Aşağıdaki yazıyı çok sevgili annemi toprağa verdikten sonra, 28 eylül 2009 tarihinde bu köşede yazmıştım.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan annesini kaybedince, yazabilecek en uygun yazı olarak arşivden çıkarıp, o duygularla kaleme aldığım yazıyı yayınlamak istiyorum.. Bu arada Sayın Başbakan'ın cenaze arabasına binmesi, annesinin mezarının topraklarını kürekle atmasını ve içimizden biri olduğu mesajının çok büyük anlamı olduğunu da belirtiyor ve çok etkilendik, özellikle o acıyı annesini kaybeden herkese tekrar hatırlattın, asıl olan Türk milletini çok duygulandırdın demek istiyorum..


ARTIK BENDE BÜYÜDÜM

Bir insanın anne veya babası sağ ise, o her zaman çocuktur.. Çünkü O'na çocuğu gözüyle bakan çocuk gibi davranan anne ve babasıdır.. Yaşınız kaç olursa olsun, çocuğunuz kaç tane olursa olsun, hatta torununuz bile olsa, eğer anne ve babanız yaşıyorsa, siz de onların çocuğusunuz.. Ne zaman anne ve babayı kaybederseniz, işte o zaman çocukluğunuz biter ve artık büyükler kategorisine girersiniz.. Şimdi ben bu kategorideyim.. Babamı 15 yıl önce kaybettim, yani bu gazetenin kurulduğu ve hayata geçtiği yıl olan 1994'de..Şimdi ise anneyi toprağa verdik.. Hemde bayramdan iki gün önce.. Yani bayramlarda cenaze nedir bunu da yaşamış olduk.. Annem kulağı duymayan ama konuşarak derdini anlatan bir kadındı. 15 yaşında iken geçirdiği hastalıktan bir kulağını kaybetmiş, diğer kulağını ise kaşındığı için kibrit çöpü ile karıştırmak isterken zarını patlatmış ve o yaştan sonra duymaz olmuştu. Yani bizleri kulağı duymayan ama çok akıllı bir kadın büyütmüştü. Karşısında anlaşılmak için eliyle hareket edenlere kızar yüzüme bak konuş ben anlarımderdi..Bazen il dışında olduğu zaman telefonla konuşurduk..Nasıl duygu ki, telefonu kulağına götürür ve sanki duyuyormuş gibi benimle veya kızkardeşlerimle konuşurdu. O sadece konuşurdu, ama O'na bakanlar kesinlikle duyuyor sanardı.. Şimdi rahmetli oldu. Kimseye eziyet çektirmeden akşam yattı sabah ruhunu teslim etti.. Böylece babadan sonra anneyi de kaybettik.. Ölümüyle birlikte büyüklük dönemine start verdik.. Bu maksatla sizlere söyleyeceğim tek şey, eğer anne ve babanız sağ ise onlara mutlaka sahip çıkmanız olacaktır.. Arayın konuşun, isteklerini sorun, sevdiği ve beğendiği şeyleri alın.. Ayrı iseniz, arada sırada ziyaretine gidip kafanızı göğsüne yaslayıp çocukluğunuzu yaşayın.. İnanın hem siz rahatlarsınız, hemde onları çok mutlu edersiniz.. Bir tavsiye daha, eğer anne ve babanız yok ise, akrabalarınızdaki, çevrenizdeki ve bakım evlerinde kalan yaşlılara ilgi gösterin, yardım edin.. İnanın çok rahatlayacak, ayrıca onları da mutlu edeceksiniz.. 28 Eylül 2009 Pazartesi

TAHMAZOĞLU'NA TEŞEKKÜRLER

Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu'nu tebrik ediyorum.. Eğitimdeki tartışmalı durumumuzun, okulsuzluk yönünde içimizi sızlatan yeni arsalar ve okul fakirliğini azaltma yolunda, bir nebze olsun adım atarak bunun örnek ve teşvik mesajı olmasını sağladığı için..
Okullara ayrılan bölgelerin ve arsaların yağma edilip, işyerleri, konutlar ve binalar yapıldığı şehrimizde, Şahinbey Belediyesi olarak hem yeni arsa üretmesi, hemde bir okul yapma kararı, Tahmazoğlu'na teşekkür gerektirir.. Biz de çok hassas olduğumuz eğitim konusundaki hamlesiyle Sayın Tahmazoğlu'nu kutluyoruz. Tabii bu arada birde Tahmazoğlu'nun Gaziantep'te bir ilk'i gerçekleştirecek önemli projesi olan Atletizm sahasınının bitmesini de dört gözle beklediğimizi ifade etme gereğini duyuyoruz..

SİLAHLA HASTANEYE GİRİLİP
CİNAYET İŞLENMESİ ENDİŞE VERİCİ

Bir ağabey, biraz mahalle baskısı biraz da cehaletten gelen duygularla, kendinde kötü yola düşen erkek kardeşini hastanede öldürürek hem kendi hayatını hemde ailesini ve çocukların hayatını karartıyor..Ölen'e Allah rahmet eylesin derim..Ve o insanı hiç suçlamam, ayıplamam..Ben bu cinayet olayının farklı noktasına el atmak istiyorum..Bir insan belinde silahıyla hastaneye nasıl girer, hasta kardeşinin yattığı odada bir süre yalvarışlara rağmen hiç müdaheleyle karşılaşmaz ve cinayeti işler? Bu hastanenin giriş kapısındaki güvenlik görevlileri ne iş yapar, acaba bunlar sorgulanacak mı? Bu sorumsuzluğun üzerine gidilmediği takdirde unutulmasın ki, arkası gelecektir. Sadece hastanelerde değil, heryerde..

AÇIKTA SATILAN GIDA
MADDELERİ KAÇ KİLO TOZ ALIYOR

Kentin sokakları ve caddeleri toz duman..Ama aynı kentimizin dükkanlarının önünde açıkta gıda maddeleri satılıyor..hele şimdi patlıcan, biber gibi kurutmalıklar kaldırımlara kadar sarkıtılmış vaziyette satılıyor. Bu konuda yetkili kim, tarım il müdürlüğü mü, belediyeler mi? inanın birtürlü çözemedim. Bildiğim tek şey açıkta satılan tüm gıda maddelerinin toz toprak içinde kalması..Yokmu bu şehirde bu keyfiyete son verip insan sağlığını düşünecek bir yetkili kişi veya kurum..

YOLLARDAKİ KAZIKLAR BÜYÜK TEHLİKE

Bazı cadde ve sokakların köşelerindeki kaldrımlara sanırım araç konulmaması için demir kazıklar konulmuş. Sürekli gördüğüm halde bu kazıkların neden konulduğunu, üstelik niye demirden ve tepesinin keskin bıçak gibi yapıldığını anlamış değilim. Üzerinde Büyükşehir Belediyesi yazıyor. Belki düşünce güzel ama kazık tercih galiba iyi düşünülmeden yapılmış. Kaldırımlarda çocuklar, yaşlılar vede engelli vatandaşlarımız yürüyor. Yarın yağmur, belki da kar yağınca insanın Allah göstermesin bir ayağı kaysa, bu kazıklar ölümüne sebebiyet verir..Bence bu kazıkların gözden geçirilmesi gerekir. Sert plastik olabilir, tepesi de insana zarar vermeyecek şekilde dizayn edilebilir..


GAZIANTEP'TE MEDENI ŞEKİLDE YAŞAMAYANLARA ÖZEL:

Facebook'da gözüme çarptı.Yaptıkları çalışmalarla, özellikle eğitim konusunda gençlerimizin ufkunu açma yolunda önemli bir misyon üstlendiğini dikkatle takip ettiğimiz Canan Severoğlu dile getirmiş..Görünce etkilendim ve müsaadesiyle yayınlamak istiyorum..Gelin Canan Severoğlu'nun gözlemlerini hep birlikte okuyalım:

- Gaziantep Havaalanında ve bulunduğum farklı yerlerde engelliler için yapılmış yokuşları kapatacak şekilde araçlarını park eden düşüncesiz insanları ayıplıyorum. Zaten şehrimizde birçok yerde engeller düşünülmüyor, bari olan yerlerde kurallı yaşayalım! Bu şekilde park eden sürücülere ceza yazılması gerektiğini düşünüyorum.

- Yaya geçidince 'yaya' ya yol verdiğim için önce yayadan ne bekliyorsun geçsene!!!'' diye azar işitmeyi, sonra da arkadaki araçtan küfür yemeyi ya da korna gösterisini dinlemeyi kabullenmek istemiyorum.

- Karşıdan karşıya geçmek için yayalara özel yapılmış olan geçitten geçebilmeyi ve 'yaya önceliği' kurallarının sonradan da öğrenilebilen bir şey olduğunu haykırmak istiyorum!

- Park yerlerine ters yönden girerek, araçlarını ters şekilde park eden, fazla yer tutan ve de görüntü kirliliği oluşturan sürücülerin araçlarının çekilmesini ya da yüksek ceza almalarını diliyorum!

- Uçakta, alışverişte, toplu hareket edilen yerlerde kendisinden önce olan insanları beklemek ve sırası gelince hareket etmek yerine, kendini kaptırarak, medeni olmayarak hareket edenleri ayıplıyorum. 'Sırayla' kelimesinin anlamını öğrenmelerini istiyorum.

Burada sıralamak istediğim ve beni rahatsız eden birçok konu daha var, medeniyette yaşamanın gerektirdiği kurallar var. Kendisine saygı duymayan insanlar başkalarına da saygı duymuyorlar. Bir Gaziantepli olarak, şehrimizde yaşanılan ve bizlere yakışmayan bu eksikliklerin kabul edilmesi ve gülümsenerek dinlenmesi yerine, giderilmesi için bireysel çaba gösterenlerin artmasını ve insanların birbirine daha fazla saygı duymalarını temenni ediyorum.

Teşekkür Canan Severoğlu diyor ve hepinize iyi haftalar diliyorum.