Evet, ülkemizde yağmanın yeni adı turizmi teşvik yasası. Hükümetin geldiğinden bu yana uyguladığı talan anlayışının son yansıması turizmi teşvik yasası. 22 Temmuz seçimlerinden önce herkes hatırlayacaktır. Milletvekili seçme-seçilme yaşının 25'e düşürülmesi gündemdeydi. Şehrin her yerine gençlerin siyasete katılımının önünün açılacağı söyleniyordu. Asılan afişlerle bu durum anlatılmaya çalışılıyordu. Sonra 30 olan seçme-seçilme yaşının düşürülmesi için bir anayasa paketi hazırlandı. Tabi bu paketin içine sadece seçme- seçilme yaşının düşürülmesi konulmadı, çünkü; tek başına bu değişiklik olsaydı o zaman ana muhalefet partisi CHP'de bu değişikliği destekleyecekti. Peki Nasıl bir paketti bu? BU paket seçme-seçilme yaşının düşürülmesiyle beraber 2-B orman arazilerinin satışını da kapsıyordu. İşte bu noktada CHP bu yasa değişikliğine destek vermedi. İşte şimdi 22 Temmuz'da yüzde 47 oy oranıyla tekrar iktidar olan ve yüzde 53'ü unutan iktidar o dönemde yapamadığını turizme teşvik yasası adı altında yapmaya çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra tekrar meclis komisyonunda ele alınan bu yasa üzerinde, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin yansımalarının çok net yaşandığı ülkemizde bunlar göz ardı edilerek çarpıcı bir değişiklik yapıldı. Eski yasaya göre, tesis yapmak üzere kesilen her ağaç için aynı alana 2, bu alanın dışındaki alanlara da 4 ağaç dikilmesi öngörülüyordu. Yapılan değişiklikle hazineye ait olan orman arazileri Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilirken, tesis yapmak isteyen işletme sahibi keseceği ağaç bedelini Orman Genel Müdürlüğü'ne peşin olarak yatırdıktan sonra, istediği kadar ağaç kesebilecek. Son büyüme rakamlarının açıklandığı günü hatırlayalım. Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar tarımda son 40 yılın en hızlı üçüncü küçülmesinin yaşandığını belirtmiş ve bunun nedeninin de iklim değişikliğinden kaynaklı kuraklık olduğunu, tarımsal üretimdeki düşmenin ana nedeninin yağış miktarındaki yetersizlik olduğunu vurgulamıştı.Buna rağmen yapılan değişiklikle çıkarılmaya çalışılan bu yasa hem ormanlarımıza, hem de ekolojik dengeye vurulacak olan en büyük darbedir. Burada hükümetin temel ekonomik mantığının “parayı veren, düdüğü çalar” mantığı olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu yasa hükümetin, ormanı ağaç sayısından ibaret gördüğünün göstergesidir. Kesilen ağaçların yerine daha fazla ağaç dikmekle ekolojik dengenin korunamayacağını hesap edememektedirler. Unutulmamalıdır ki Türkiye 1950-1997 yılları arasında orman arazilerinin yüzde 56'sını yasal düzenlemelerle yitirmiş bir ülkedir. Bunun bir yenisine, hele de küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin en çok etkilenen bölgelerinden olan ülkemizde bu yasa değişikliğine geçit vermemek gerekir.