-Türkiye’de yoksulluk artık kalıcılaşmaya başladı.-Gaziantep'in yoğun şekilde aldığı göç kentle bütünleşemediSon yıllarda artan kadına yönelik şiddet olaylarını değerlendiren Siyaset Bilimci, Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, “Yasa çıkarmakla, yasa değiştirmekle, hapse atmakla sorunun çözülmediği gün gibi ortada. Şiddet önlenemiyor. Boşanmalarla ortaya çıkan şiddet ve öldürme olayları çok yaygınlaştı. Bu nedenle şiddeti doğuran koşullara bakılması gerekir. Modern toplumlarda, mahkemelerle ,yargıyla, hapishaneyle bunları biz çözmek istiyoruz ama çözülmüyor. Demek ki burada bir yanlışlık var. Bu yanlışlıkları aşabilmek içinde farklı mekanizmaları bizim bulmamız lazım" dedi. Yıldız sözlerine devamla, "Bu yanlışlıkları aşabilmek içinde farklı mekanizmaları bizim bulmamız lazım. İnsanların insanlığından çıkmasını ortaya çıkaran koşullara bakmak lazım. Psikolojisi, sosyolojisi, birtakım alt kültür değerlerimiz var, kuşak çatışmaları var, kültür çatışmaları var. Bütün bu dinamikleri bir arada değerlendirebilecek bir yasal yapılanmanın, bir aracı kurumların oluşturulması, güçlendirilmesi ve sürdürülebilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.GELEN GÖÇ KENTLE BÜTÜNLEŞEMEDİÖzkan Yıldız, ülkemizde sosyal medya alanında korkunç bir gelişme yaşandığını, toplumun da eskiye göre birçok konuda daha da bilinçli olduğunu belirtti. Özellikle 90’lı yıllardan sonra yaşanan yoğun kentleşme sürecinin, çarpık bir şekilde gerçekleştiğini dile getiren Özkan, “Bunun ortaya çıkarmış olduğu sosyal olumsuzlukları her alanda olduğu gibi bu tür şiddet olaylarındaki artışla da yaşamaya başladık. Gaziantep yoğun göç almış ve gerçekten aldığı göçü sadece izleyebilmiş. Sosyologlar, kadına şiddet olayını bu göçün kentle bütünleşememesinin ortaya çıkarmış olduğu olumsuzluklardan en yakıcı olanı olarak değerlendiriyor. Türkiye’de yoksulluk artık kalıcılaşmaya başladı. Yoksulluk yine bu şiddeti tetikleyen en önemli faktörlerden bir tanesi.” dedi.HAPSE ATMAKLA, ÇÖZÜLMÜYORÇıkan yasalara ve yapılan düzenlemelere rağmen şiddetin önlenemediğini söyleyen Yıldız neler yapılması gerektiği konusunda bilgiler verdi. Yıldız, “Yasalar çıkıyor, yasalar değiştiriliyor, kurumlar oluşturuluyor, devreye sokuluyor, cezaevleri arttırılıyor, kadına yönelik çok fazla inanılmaz düzenlemeler yapıldı. Bugün bir kadın gidip kendisini beyan ederse eşimden şiddet gördüm dediği an koca hemen uzaklaştırma alabiliyor. Yani bu tür çok hızlı alınan kararlarda çok etkin olamıyor. O anlamda burada yapılması gereken çok önemli noktalar var, sivil toplum buna çok duyarlı ama bu yasaları düzenleyen aktörlerin daha fazla sivil toplumla, daha fazla üniversitelerle, bilimle, özellikle sosyoloji ve psikoloji alanındaki meslek elemanlarıyla çok yoğun bir temas içerisinde olmaları gerekiyor. Yani yasa çıkarmakla, yasa değiştirmekle, hapse atmakla sorunun çözülmediği gün gibi ortada” diye konuştu. ESKİDEN SOSYAL KONTROL MEKANİZMASI ÇOK GÜÇLÜYDÜAni, hızlı ve geniş perspektiflerle alınmayan kararların da şiddet olaylarına etki yaptığını belirten Yılmaz şöyle konuştu: ”Kocayı uzaklaştırıyorsunuz ama bir süre sonra kadını bir yerde yakaladığı zaman bıçak darbeleriyle öldürüyor. Ne oldu şimdi? Eski geleneksel sistemde büyükanne, büyükbaba, teyze, hala, kayınvalide bunlar bir şekilde devreye girerlerdi, bu konuyu bir şekilde çözerlerdi. Sosyal kontrol mekanizması çok güçlüydü. Eskiden de bu tür olaylar yaşanıyordu ama aracı mekanizmalar vardı. Diyalogla, tatlı sözle, onun gönlünü okşayarak karşı tarafın daha öfkelenmemesi için birtakım söylemler oluşturulurdu, bu söylemleri oluşturan kişilerinde toplumda hatırı vardı. İşte bunlar büyük amca, büyük dede bu insanlar bir şekilde devreye girerdi, bu sorunlar bir şekilde çözülürdü.”FARKLI MEKANİZMALARI BULMAK LAZIMBoşanmalarla ortaya çıkan şiddet ve öldürme olaylarının çok yaygınlaştığını anlatan Yıldız şiddeti doğuran koşullara bakılması gerektiğini söyledi. Yıldız, ”Modern toplumlarda, mahkemelerle ,yargıyla, hapishaneyle bunları biz çözmek istiyoruz ama çözülmüyor. Demek ki burada bir yanlışlık var. Bu yanlışlıkları aşabilmek içinde farklı mekanizmaları bizim bulmamız lazım. Arabuluculuk diye bir kurum vardı, bu arabuluculuk kurumu neden işletilemedi? Öç almaya dönüşüyor bir süre sonra. Yaşananlar ihanet, namus, şan, şerefe dönüştüğü an o şiddeti rahatlıkla gerçekleştiriyor karşı taraf. Onun bir insan olduğunu unutuyor, aslında onunda cezaevine girdiğinde 3 ay sonra görüşme yaptığınızda çok derin bir pişmanlık içinde olduğunu görüyoruz. ‘Kendimi tanıyamadım, cinnet geçirdim’ diyor. İnsanların insanlığından çıkmasını ortaya çıkaran o koşullara bir bakmak lazım. Psikolojisi, sosyolojisi, birtakım alt kültür değerlerimiz var aile içerisinde, kuşak çatışmaları var, kültür çatışmaları var. Bütün bu dinamikleri bir arada değerlendirebilecek bir yasal yapılanmanın bir aracı kurumların oluşturulması, güçlendirilmesi ve sürdürülebilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.HÜKÜMET VE YEREL YÖNETİMLER KADINA ŞİDDET MESELESİNE DUYARLI Kadın hakları konusunda merkezi ve yerel yönetimlerin birtakım önemli çalışmalar yaptığını söyleyen Yıldız, “Kadın sığınma evleri, kadın danışma merkezleri gibi birtakım önemli şeylerde yapılıyor onu da inkar etmemek lazım. Belki bugün merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin en duyarlı olduğu alan kadın meselesi ve kadına yönelik şiddet meselesi. Yeni kurulan siyasi partilerin manifestolarında bile kadın ve erkek eşitliğine inanan partiyiz deniyor. En güzel lafları orada duyarsınız ama realitede yok. Hükümet bu alanda hala o geleneksel ve muhafazakâr kodlarla bu meseleyi düşünüyor ve ona uygun birtakım kurumsal ve yasal mekanizmalara gidiyor. Sadece aileyi koruyayım maksadıyla toplumsal cinsiyet meselesine bakıyor. Buda aslında bizim Türkiye’de melez bir toplum olduğumuzu batılı ve doğulu yanlarımızın iç içe olduğunu, harmanlandığını, ama birbirine sentezleyemediğimizi gösteriyor. Bireyselleşme tamam, özgürleşme tamam, kadın hakları tamam, insan hakları tamam, kaybolan bağların tekrar canlandırılması tamam ama orada bir patoloji var, o patolojiye biz Türkiye’de bu geçiş sürecinde maalesef hem yasal sistemimizde hem bilimsel alanlarımızda birbirleriyle eklemleyerek maalesef bir model ortaya çıkaramadık. Hem merkezi hükümetin bu noktada ciddi eksiklikleri ve boşlukları var, hem yerel yönetimlerin” dedi.TÜRKİYE’DE MÜTHİŞ BİR KAOS YAŞANIYORKadına şiddet olayının yanısıra çocuğa yönelik şiddet, istismar olaylarında da büyük bir artış olduğunu dile getiren Yıldız, “Bu istismar olaylarının başında özellikle çocuk suçluluğunun uyuşturucuyla bağlantılı olan suçlardaki yoğun artış, cezaevlerindeki özellikle genç ve ergenlik çağındaki çocuk suçlularındaki artışa baktığımız zaman esasında Türkiye’de müthiş bir anomi yaşanıyor, müthiş bir kaos yaşanıyor, müthiş bir kuralsızlık hali yaşanıyor. Bu özellikle son dönemlerde memlekette hak, hukuk, adalet alanlarındaki yaşanan siyasal meselelerle bağlantılı olarak ortaya çıkan tablo ile de alakalı. Yapanın yanına kar alıyor olgusu toplumda çok yaygın” dedi.ARABULUCU MEKANİZMALARI GÜÇLENDİRİLMELİŞiddetin önlenmesi için eğitimin, arabulucu mekanizmalarının güçlendirilmesi, toplumsal, kültürel değerler ve kuşak çatışmasının önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Yıldız, “Bununla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli eğitim programlarının güncellenmesi gerekiyor. Özellikle yerel ve merkezi iktidarın siyasi taraflarını bir tarafa bırakıp bu mesele üzerinde daha sahici ve daha gerçekçi politikalar üretmeleri gerekiyor. Üniversitelerde bu alanda yetişen meslek elemanlarının daha fazla istihdam edilmesi gerekiyor ve işlemeyen programların, işlemeyen projelerin bir an önce terkedilmesi gerekiyor. Kadını ve erkeği birbirini tamamlayan bir bütün olarak soruna odaklanılması gerekiyor. Sadece kadın olarak baktığımızda olmuyor bu işler. Kadını veya erkeği bir bütün olarak değerlendiren bir sistem içerisinde bunların değerlendirilmesi lazım” şeklinde konuştu. Meral KINACILAR