Kurumsallık üzerine Gaziantep’te yaşadığımız ve deneyimlediğimiz olaylar öyle çok ve maalesef çoğunluğu öyle trajik ki tek bir yazı ile durumun gerçek yüzünü ortaya koymak mümkün olmuyor tabi. Kurumsallaşma yolunda en büyük sıkıntının kalifiye eleman eksikliği olduğunu dile getiren yetkililere ve işverenlere sormak istiyorum hemen.

Kalifiye eleman nasıl yetişiyor?

Yetişen bu kalifiye gücü kalıcı istihdam etmek için bir işveren olarak işletmeler ne yapmalı, ne yapıyor? Peki ya hali hazırda ki kalifiye güce nasıl hitap ediyor Gaziantep?

Elimizde ki kalifiye gücü tutamazken ya da tutmakta zorlanırken, bir avuç nitelikli insanla ki çoğunlukla bu kitle de bir süre sonra pes ederken nasıl sadece kalifiye eleman eksikliğinden bahsedebiliyoruz?

Kalifiye gücü nasıl yetiştirmesi, nasıl yönetmesi, nasıl istihdam etmesi, nasıl elde tutması gerektiğini bilmeyen işletmelerin sistemsizliğinde maalesef nitelikli ve kalifiye personelin azlığı balon bir personel kitlesinin de hak etmedikleri maaşlara çalıştığı, yaptıkları işin çok üzerinde rakamlarla istihdam edildiği bir resim sunmuyor mu? İşletmeler arası mekik dokuyan bu balon personel kitlesi adil ve gerçekçi olmayan yanlış istihdam politikalarından yararlanmıyor mu?

Aynı yüzlerin oyun alanına dönen Gaziantep iş dünyasında kurumsallık ve kalifiye iş gücünden bahsetmek masal anlatmaktan öteye geçmiyor dolayısıyla. Kalifiye olmayan bu niteliksiz personel kitlesinin ağırlıklı olduğu iş dünyası kalifiye gücün değerini bilmeyen ve istihdamını yapamayan, hiçbir şekilde kurumsal bir istihdam politikasına sahip olmayan işveren kitlesinden kaynaklanıyor.

Peki ya Kalifiye işveren eksikliği ne olacak?

Sen araba sürmesini bilmeyen adamın eline BMW versen ne yazar ki! Her araba sürmesini bilene de Ferrari veremezsin değil mi? Ya duvara toslar ya da hakkını veremez. Gaziantep bu iki sonucun arasında sıkışmış bir vaziyette dilinde kurumsallık ancak fikirde bireysellik ile mücadele etmektedir. Düzen böyle değişmez nasılsa yaklaşımı bu şehri daha çok çıkmaz sokaklara sürükleyecektir.

Düşünen ve üreten, sorgulayan ve anlayan bir beyin gücüne sahip olmak için aynı vasıflara sahip olmanız ve bu özelliklere değer verip, teşvik ediyor olmanız gerekir. Kurumsallaşma işte bu zihniyet ile başlar. Sana değer katacak, fikir üretecek, yaratıcılık ve ARGE kavramı ile harmanlanan bir düşünce sistemine sahip olacak, sürekliliği mümkün, yeniliğe ve değişime açık, potansiyelini bilen, kariyer planlamasına sahip, yeteneklerinin yönetimi noktasında bilinçli ve bu doğrultuda hedefleri olan nitelikli personel ve ekip arkadaşı için kariyer yolunda yürüyeceği yolu açmamız gerek öncelikle!

Bu yolu açmak için kurumsallaşma hedefine odaklanmış, insanlara görev dağıtan, sorumluluk ve yetki veren, ekibine güven duyan işveren kitlesi oluşturduktan hemen sonra yapılacak ilk iş istihdam sürecinde profesyonel bir süreç yönetimi gerçekleştirecek, kurumun kimliğini çıkararak, kimi neden istihdam etmek istediğinin farkında olup bu doğrultuda mülakat yapacak İnsan Kaynakları biriminin kurulması gerekir.

Bu birim şuanda şehrimizde ki gibi personelcilik algısında ezilen, patronun maşası, personelin düşmanı, laf taşıyıcısı pozisyonunda değil tam tersi kişilerin ve şirketlerin mahremiyetine üst düzey önem veren, personel ve işveren kitlesi arasında sağlıklı ve verimli bir iletişim kanalı oluşturarak duyguların yönetimi konusunda her iki tarafa da profesyonel bir destek sağlayarak iş fonksiyonlarının ve iş ilişkilerinin zarar görmemesi adına hizmet verecek bir yapı olmalıdır.

İnsan kaynakları şirketlerin kalbidir. Beyninizin çalışması için o beyne kritik bir ihtiyaç olan oksijeni tedarik edecek ve o beynin talimatlarını yerine getirecek tüm organların sağlıklı çalışmasını mümkün kılacak kan akışını sağlayacak temel aksiyonu kalp geçekleştirir. Kalbinize iyi bakın. Zira iyi çalışmayan kalplerin yarattığı zaman boşluklarında oksijensiz kalarak bitkisel hayata girmeniz an meselesidir.