“Babam sağken arsayı kardeşime devretti, şimdi elimiz kolumuz bağlı...”

Bu cümle tanıdık geldiyse yalnız değilsiniz. Özellikle anne baba vefat ettikten sonra, miras paylaşımı sırasında bu tür hikâyeler mahalle aralarından mahkeme salonlarına kadar uzanıyor. Ama durun! Gerçekten de artık hiçbir hakkınız kalmadı mı? O kadar da değil...

Miras hukukunda en sık duyduğumuz cümlelerden biri bu. Hatta bazen “Tapu onun üstüne, biz bir şey yapamayız artık.” deniyor. Oysa işin aslı o kadar basit değil. Çünkü o satış gerçekten bir satış mı, yoksa sadece öyle mi gösterilmiş? İşte tam da burada hukukun merceği devreye giriyor.

Anne ya da babanız, hayattayken mallarını bir kardeşe devrettiyse ve bu işlem “satış” gibi görünse de aslında gerçekte bir bağışsa -yani ortada para yoksa, karşılık alınmadıysa- kalan mirasçılar olarak sizin de bu işleme karşı dava açma hakkınız olabilir.

Hele bir de miras bırakan kişi yaşlıysa, hastaysa ya da bir kardeşin etkisi altındaysa, işler daha da değişir. Çünkü bazı durumlarda bu işlemler kâğıt üzerinde geçerli gibi görünse de aslında perde arkasında mirasçılardan mal kaçırmak amacı güdülebilir.

Bazen “Annemiz razı oldu, evi ona bıraktı” deniyor. Peki gerçekten razı mıydı, yoksa razı olmak zorunda mı bırakıldı? Hukuk burada şekle değil, niyete ve gerçeğe bakar. Mahkemeler de bu tür meselelerde yıllardır aynı duruşu sergiliyor:

“Satış belgesine değil, gerçekte ne yaşandığına bakarım.”

Yani bir tapuda “satış” yazıyor diye herkesin hakkı sona ermiş olmaz. Özellikle de bu devir karşılıksız yapıldıysa veya satış gibi görünse de aslında bağış niyeti taşıyorsa…

Mirası kaçırmak sandığınız kadar kolay değil; yeter ki zamanında ve doğru adımlarla harekete geçin.

Peki ne yapılabilir?

- İlk olarak, tapu iptali ve tescil davası açılabilir. Eğer gerçekten bağış olduğu ispatlanırsa, işlem iptal edilir ve tapu geri alınabilir.

- İkinci olarak, miras bırakanın sağlık durumu, yaşı, akıl sağlığı ya da psikolojik baskı altında olup olmadığı gibi unsurlar değerlendirilebilir. Bu durumda “irade fesadı” gündeme gelir. Yani kişi aslında böyle bir işlem yapmak istememiş ama istemeye istemeye yapmış olabilir.

- Üçüncü olarak, dava tüm mirasçılar adına açılabilir. Fakat çok önemli bir ayrıntı: Bu davalar, miras bırakanın ölümünden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır. Aksi takdirde zaman aşımı nedeniyle hak kaybı yaşanabilir.

- Belgeler, banka kayıtları, tanık beyanları, devirde alınan bedel olup olmadığı gibi tüm detaylar titizlikle incelenmelidir. Böyle hassas bir konuda uzman bir avukata danışmak işleri kolaylaştırır, gereksiz zaman kaybını önler.

Unutmayın: Miras sadece kimin tapuda göründüğüyle değil, kimin gerçekten haklı olduğu ile ilgilidir.

Aman dikkat!

“Sağlığında malını ona verdi, artık yapacak bir şey yok.” diyorsanız... yanılıyor olabilirsiniz.

Bitti sandığınız yerde hukuk başlıyor olabilir.

Emel Meltem TAN

Avukat & Hukuk Müşaviri