Her kafadan bir ses çıkıyor.. Maşallah ne kadar da savaş meraklıları varmış. Hele sosyal medyada asan kesen, vatan millet Sakarya diyenlere bakınca gülüp geçiyorum. Hadi cepheye desen onlara, inanın yüzde 90ı kaçacak delik ararlar.. Uzatmayacağım, çünkü söyleyeceklerim çok net.. Çok değil daha dün bu PKK ile el ele kolkola giren, çözüm süreci adı altında askerine polisine 'SAKIN DOKUNMAYIN' diyen ben miyim arkadaşlar.. Bu IŞİD denilen belanın Gaziantepte yuvalanmasına göz yuman, sınırdan geçilmesine ses çıkarmayan, yaralanıp geldiklerinde Gaziantepte hastaneye dönüştürülen televizyon binasında tedavi olmalarına yardımcı olan ben miyim arkadaşlar.. Şehirde yabancı ajanların cirit atmasına, bağevlerinde patlayıcı imalatına, yakalanan teröristlerin serbest kalmasına, polisin, askerin elinin kolunun bağlanmasına sebep olan ben miyim arkadaşlar..

Peki şimdi ne oldu da, işler değişti ve hem ülkeyi, hemde en sıkıntılı bölgedeki şehrimizde yaşayan 2 milyona yakın insanın yolda bile yürürken korku içinde kalacağı noktaya gelindi.. Dün dokunmayın diyenler, bugün dokunun der hale geliverdi.. Polis ve askerin bile hayatını tehlikeye atacak noktaya ulaşıldı.. Durup dururken yeni doğacak bebeğini bile görmeyen Astsubay Mehmet Yalçın Nanenin şehit olma noktasına gelindi.. Diyarbakırda asker ve polislerimiz şehit olmaya başladı. Suruçta 31 tane gencecik üniversitelinin canlı bomba ile öldürülmelerine seyirci kalındı.. Sorular, sorular, sorular.. O kadar çok ve kafa karıştırıcı ki.. Ne oluyor bu ülkeye, ne oluyor bu Gaziantepe diyor ve herkesi sakin olmaya, tedbirli davranmaya, tahriklerden uzak kalmaya davet ediyorum..

KARATAŞ VE ORGANİZE İŞKENCESİ

Gaziantepe yapılan hizmetlerde her zaman takdir haklarımızı kullanırız. Nitekim çok büyük olmasa da, Gaziantepte değişimler olabiliyor. Bunları görmemezlikten gelmek kötü niyetlilikle eşdeğerdir. Belediyeler halka hizmet için vardır. Hizmet yapmak birinci görevleridir.. Önemli olanlar kadar çok sıradanlar da olacaktır bu hizmetler arasında.. Bunlar için ayrı ayrı takdir, tebrik beklememek gerekir.. Bizim gözlemlerimiz içerisinde küçük bir park proje değildir. Sıradan bir hizmettir.. Mesele büyük ve önemli projelerdir.. İşte o zaman iyi şeyler yapılırsa bunu görmemezlikten gelmek haksızlık olacaktır.. Ancak bu hizmetleri yaparken, planlamalar ve stratejik yönlü hesaplamalarda eksiklikler görürsek onları da yazmak görevimizdir. Şu anda görünen odur ki, Karataş halkı ulaşım sıkıntısı, esnafı ise bıçak gibi kesilen müşterisizlikten dolayı mağdurdur. Kapatılan yol güzergahındaki işyerlerinin tümünün iş yapamaz hale gelmesi gerçekten üzücüdür. Elbette bazı projelerde o bölgedeki halkın ve esnafın sıkıntılar yaşayacağı gerçeği vardır.. Ama gelişen çağımızda alternatif çözümleri unutmamak gereklidir. Gördüğüm kadarıyla en kolay yöntem seçilmiş ve yollar kapatılmıştır. Karataş başladığında bir fikir öne sürmüş ve Ordu istihkam bölüğünden alternatif köprüler yaparak ulaşımın aynı güzergahtan devamının sağlanabileceğini söylemiştik..

Nitekim bu yazıdan sonra Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin aradı ve Karataş meselesinde görüş alışverşinde bulunduk.. Konuyu hatırlattığımda köprü için 5. Zırhlı Tuğay yetkilileriyle görüşebileceğini söylemişti. Şahin bu arada alternatif yol güzergahında yön gösterme levhalarındaki eksikleri giderdiklerini ifade etmişti. Teşekkür etmiştik kendisine. Ama alternatif köprü işi herhalde kafalarına atmamış olacak ki, çalışmalar öylece sürüyor.. Gönül isterdi ki, en önemli nokta olan kavşak kısmı, kısa süreli bir yol kapatılmasıyla gerçekleşsin. Avrupada bunun benzeri örnekler çok.. Adamlar trafik akışını kesmemek için yollara çelik levha koyuyorlar. Elbette Karataş devasa bir çalışma projesi.. Yine de trafik akışının daha kısa sürmesi konusunda çözümler üretilebilirdi diye dünüşüyorum..

ODALAR NİYE SES ÇIKARMIYOR

Karataş ne ise, Organize yolunda da benzeri olay yaşanıyor.. Altı üstü bir köprü yapılacak, birde Tuğay sonrası daralan yol genişleyecek..Gelin görün ki, çalışmalar kaplumbağa hızıyla yürüyor. Çok şeyler söyleniyor tabii. Yaklaşık 3 hafta önce yazmıştım. Ondan sonra bir sürü telefonlar geldi. Galiba Müteahhit ile sorunlar varmış. Onun için de, 4-5 işçi ile çalışmalar yürütülüyormuş.. Haliyle bu yolun bitimi uzadıkça uzayacak. Aslında dikkatimi çeken şu; bu yoldan her gün yüzlerce sanayici gidip geliyor, işçi servisleri ha keza.. Nedense hiçbirinin sesi çıkmıyor. Örneğin Sanayi Odası ile Ticaret Odasının daha bir gün OSB yolundaki çalışmaların ağır gitmesi, insanların büyük sıkıntılar çektiği yönünde bir duyurusu veya uyarısı yok.. Yani kusura bakmasınlar ama bu işi sürekli gündeme getirip sorgulamak, çözümü için çaba göstermek bize düşmemeli. Sadece bu konu değil tabii odaların sessizliği. Şehrin tüm sorunlarında nedense etliye sütlüye karışmıyorlar.. Bu görüntüye bakınca ister istemez bir zamanların Mehmet Aslanını arıyor gözlerimiz..Aslında Kent Konseyinde hepsi ile birlikte Sayın Aslan.. Sessiz kalmamalı diyorum ama, niye ses vermiyor onu da bir türlü anlamış değilim.. Sakın yanlış anlaşılmasın, üstelik art niyet hesabı filan da yapılmasın.. Hepimiz bu şehirde yaşıyorsak, o zaman şehirde bazı sorunların çözümü için harekete geçmek lazım değil mi ? Odaların sorumlulukları vardır.. Varlıklarını sadece ihracat, ithalat ve sektörel konular için sürdürmemeli.. Mesele çok aslında.. Örneğin manşetimizdeki haberde olduğu gibi.. Geçen haftada yazmıştım ama odalardan çıt çıkmadı.. Sessizlik eğer çözümsel nitelikte ise, eyvallah deriz. Ama araştırıyoruz, odaların bıraktık bir kenara başkanlarını, meslek komiteleri bile sessiz kalıyor, kendi küçük sanayicileri, KOBİleri ve imalatçılarının sorunları için.. Bu olay asla küçümsenmemeli, sümen altı edilmemeli.. Herkes bilsin ki, biz yazmaya devam edeceğiz elbette.. Umarım güzel işler yapılırsa, o zaman takdir etmesini de biliriz mutlaka..

GURUR DUYARIM

Malum birileri gazetem ve şahsım adına birşeyler yazdırıyor, şehirde sürekli kullanılıp bir kenara atılan, sonra lazım olduğunda tekrar kullanılmaya hazır birkaç tane zavallıya.. Aslında zavallı değil onlar.. Mesleği rezil rüsva edenlerin başında gelenler.. Güya Fatma Şahini savunuyorlar.. Bakıyorum da, eğer Fatma Şahini savunmak bunlara kalmışsa, vay o Fatma Şahinin haline diyorum.. Birde kendime pay ayırıyorum tabii böyle yazılar çıkınca.. Eğer bu kişiler gazetelerinde beni överse inanın kahrolurum..Gazeteciyim diye geçinip ama doğru dürüst yazı yazamadıkları ve cümle kuramadıkları için, bunların eline tutuşturdukları yazıları yayınlamalarını isteyenler de şahsım adına iyi şeyler yazarlarsa, inanın utanırım.. Hatta kendime, onlara benzemeye başladığım için koca bir YUH çekerim.

Onun için diyorum ki, kendilerini çok hemde çok iyi bildiğim, köşesini bile yanında çalışanların yazdığı, karanlık birisinin organize ettiği bu tezgah sadece 2 gazete ile yeterli kalmamalı.. Sayı çoğalmalı.. Ama bundan sonra ismimi de yazmalarını rica edeceğim onlardan.. Ayıp oluyor çünkü, millet bilmiyor kime yazıldığını.. Hatta sosyal medyada yazıyı okuyup beğenenler kimin için beğendiğini öğrenmiş olacaklar böylece. Tabi biz de onları görmüş ve daha iyi tanımış olacağız..

Son sözüm şudur; Çapsızların ve ne yaptıklarını tüm Gaziantepin çok iyi bildikleri kişilerin, şahsım adına kötü şeyler söylemesi ve yazmalarından dolayı GURUR duyarım.. Eğer bu kşiler beni övecek olursa, kahrolurum, utanırım..

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR