Beyni ilerde belki de hiç ihtiyaç duymayacağı bilgilerle doldurulmuş gençlerin geleceklerini ve neredeyse tüm hayat biçimlerini belirleyecek olan üniversite sınavı yaklaştı yine. Deliler gibi çalışıp bunalıma girenler mi, stresten huy değiştirenler mi, insanın kendini bulma yaşında kendinden vazgeçenler mi diyeyim artık ben size bilemiyorum ama olay hakikaten çok ciddi.

Sonuçta okuyacağı şehir tüm öğrencilik hayatını yaşayacağı, kültürel olarak etkileşim içerisinde olacağı şehir olacak. Okuyacağı üniversitenin öğrenci kitlesi bizzat arkadaş çevresinin oluşacağı, belki evlenip yuva kuracağı insanı arasından seçeceği, belki bir akademisyen olarak kalıp kariyerini devam ettireceği, tüm sosyal faaliyetlerini üniversitenin içinde ve o üniversitenin bulunduğu şehirde gerçekleştireceğini düşünürsek gerçekten tüm kariyer … Hayatının ve geleceğinin temellerinin atıldığı bir seçim yapmış olacak sınav sonucuyla.

Hayal kurmanın en derin ve en yoğun yaşandığı bu yaşlarda gençleri böyle bir gerçeklikle yüz yüze getirmenin kesinlikle yanlış bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.

Bana göre illa bir sınav yapılacaksa bu sınavın önce yapıldığı yaş doğru belirlenmeli.

Ergenlik dönemi içerisinde kim olduğunu keşfetmeye çalışan genç bir insanın bu denli yükü ağır bir sınav altında ezilmesi ve tüm geleceğine dair bu sınavdan çıkacak sonuca göre yön verecek olması durumu gerçekten vahim bir olay.

Zaten kendini bulmaya çalışan bir gencin daha çok kendini kaybettiği bir eğitim sistemi ve yaklaşım söz konusuyken, üzerine bir de sadece birkaç saat ile yazılı bir sistemde performans göstereceği durumlar yaratmak trajik maalesef.

Ne sözlü bir mülakat, ne de herhangi bir yeteneğini göstereceği ya da ilgi alanlarına yönelik bir araştırmaya tabi tutulacağı bir çalışma söz konusu değil yazık ki.

Hâlbuki çok yönlü değerlendirmeler ile yetenek ve ilgi alanlarına yönelik yapılacak ölçümler ve seçim yapmadan öncesine kadar erken yaşta kişiye göre hazırlanan bir kariyer planlama programıyla gençler yönlendirilse toplumdaki tüm sorunlar ortadan kalkar. Çünkü her bir birey yetenekli olduğu ve sevdiği bir alanda hayatını kazanıyor olur ki bu gerçekten mutluluk noktasında çok önemlidir.

Mutlu olan ve tatmin olan herkes mutlu eder.

Zincirleme reaksiyondur bu. Ülkemizde insanlar sevmedikleri işi yapmaktan şikâyet ederek bir hayat kuruyorlar. Herkes yeniden bir fırsatı olsa başka seçimler yapacağına dair sayıklıyor sürekli. Ve çekilen bunca sınav çilesi heba olup boşa gidiyor. Bir insan sevmediği bir işte ne kadar başarı gösterebilir ki. Ne olursa olsun ister doktor, ister öğretmen, ister mühendis, ister işletmeci, isterse patron olsun.

Yapısına ve kapasitesine uymadıktan, kendini yaşayıp gerçekleştiremedikten sonra olduğu şeyin hiçbir anlamı ve önemi kalmıyor. Ve üzücü olan diğer bir durum ise böyle kötü bir sistem sonucunda iş mülakatlarında çok şey bilen ama hiçbir şey ifade edemeyen çok kişiyle karşılaşmak oluyor.

Yüzlerine bakarken bir üniversiteyi bitirmiş olmanın hiçbir tatminini göremediğim ve kariyerine ilk adımı atmış olmanın hiçbir heyecanını hissedemediğim, kabuğunu kıramamış, hangi bilgiyi nerede kullanacağını bilmeyen, tedirgin, özgüveni düşük hedefsiz genç mezunlar topluluğu. Diğer yandan bilinçli bir aile de yetişip yanlış eğitim sistemi içerisinde de olsa kendini yetiştirme konusunda diğerlerinden en azından bir iki adım önde olan gençler de yok değil tabi. Ancak bu maalesef yeteneklerinin en üst noktasında değerlendirilip doğru seçimler yapmaları sağlanıp doğru eğitim ve ölçme sistemiyle en yüksek performanslar gösterebilecekleri kaliteli bir farkındalık seviyesiyle hayatlarına yön verecekleri durumun kritik önemini ve gerekliliğini göz ardı etmeye yetmiyor.

Dolayısıyla bu hepimizin sınavı oluyor. Yetiştiren anne babaların, sınava hazırlayan eğitimcilerin ve sınav sonucuna katlanan toplumumuzun her bir bireyinin.

Sakın ha bu sınav benim sınavım değil diye düşünüp yan gelip yatmayınız efenim. Bu sınavın her bir sonucuna dolaylı ya da doğrudan ya kendimiz ya da çevremizde ki herkes bir şekilde tabi kalıyor.

"E peki hocam ne yapalım düzen böyle" diye sitemkâr soranlara gelirsek düzen böyle diye zaten özgürlüğü elinden alınan gencin girişimciliğini baltalayan, hayal gücü karın doyurmaz diye papağan misali gencin başını keken, liderlik vasıflarını asilik ile karıştıran bilinçsizlerden olmayınız yeter. İster annesi ister babası ister halası ister dayısı olun.

Hayallerini öldürmeyiniz gençlerin.

Çünkü insan ruhunun en gizli kapılarını aralayan, mutluluğun huzurun ve başarının sırrını verendir hayaller.

Çünkü hayallerini ve ideallerini bırakan insan yaşamayı bırakmış hayattan vazgeçmiş insandır. Çünkü hayalleri olmadan insan yaşayan bir ölüdür aslında.

Ve biz bugün yaşadığımız sorunların çoğunu bu yaşayan ölüler topluluğuna borçluyuz. Bilmem anlatabildim mi?

Yok yeterince anlamadıysanız bizzat muhatap olabilirsiniz benimle. Yalnız baştan söyleyivereyim detaylı bir anlatımım vardır.

Ona göre temiz bir zihinle geliniz efenim.

Hadi şimdi tüm gençlere başarılar. Ama yok bu sistem size bir şekilde başarı vermezse muhteşem bir farkındalık ve özgüven ile söke söke alacağınız başarılı bir hayat diliyorum.

Zira sınav bir şekilde geçiyor zaten…