Bu çok göreceli bir kavram sorusu gibi oldu farkındayım.. Ama günümüzün Gaziantep’i için, var olan bu gerçeği de görmezden gelemeyiz.. Tersinden başlayacak olursak, bu şehrin tadını alan ve mutlu şekilde yaşayanlar elbette var.. Bu kesinlikle yadsınamayacak bir gerçek olarak gözümüzün önünde duruyor.. Ama tam tersini düşünenlerin de olduğu unutulmamalı.. Kentlilik kültürüne sahip, kentlilik bilinciyle dolu, Gaziantep’in değerlerine önem veren, şehrinin gelişmiş kentler seviyesine gelmesi için, adam gibi yaşamak isteyip mücadele verenler de var..İşte burada üzülerek ikinci kesimin azınlıkta kaldığını söylemek zorundayım.. Yani bu şehirde doğup büyüyenler ile şehre sonradan gelip yerleşen ama bu kentin kültürünü benimseyip kendini Gaziantepli görenler.. Maalesef şimdilerde hangisiyle konuşsam Mutsuzlar.. Tadı kalmadı Antep’in diyorlar.. Yaşam kalitesinin düştüğünden tutun da, güvenlik konuları, eğitim, hava kirliliği, ulaşım, trafik, pahalılık, sık sık kesilen elektrik, gece yarılarına kadar yaşanan gürültü kirliliği, kira veya ev sahibi olma düşüncelerini artık Gaziantep dışındaki illerde arama hesaplarını yapıyorlar..SURİYELİLER ANTEPLİLEŞECEĞİNE, ANTEPİ SURİYELİLEŞTİRDİLERİşte şimdi önümüzdeki tablo bu.. Kentte resmi ve gayri resmi Suriyeli sayısı 700 bini geçmiş durumda.. Çoğaldıkça çoğalan ve 2 milyon nüfusu geçen Gaziantep’e, zaten bu hızlı gelişmeye hazır olmayan alt ve üst yapısıyla, birde milyona yaklaşan Suriyeli ağırlıklı göç edenlerini eklersek, yukarıda bahsetmeye çalıştığım düşünceler kendiliğinden ortaya çıkıyor.. Farkında olmadan gelenleri Apteplileştireceğimize, Antepliler olarak Suriyelileştiriliyoruz.. Kenti yönetenlerin bile elini kolunu bağlayan, sokaklarında caddelerinde, parklarında, meydanlarında yabancıların kol gezdiği, okumayan çocuklarıyla, gençleriyle, habire doğuran kadınlarıyla, iş merkezlerinde sürekli çoğalan arapça harfli ofisleriyle, dernek ve odalardaki varlıklarıyla, tüm işyerlerinde ucuz fiyatlarla çalışanlarıyla, fakiriyle, zenginiyle, şehrin trafiğinde ciddi manada yer tutan araçlarıyla, lokantalarıyla, eğlence yerleriyle, Gaziantep şehri görmez yandan Suriyelileşiyor kimse farkına varmıyor.. Oysa kentler tarihleriyle, kültürleriyle, gelenek görenekleriyle vardır. O kentte yaşayanlar bu kültürle doğar, büyür ve ölür..GAZİANTEP YABANCILAŞTIMaalesef o tren kaçtı.. Çünkü Gaziantep YABANCILAŞTI.. Onun içindir ki, KENTİNİ düşünen Gaziantepliler mutsuzlaştı.. Bu arada maalesef KENDİNİ düşünen Gaziantepliler mutlulaştı.. Hazır olan B planlarını her an devreye sokacak olan bu tipler, Allah göstermesin kötü bir şey olduğunda gemiyi ilk terkedecek olanlar içerisinde hesabını kitabını yaptı..TİCARET ODAMIZA BU KÖTÜLÜĞÜ YAPMAYIN ARKADAŞLAR

Önce baştan almak istiyorum.. Bu yazıyı, 6 Kasım 2016 tarihinde Eyüp Bartık için yazmış ve ODAYA DA KENDİNE DE YAZIK ETTİ demiştim. “-Eskiden Gaziantep Ticaret Odasının bir ağırlığı vardı, son dönemde maalesef azaltıldı.. Temsiliyet noktasında farklı kulvarlara taşındı.. Gereksiz tartışmaların içine atıldı.. Dedikoduların odağı haline getirildi.. Elbette eskilerde de dedikodular vardı, ama asla böyle bir noktaya gelmemişti. Son yönetimle birlikte çok şeyler değişti, değerler kayboldu.. Zaman içerisinde yapılan peşpeşe yanlışlara dayanamayan Başkan yardımcıları Bilal Kara, Rıdvan Köksüzer ve Reis Reisoğlu gibi önemli isimler teker teker istifa etti. Dahası Meclis başkanına yapılan kumpasa sessiz kalındı, hatta alet olunuldu.. Aceleye getirilip, başkanlıktan düşürülmesi gibi ahlaki değerlerden uzak davranıldı.. Basit meseleler dağ gibi yapıldı ve son olarak odanın parası, FETÖ ile ilişkilendirilen Bank Asya’ya yatırılarak kamuoyunda Ticaret Odasının saygınlığına büyük darbe vurulmasına yol açıldı..”

Gelelim ikincisine.. Bu yazıyı da 24 Aralık 2017 tarihinde Ali Yener’in mahkemece görevine iade edilmesinden sonraki karar üzerine yazmış ve sonunda şunları söylemiştim..“-Tabii şimdi gözler Ticaret Odasında.. Yargı kararını uygulamak zorundalar. Aksi halinde usulsüzler yapanı destekliyor gözükecek ve tarihe öyle geçecekler.. Kaldı ki Oda tarihinin şanlı ve itibarlı sayfaları son yıllarda zaten can sıkıcı olaylarla kirletilmeye çalışıldı. Hiç değilse bu konuda kararlı olunmalı ve haksızlık yapılan eski meclis başkanları hakkında verilen mahkeme kararını uygulama koymalıdır.. Bekleyecek göreceğiz tabii.. Mevcut yönetimin işi elbette zor.. Ama ortada yargı kararı var, kimse kendilerine uyguladınız diyerek suçlama getiremez zaten.. Sayın Ali Yener’i verdiği bu onurlu mücadeleden dolayı bir kez daha kutluyor, maddi olarak çok ağır bedeller ödediği bu olaylarda, manevi olarak elde etiği kazancın değerini bu şehirde yaşayanların bilmesi, bence önemli bir kazançtır..”

BEYHAN HIDIROĞLU O ŞANSINI KULLANAMADIŞimdi gelelim asıl söyleyeceklerime.. Yukarıda dikkat etmişseniz, kişilerden öteye, odanın değerlerini ifade etmem anlam kazanıyor.. Şunu tekrar tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum.. Benim için asıl olan Ticaret Odasının varlığıdır.. Kişiler gelip geçicidir. Tarih boyunca onlarca başkan ve yönetimler görev yapmıştır.. Hepsinin anıları vardır, hizmetleri vardır.. Ne varki, odanın tarihine baktığımızda Mehmet Aslan döneminden sonra yaşananlar, o 119 yıllık geçmişine, görülmemiş entrikalar ve uygulamalarla leke düşürülmüştür.. Odanın parası Fetö hesabına yatırılmış, oda başkanı istifa etmez zorunda kalmış, şu anda mahkemede yargılanır hale gelmiştir. Üstelik o oda başkanı meclis başkanına kumpas kurduğu iddiasıyla suçlanmış ve mahkeme bu şikayeti haklı görerek meclis başkanı Ali Yener'i görevine iade etmiştir.. İşte benim üzerinde durduğum konu budur. Bir üyesi olarak odamızın bu durumlara düşürülmesi canımızı sıkıyor. OOHH BE BAŞLIĞI ATTIĞIMIZ KİŞİYİ KAYBETTİK MAALESEF..Biliyorsunuz Eyüp Bartık dönemi bitince yerine gelen sevgili Beyhan Hıdıroğlu kardeşimiz ekibiyle birlikte ilk dönemlerinde hepimizin takdirini kazanan işler yapmıştı. Faaliyetleri ve açıklamalarıyla kamuoyunun dikkatlerini üzerinde topladığı isim olmuştu. Hatta bizim gazeteye 17 Aralık 2017 tarihinde “OHHH BEE” diye manşet attıracak kadar kentin sorunlarını dile getirme adına önemli mesajlar vermişti.. Sonra ne olduysa oldu ve o Hıdıroğlu gitti, yerine bambaşka bir profil geldi.. Hele bu Ali Yener olayında, kendine yaptığı haksızlık bir yana, Ticaret Odasının adının yine olumsuz şekilde gündeme taşınmasına yol açtı. Tartışmalı kararlar, gereksiz uygulamalar, adeta kişisel hale getirdiği konuyu gereksiz yere büyütmesine sebep olmalar.. Ali Yener ile davalık olan Eyüp Bartık’tan daha fazla, meclis başkanlığına mahkeme kararıyla iade edilen bu kişiye karşı mücadele vermek için çalmadık kapı bırakmalar ve hepsinden eli boş dönmeler..Sözü uzatmak istemiyorum.. Üzüldüğüm şey, Beyhan beyin kendini hırpalayacak noktaya getirip, şahsına bu kadar fazla haksızlık etmesi bir yana, Ticaret Odasının bu entrika işleriyle anılmasına sebep olacak kadar hesapsızlığıdır.. Maalesef buna bir anlam veremiyorum.. Bu politikasında sanırım her gece buluştuğu insanlardan etkilendiği ve o düşünceyle hareket ettiği, fakında olmadan odayı yıpratacak hamleleri yaptığı iddiaları önem kazanıyor.. Unutulmamalı ki, yarınlarda Ali Yener meclis başkanı makamına oturunca, Beyhan Hıdıroğlu ile yan yana olacak.. Hiç değilse bu gerçekten hareketle, bundan sonra yüz yüze bakılacak pozisyon bırakılmalı şeklindeki düşüncemde haksızmıyım dersiniz...
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR