYOR Bölgesel teşvikle ilgili olarak alınması öngörülen teşviklerin henüz biçimlendirilmemiş olması, Gaziantepli işadamlarının haklı olarak “yükses sesle” düşünmesine neden oluyor. Bunlardan birisi binlerce işçiye istihdam sağlayan ve tekstil ihracatında Türkiye'nin önde gelen “marka” kuruluşlarından olan Sanko Holdingin patronu Abdulkadir Konukoğlu'dur. Türkiye'deki işsizlikle ilgili kaygılarını dile getiren Konukoğlu, değişik sektörlerde uygulanan “teşvik paketlerinin” olumlu olduğunu söylüyor ve alınacak yeni tedbirlerle ekonominin daha da canlanacağını savunuyor. Son üç aydır yaşanan seçim ortamının artık geride kaldığına işaret eden başarılı iş adamı, alınan seçim sonuçların iyi okunarak artık ekonomiye el atılması gerektiğine dikkat çekiyor! Konuya ilişkin açıklamasında, önce GTO, ardından GSO'nun alınması öngörülen önlemlerle ilgili önerilerine tam destek verdiği izlenimini çıkardığımız Konukoğlu; “emeğin yoğun olduğu tekstil ve ayakkabı gibi sektörlere öncelik verilmesinin işsizlikteki artışı önleyeceği” görüşünde. “Bundan sonraki süreçte reel sektöre yönelik özelikle tekstil ve ayakkabı gibi emeğin yoğun olduğu sektörleri canlandıracak tedbirlere öncelik verilmesi lazım” diyen Konukoğlu, seçim sürecinin sona erdiğini artık ekonomiye yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi tavsiyesinde bulundu. Konukoğlu, teksitil sanayinin yanı sıra ayakkabı sektörünün de derhal teşvik kapsamına alınması fikrini yüksek sesle dile getirirken, “tekstil kadar ayakkabı sektörünün de istihdam ve üretim üzerindeki payına” dikkat çekti. Abdülkadir Konukoğlu, alınacak tedbirlerde geç kalınmamasının ülke ekonomisi için son derece önemli olduğunu dile getirdi. Krizin başladığından bu yana, seçimdi, ekonomik önlemdi diye çok değerli zamanlar boş yere harcanmıştır. Üretimin gün be gün gerilediği, ihracatın olmadığı oranda azaldığı ülkemizde meydana gelecek sıkıntıyı “omuzlayacak” olan yine bizleriz. Hiç olmadığı kadar kötüleşen ekonominin daha fazla kan kaybederek içinden çıkılmaz hal alması, bugün için rahatlamış gibi pozisyon veren “bahar havasına” kendimizi kaptırmamalıyız.