Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürhan Çağlayan, AB'ye üye olmadan Gümrük Birliği'ne girmenin acı faturasının 2000 yılında ithalatın patlaması sonucunu doğurduğunu söyledi. Gaziantep ÜniversitesiÖmer Asım Aksoy Salonu'nda düzenlenen, "Küreselleşme ve Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye" konulu konferansa katılmak üzere gelen Çağlayan, "Bugün Türkiye diş hekimi kerpeteni dahi yapamıyor. Kendi ürünlerimize ihanet ediyoruz. Örneğin, Karama'da üretilen bir bisküvi Türkiye'deki süper marketlerde satılmıyor. Oysa, İngiltere, Yunanistan gibi ülkelerde üretilen bisküviler, bizim bütün süper marketlerimizde satılıyor" dedi.ÜRETEBİLDİĞİNİ İTHAL EDİYORAB'ye üye olmadan Gümrük Birliği'ne girmenin acı faturasının 2000 yılında ithalatın patlaması sonucunu doğurduğunu kaydeden Prof. Dr. Çağlayan, "'Türkiye'nin, 2000 yılı ithalatı 54 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ihracat rakamı 27 milyar dolarda kaldı. Sonuçta, 28 Şubat 2001 krizine gelindi. AB ülkeleri ile olan dış ticaret açığımız, 1994'te 2 milyar dolar iken, 2000 yılında 18 milyar dolara çıktı. Türkiye, üretebildiği her şeyi ithal etmeye başladı. Sonuçta 25 bin fabrikadan 15 bini kapandı. 2001 yılı içinde 400 binden fazla iş yeri kapanmış, 850 bin kredi kartı icralık olmuş, 500 binden fazla cep telefonu kapanmış, 100 binden fazla otomobile haciz gelmiştir.'' SEÇİCİ VE DİNAMİK TEŞVİK ŞARTProf. Dr. Çağlayan, Türkiye'de, 1960'larda uygulamaya konulan İthal İkamesi'ne dayalı sanayileşme politikalarının gereğinden fazla bir sürede uygulamada kalmasının oligopol piyasaların oluşmasına ve fiyat sapmalarına ve teknolojik gerilemeye ve döviz dar boğazlarının ortaya çıkmasına kaynaklık ettiğini savundu. Prof. Dr. Çağlayan, kaynak dağılımını bozan ve ticaret sapmalarına kaynaklık eden genel teşvik ve koruma politikaları yerine, seçici ve dinamik teşvik ve koruma politikalarının uygulanması gerektiğine işaret etti.