Hemen her meslek grubunun kendine özgü sözcükleri, deyimleri, nükteleri, fıkraları, neşeli, hüzünlü anıları, kendine özgü dostlukları, arkadaşlıkları, yaşam biçimleri, alışkanlıkları vb. vardır. Gerçi dilimizde “mesleği çok olanın karnı aç kalır!” gibi bir deyişi vardır ya, bizim gibi sanatla uğraşanların da ,sanatın bir yanına bulaşmışların başka sanat dallarıyla da bir bulaşığı olabiliyor. Yazarlığın yanı sıra TSM ile,yani Türk Sanat Musikisi ile uğraşıyorum.Çeşitli korolara katıldım, çeşitli korolar yönettim, bu korolarda çeşitli iyi, güzel,hüzünlü, kederli anılarım oldu hemen herkes gibi. Bazılarını galiba gazetenizde de yazdım…Yazacak bişey bulamayınca anılara mı sığınıyoruz yoksa, ya da yazması daha kolay mı geliyor şu can sıkıcı günlerde? Bilmiyorum.Ama bu yazıda anlatacağım olmuş bir olay değil galiba. Uydurulmuş bir nükte! Ancak izninizle daha önce kendimin uydurduğu bir olmuşluktan söz edeyim. “Sol “ sözcüğünün alabildiğine tehlikeli(!*) addedildiği taa gençlik günlerimde ben nolayı şöyle okurdum: DO, RE, Mİ , FA ,SAĞ, LA , Sİ ,DO.Espriyi anlamayanlar hemen düzeltmeye kalkışırdı” Sol!” Hemen sağa sola korkuya bakınarak ve parmağımla sus işareti yaparak: “ Şişşşt!” deyip gülerdikŞu aşağıdakini de Arnavutlukta anlatmkışlardı bir Arnavut arkadaşım:”Arnavutlar,E nver Hoca zamanında trenle biryerden b.ir yere gidiyorlar. Kompartmanda çıt yok. Herkes suskun. Şolculardan biri dalgınlık iç geçiriyor:”Of! Off!”Diğer yocular hemen madahele ediyorlar: “Şişşşt! Siyaset konuşmak yasak!”Nerden nereye geldik. Yazacağım fıkrayı unuttum bile. Sağlıkla kalın.