İnsanoğlu var oluşundan bu yana, yaşam döngüsünü devam ettirebilmek için türlü türlü handikaplardan geçmiştir. Savaşlar, doğal afetler, salgın hastalıklar, iklim değişiklikleri, göç, kıtlık... Bu saydığım zorlu durumlardan insanların etkilenme oranı sahip olunan sosyal, kültürel ve ekonomik yapı ile yakından ilişkilidir. Bunun en net örneğini şu an içinde bulunduğumuz pandemi döneminde görmekteyiz. Avrupa ülkelerinin ve Amerika'nın pandemiden ne kadar etkilendiğini, ne tür imkanlara veya imkansızlıklara sahip olduğunu hepimiz görüyor ve duyabiliyorken, fakir ülkelerin bir kısmının yaşadığı zorluklar, içinde bulunduğu kötü durum bir çoğumuz için mevzu bahis değil. Sebep çok açık ve net: sosyal, kültürel ve ekonomik eşitsizlik. Acı ama gerçek bir çıkarım yaparsam; sahip olunan şartlar yaşam kalitesi ile, sağlık düzeyi ile, insan ömrü ile doğrudan etkileşim içindedir."SAĞLIK"LI MIYIM?DSÖ(Dünya Sağlık Örgütü)'nün sağlık için yaptığı bir tanımlama var. Der ki; sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Sosyal yönden ulaşabileceğimiz iyilik hali bireysel değildir, toplumsal ve çevresel faktörlere bağımlıdır. Ama sağlık tanımındaki beden ve ruh sağlığını büyük oranda tek başımıza iyileştirebiliriz. Nasıl? Sağlıklı beslenelim ve stresten uzak duralım diyerek mi? Bu kadar basite indirgemek yaratılan varlıkların en karmaşık olanı için yeterli mi? Bence hayır. BUGÜN NE YİYELİM?Beden ve ruh sağlığımızın iyiliği konusunda her zaman patron beynimizdir. Mutluluk, üzüntü, stres, kaygı, heyecan, korku vb tüm duygular patronumuz beynimizden başlayıp parmak uçlarımıza kadar giden sinir hücreleri ile tüm vücutta etki oluşturur. Yine aynı patrondan çıkan sinir uçlarından bir kısmı bağırsaklarda sonlanır. Hal böyleyken sindirim sisteminin içeriği beynimizle doğrudan ilişkilidir dersem yanlış olmaz. Beynimiz, yediğimiz içtiğimiz besinlerden etkilenir dersem de yanlış olmaz. Çünkü bedenimizin dış dünyaya açılan kapısı sindirim sistemidir. Bu kapının kontrolünü güvende tutmak beden ve ruh sağlığının iyiliğini getirir. Malumunuz bendeniz iç hastalıkları uzmanıyım. Her gün gördüğüm onlarca hastamı baz alarak söyleyebilirim ki hastalıkların büyük çoğunluğunun odak noktasında sindirim sisteminden vücuda yapılan kontrolsüz besin girişi var. Doğru besin kaynakları seçip doğru besinleri vücuda almak varken, devamlı kontrolsüz besin girişi yapılıyor ve patronumuz beynimiz saldırı altında kalıyor. Sonra peşinden baş ağrıları, uyku bozuklukları, yorgunluk, ateş, iltihap, eklem ağrıları, şeker hastalığı, kanser, romatizma... ve daha bir sürü hastalık. Benim şahsi fikrim sağlığını ve akıbetini önemseyenler yemek için yaşamıyor, yaşamak için yiyor. Bedeninin dışarı açılan kapısının kontrolünü sağlamaya çalışıyor. Bu dengeyi bir kaç satıra sığdırmak mümkün olmaz ama yine de akıllara bir taze tohum attıysam ne mutlu bana, belki filizlenir.