Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük ve en önemli sosyal yapısıdır. Türk toplumunda ise ailenin oldukça önemli bir yeri vardır. Ailenin birlik ve beraberliğinin sağlanması, huzurlu ve refah içinde yaşamlarını sürdürmesi açısından kanunlar yazılmış ve böylece aile bütünlüğü oldukça kutsi bir değer kazanmıştır.

Toplumun huzuru ailenin huzurundan geçer. Aileler ne kadar çok huzur ve refah içindeyse toplum da aynı şekilde huzurlu olur. Toplumun huzurunun daim olabilmesinin tek şartı ise aile bireyleri arasındaki sevginin, saygının daim olmasına ve en önemlisi aile bireyleri arasındaki sağlıklı iletişim yollarının açık olmasına bağlıdır.

Her çocuğun kişilik özellikleri aile yapısının iç dinamikleriyle orantı olarak oluşur.

Aile sevgisinin oluşmadığı ailelerin çocukların bu noktada kişilik özelliklerindeki bir takım noksanlıkları gözlemlemek son derece normal karşılanmalıdır. Dolayısıyla anne ve babanın birbirleriyle olan iletişimi doğrudan çocukları üzerinde bir etki oluşturacaktır.

Geleneksel ve otoriter aile yapısında büyüyen çocuklara baktığımız zaman bu çocukların toplum içinde daha kapalı, kendini ifade etmesinde güçlük çeken, iletişim kanallarındaki oluşan zaafları sebebiyle davranışları şiddete daha çok meyilli kişilikler olduğu görülmektedir. Babanın evde tek otoriter oluşu ailenin diğer bireylerinin söz hakkının olamayacağı anlamını taşıyacaktır.

Kendini aile içinde ifade edemeyen bu çocuklar hem mesleki hem de sosyal hayatlarında içe kapanık, başkalarının onay ve olurlarıyla mutluluk sağlayan bir birey olma özelliği taşımaktadırlar. Oysaki demokratik aile yapısını özelliklerini almış bireylerde durum tam tersini göstermektedir.

Demokratik ailelerde tüm bireyler eşittir ve tüm bireyler duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmektedirler. Evde herhangi bir karar alınacağı zaman tüm bireylerin fikirlerine sorulur ve ortak bir karar alınır. İletişim kanalları her daim açık ve sorunsuz işler.

Evde otoriter bir kimlik olmadığı için bu ailelerin çocukları kendi iç dünyalarını rahatlıkla ifade edebilir ve bu sayede bastırılmış duygulardan uzak hızlı bir kimlik gelişimi oluşur.

Demokratik ailelerinin bir diğer önemli özelliği ise çocuklarının vicdani gelişimlerinin sağlıklı olmasıdır. Sevgi, saygı ve paylaşma özelliklerini henüz küçük yaşlarda kazandıkları için toplumun istenilen özelliklere sahip bireyleri arasında yerlerini alacaklardır. Yardımlaşma, adalet ve eşitlik kavramlarını içselleştirecek ve böylece sosyal çevresinde saygın bir yer elde edecektir.

Demokratik ailelerde aile içi kurallar kesin bir çizgi ile çizilmediği için çocuklara kendilerini ifade edebilme noktasında esnek alanlar oluşturulur. Böylece çocuklar iletişim kanallarını açık tutan ve kendine güvenen bir birey olur.

Dolayısıyla sağlıklı bir birey yetiştirmek için en uygun yöntemin demokratik aile yapısından geçtiğini söyleyebiliriz. Geleneksel ve otoriter aile yapısının çocukların bilinçaltı üzerinden getirmiş olduğu davranış bozuklukları maalesef bir sonraki nesli de etkisi altına alabilmektedir. Toplumun dinamiklerini etkileyen aile yapısının demokratik yapıya dönüşmesini sağlayan en önemli faktör ise eğitimdir. Okullarda demokrasi eğitimlerin daha fazla verilmesi bunun bir başlangıcı olacaktır. Bu başlangıcı destekleyen bir diğer eğitim ise ebeveynlere verilecek olan eğitimlerdir. Anne ve babanın doğrudan demokratik aile yapısına yönelik alacağı eğitimler büyük bir farkındalığın bir başka başlangıcı olacaktır. Esenlikler dilerim.