Sendikamızın idareciler toplantısı için cumartesi günü Anatolia Otel'de buluştuk. Beklenildiği gibi salon tıklım tıklım doluydu. Misafirimiz Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı değerli dostum Ali YALÇIN'dı.

Toplantıya Kıymetli İl Milli Eğitim Müdürümüz Celalettin EKİNCİ, Şahinbey Belediye Başkanı ve adayı Mehmet TAHMAZOĞLU ve AK PART İl Başkanı Ahmet UZER'de katıldı. Yönetimden bazı değerli dostlar da vardı.

Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından söz Ali YALÇIN'a geldi ve o da konuşmaya başladı. Daha önce tam olarak bilmediğim bir Godiva hikayesi anlattı. Çok beğendim. Hikaye özetle şöyleydi:

'Bir gün kocası ülkeye ağır vergiler getirdiğinde, Lady Godiva buna karşı çıktı ve hemen yeni vergilerin kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Lord Leofric, ona çok şaşırtıcı bir teklifte bulundu: Eğer Lady Godiva, şehrin sokaklarını çıplak bir şekilde gezerken halkı sokağa çıkmaz ve ona bakmaz ise vergileri kaldıracağını söyledi. Konu kendi halkı olduğunda Lady Godiva her zaman çok cömertti. Kocasının yaptığı öneriyi kabul etti. Onu ikna etmenin başka bir yolu yoktu. Güneş doğdu, saat altıyı gösteriyordu. Arnavut kaldırımlı sokaklarda ziller duyulmaya başladı. İnsanlar söz verdikleri gibi perdelerini ve kepenklerini kapattılar. Lady Godiva, kadife pelerinini yavaşça yere attı ve narin küçük adımlarıyla yürümeye başladı, parlak teni şehre adeta ışık saçıyordu. Sokaklarda atın ayak sesleri yankılanmasına rağmen bir tek kişi bile ona en küçük bir bakış atmadı. Yolculuğu tamamladığında, kasabanın sokaklarında duyulan alkışlar kulakları sağır edecek kadar güçlüydü. Lady Godiva’nın bu cesaretini kocasına büyük bir ders verdi. Ve Lord, söz verdiği gibi vergileri kaldırdı. Bir rivayete göre de Peeping Tom (Röntgenci Tom) adlı bir terzi çırağı bakma yasağını deler ve dükkanın kepenginde açtığı bir delikten çıplak Godiva’yı dikizler. Ancak Tom bu tabuyu yıkmanın cezasını görecek ve gözleri kör edilecekti…'

Evet, hikaye böyleydi. Heavy rain fall (Çıplak Yürüyüş) olarak tarihteki yerini alan önemli bir olaydı.

Ali YALÇIN konuşmasının genel bir bölümünde enfes bir Türkiye perspektifi ortaya koydu. Sendikal kazanımların nasıl alındığını ve bazı 'eğri' gibi gözükenlerin nasıl 'doğru' bir şekilde yorumlanması gerektiğini anlattı. Sendikacılığa getirilen yeni tanımı ve Eğitim-Bir –Sen'in bakış açısını özetledi. Özellikle son zamanda yaşananları ve geçmişte yaşananları harmanlayarak aslında olayların nerelere dayandığını ve neden kaynaklandığını izah etti. Sözcükleri seçerken dikkatliydi. Kullandığı üslup mükemmeldi. Özellikle teşbihler çok orijinal seçilmişti. Derin bir mülahazadan sonra dudaklardan çıktığı, üzerinde uzun çalışmalar yapıldığı belliydi. Tavır, duruş ve söylem değerli Genel Başkanımız Ahmet GÜNDOĞDU'yu andırıyordu.

Rahmetli eski Başbakan Necmettin ERBAKAN'a 28 Şubat'a, Üniversite önlerinde ağlatılan genç kızlarımıza, 5'li Çeteye, Mesut YILMAZ ve yandaşlarının dayatmalarına, emek ve özgürlük mücadelesinde gelinen noktalara sık sık değindi.

Konuşması ilgi ve dikkatle dinlenilen Ali YALÇIN salonda bulunanlardan büyük alkış aldı. Şairlerden örnek verdi. Özellikle bir kez daha Şair Kurucu Genel Başkanımız rahmetli Mehmet Akif İnan'ı rahmetle anmamıza vesile oldu.

Genel Başkanımız Ahmet GÜNDOĞDU'yu dinlerken de aynı duygulara kapılmıştım. Bu sendikacılığımızın geldiği muazzam noktayı göstermesi açısından fevkalade önemli bir aşamaydı. Ben geçmişi bilen birisi olarak bir kez daha sendikamla gurur duydum.

Ancak garibime giden bazı şeyler de olmadı değil. Söylemeden geçemeyeceğim. Cemaatle ilgili değerlendirmelerine en çok alkış çalanların cemaatçiler olmasıydı.

Eeee ne olacak makamlar, mevkiler, takiyyeler, tedbirlerin devrinde forma değiştirmek adettendi nasılsa…

Kalın sağlıcakla…