Toplum olarak biz Gaziantepliler Her sabah taze ekmekle kahvaltı yapmak isteriz… Doğal olarak yapımızda vardır her şeyle ekmek yemek… Üstelik benim gibilerde çiğköfteyi ekmekle yer ve kilo sorunundan kurtulamaz…
Kahvaltıda öğle yemeğinde akşam yemeğinde ve birde “ikindi öğünü” olsa ondada ekmek yiyeceğiz… Böyle bir yazının nedeni olan, birkaç gündür tabakhanemizin en eski ekmekçilerinden “Hösükoğlu'nun” yeni yaptırmış olduğu pide fırınından sabahları ekmek satın almam oldu… “Galede” duran güler yüzlü sempatik arkadaşa, aldığım bir tek ekmeği sadece kâğıda sarıp verebilirsin desem de söylediğimi duymadan, görevini yapıyor bir tek pideyi beyaz kâğıda sarıyor ve en az beş kilo ekmek alabilecek bir beyaz poşete koyup veriyor, arkasındanda afiyet olsun demeyi ihmal etmiyor…
Bunları Gaziantep'in her fırınında ve her alışveriş ettiğimiz satıcıdan keşki duyabilsek… Fırının temizliği yeni olmasından değil elbette işlerini benimsediklerinden her iki fırınları da pırıl, pırıl…
Birkaç yıl önce Hösükoğulları'na ait eski fırınlarından aldığım ekmekle, Değirmiçem de konutumuzun altındaki fırından aldığım pideyi üst üste koyup fotoğrafını çekmiştim… Eşim, ısrarla şikâyet edelim demişti ama kısa süre sonra o fırın kapandı bizde mahallelide kurtulduk, on adımlık mesafeden aldığınız pide binaya çıkıncaya kadar donuyordu… Hazır bu konuya girmişken yöresel ekmek çeşitlerimizi de bir sıralayalım… Kübban ekmek, tırnaklı ekmek (pide), kebap ekmeği(ince ekmek, lavaş) Ev ekmeği, bazlama gibi…
Tamamında kullanılan unun buğday kalitesi ile ilgisi olsa da hazırlanışı ve pişirilmesi ekmeği mutlaka etkiliyor… Köylerimizde yapılan kepekli un ekmeğini de unutmayalım… Köyde temiz ve gürültüsüz ortamda hele sabahları bir başka tat veriyor…
Yardımlaşmayı içine sindirmiş iki insan olan İslim Bacım, ben köye gidince (Rumkale) kendisi hamur yoğurup açar, Servet kardeşimde fotoğrafta görüldüğü üzere pişirme işini zevkle yapar… Dünün sözü: “ekmeği ekmekçiye ver bir ekmekte üste ver…