* Türkiye sancılı gerilimli dönüşüm süreci yaşıyor. Toplumun ruh sağlığında alarm verici bozulma var. Bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımında ciddi artış var. İntihar ve intihar girişimleri toplumsal bir sorun olarak dikkat çekiyor. Çocuğa şiddet, kadına şiddet, hayvana ve doğaya şiddet kanıksanır oldu. * Türkiye’de 100 bine yakın genç/ergen/çocuk tane uyuşturucu ve bağlantılı suçlardan cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü. Binlerce genç yine ‘denetimli serbestliğin’ kontrolünde dışarda.* Kimsenin görmezden geldiği suç ve şiddet olayları maalesef zirve yapmış durumda.*Gaziantep’in toplumsal ve kültürel dokusunda ciddi yarılma ve kopuş var. Türkiye’nin diğer kentleri de aynı. Yaşanan sancılı değişim ve dönüşüm kentlerde ANOMİYİ yani toplumsal kuralsızlığı ve değersizliği tetikledi.Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, son günlerde artan intihar ve cinayet vakalarını değerlendirdi. Yıldız, Gaziantep’in bir yüzünün Bangladeş, diğer yüzünün ise Danimarka olduğunu belirterek, “Suriyelilerin artışı, işsizlik, derin ekonomik yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, umutsuzluk, Pandemi Salgınının da etkisiyle suç ve şiddet olaylarının artışını hızlandırdı. Genelde toplumlar geniş hacimli değişim dönemleri sağlıklı atlatamadığında ‘sosyal patlama’ ‘toplumsal felç’ hali yaşarlar. Bütün bunlar toplumsal travmayı derinleştirir. Türkiye’de bu sancılı süreçten geçmektedir” dedi. DEĞİŞİMİN ETKİSİYoksulluk, yoksunluk, depresyon, psikolojik bağımlılık, madde bağımlılığı ve pandeminin etkilerinin çok derinden hissettiğine vurgu yapan Yıldız, “Ülkemizde yoksulluk dalgasına kapılan insanlar maalesef sosyal yaşamdan da uzaklaştı. Ekonomik krizler, hayat pahalılığı, enflasyon, dolar kurundaki oynaklık özellikle belli kesimleri derinden vurdu” diye konuştu. 100 BİN GENÇ/ERGEN/ÇOCUK CEZAEVİNDEGaziantep ve Dokuz Eylül Üniversitelerinin kurucu Sosyoloji Bölüm Başkanlığını yapan Prof. Dr. Özkan Yıldız Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik ve toplumsal sarsıntıların geçmişte Batı Avrupa toplumlarında da yaşandığına işaret etti. Ülkemizde çocuk, genç ve yetişkin suçluluğunda ve şiddet olaylarında yaşanan artışa da dikkat çeken Yıldız, “Türkiye’de 100 binlerce genç, ergen uyuşturucuyla bağlantılı suçlardan ötürü cezaevinde. Bölgeler arasında dengesizlik had safhada. Durum öyle görüldüğü gibi sıradan ya da basit değil. Kimsenin görmezden geldiği suç ve şiddet olayları maalesef zirve yaptı. Toplumda sosyal patlama hali var ama yetkililer ciddiye almıyor” uyarısında bulundu. GAZİANTEP’İ İYİ BİLİYORUMUzun yıllar Gaziantep Üniversitesi Sosyoloji bölümünde görev yaptığını, önemli çalışmalar ve projeler ürettiğini, sempozyum ve kongreler tertiplediğini, çok sayıda kitap ve makale yayınladığını, bu nedenle, kentin sosyolojik kapasitesini ve kültürel yapısını çok iyi analiz ettiğini belirten Yıldız, “Gaziantep’in bir yüzü Bangladeş, diğer yüzü ise Danimarka. Adeta iki kutuplu bir kent. Birbirinden tamamen faklı yaşamlar var kentin çeperinde. Örnek mi Güzelvadi, Batıkent-İbrahimli. Kentin en büyük sorunu göç ve göçmenler. 2009 yılında Gaziantep dünyanda en çok göç alan şehirler sıralamasında 9. Sıraya oturmuştu. Bu korkunç. Kent yönetimleri göçü içselleştirmede güçlükler yaşarken bir de Suriye kriziyle patlak veren sığınmacılarla karşı karşıya kaldı. Suriyelilerin artması, yoksulluğun çok ileri boyuta gitmesi, işsizliğin artması, suç ve şiddet olaylarında patlamaya yol açtı. Büyük dönüşüm ve değişim dönemlerinde “şizofrenik” bir halin ortaya çıkacağı toplumsal değişme literatürünün önemli bir kabulüdür. Toplumsal yapıyı oluşturan kurumlarda gerileme var. İntiharlar toplumsal bir mesele oldu. Çocuğa şiddet, kadına şiddet, hayvana ve doğaya şiddet toplumsal hale geldi. Depresyon da öyle. Sosyal dışlanmalar giderek artıyor..”EKONOMİK DEPRESYONYıldız, Sosyal dışlanmanın arttığına işaret ettiği açıklamasında “Ekonomik depresyon, bunalımlar şehirlere de travma yaşatıyor. Toplumsal bütünleşme, sosyal kontrol mekanizması büyük erozyona uğradı. İnsan ilişkileri bozuluyor. Aile kurumu çatırdıyor, boşanmalar artıyor. Zengin ile fakirin, gelişmiş ile az gelişmiş arasındaki makas gittikçe açılıyor. Bu açık kapanmıyor. Bunun da nedeni makro kapitalist ekonomik sisteminin iyi şeyler getirmediği gerçeğini gözler önüne seriliyor. Küreselleşme diyoruz, dijitalleşme diyoruz, inovasyon diyoruz… Ama maalesef dünya iki yönlü değişim sürecinden geçiyor. Bir yanda olumlu teknolojik gelişmelerin insan hayatını kolaylaştırması, diğer yanda büyük yoksulluğun küreselleşmesi ve derinleşmesinin ortaya çıkardığı problemeler.”GAZİANTEP BÜYÜYOR AMA…“Doktorların, iş adamlarının bireysel intiharlarının nedeni yoksulluk değil” diyen Yıldız, toplumsal kurumsal sistemin bir organında meydana gelen bozulma zamanla diğer organları ve bir bütün olarak toplumsal yapıyı da sekteye uğratıyor. Türkiye mutsuz insanlar ülkesi adeta. Ekonomi toplumun kalbi. Bozulduğunda sağlık, eğitim, ahlak, din vb diğer kurumları da tahribata uğratıyor. Kurumların işlevselliğini sağlama almak için siyaset kurumuna önemli görevler düşüyor yani değişim birbirleriyle bağlantılı oluyor. Burada kurumların işlevsel bütünlüğü çok önemli. Kısa orta uzun vadeli planları harekete geçirmek şart. Evet herkesin bildiği gibi değişim ve dönüşümler sancılı oluyor.. Hükümetlerin, yerel yönetimlerin sistemi iyileştirmesinde önemli görev ve sorumlulukları var. Gaziantep’te kurumlardaki işleyişte ciddi sıkıntılar var.Psikiyatri Nöroloji kliniklerinin önünde devasa kuyruklar oluşuyor. Nedeni düşünülüyor mu? Antidepresan kullanımında rekorlar kırılıyor. Keza psikoaktif madde kullanımında da. Adeta kendini uyuşturarak yaşamı idare etme hali. İnsanlar sorunlu ve mutsuz. Hekimler mutsuz. Hastalar mutsuz. Sadece gençler değil doktorlar gibi profesyonel meslekten insanlar neden Avrupa’ya gitmek istiyorlar. Bu eğilimler üzerinde kafa yormak ve ciddiye almak gerekiyor. Bir insan hali vakti yerindeyse ne diye vatanını terk etmek ister? Gittiği yerde yeni bir yaşam kurmak kolay mı? Her ne kadar Gaziantep’in bir yüzünde modern konutlar, güvenlikli siteler, havuzlu rezidanslar mutlu bir azınlığın konformist hayatlarının varlığına işarete etse de son tahlilde toplumun ve insanların mutluluğu birbirine bağlıdır.