Bu başlık benim değil, çaresiz bir babanın sözleri.. Biliyorsunuz özellikle uyuşturucu konusunda bıkmadan usanmadan hatta yılmadan yazıyorum yıllardır.. Yetkililerin dikkatini çekiyor, gereken ne varsa tedbir alınması gerektiği yolunda çözüm önerileri sunuyor, gencecik beyinlerin uyuşturucu belasıyla birlikte hücrelerin ölmesinin önüne geçilmesi için çağrıda bulunuyorum.. Son olarak yine biliyorsunuz, bu şehirde büyük kesimin bilmediği ATEŞ BUZ’u anlatmış, bunun BONZAİ’den daha tehlikeli olduğunu, eroininin, esrarın bile bu maddenin yanında hafif kaldığını ifade etmiştim..Gençlerin bu beladan kurtulması ve kurtarılması yolunda adım atılması gerektiğini ifade etmiştim, en son haftalar öncesi.. Gaziantep ATEŞ BUZ’u bu köşeden tanıdı resmen.. Birde gördük ki, aileler kan ağlıyor.. Bir öğrendik ki, aileler çaresiz bırakılıyor.. Bir gördük ki, aileler polise, adliyeye gidiyor ama sonuç alamıyor.. Ve bir araştırdırdık ki, mahallelerde okul köşelerinde leblebi çekirdek gibi uyuşturucu satılıyor, torbacılar köşeleri tutmuş, alenen gençleri uyuşturucunun zalim pençelerine kurban ediyor.KÖŞE BAŞLARINDA SATICILAR CİRİT ATIYORResmen şok olduk duyduklarımız ve gördüklerimiz karşısında.. Burası Gaziantep’ti.. Burası Türkiye’nin en önemli kentlerinden birisiydi ama uyuşturucu konusunda şehir resmen kaderine terkedilmişti.. Aslında Emniyet Müdürü Sayın Erhan Gülveren’de hassasiyet gösterdi o zamanlar.. Ama bir noktada işler hiçbirimizin istediği gibi olmuyordu.. Yani köşe başlarında uyuşturucu satıcıları cirit atıyor, gençler, kızlar, hatta çocuk denecek yaştakiler bu belaya alıştırılıyordu..Aileler öylesine çaresiz, öylesine yılgındı ki, çoğu beni arayarak yardım istiyordu.. Tanıdıklarımın çocukları, hemde gencecik aslan gibi delikanlılar bir canavara dönüşüyor, uyuşturucu parası vermedikleri takdirde babalar, analar, kardeşler tehdit ediliyordu.. Bu anlattıklarım sadece bir evde değil, şehrimizde sayısı belki de yüzleri aşan evlerde yaşanıyordu resmen.. İşte bu ortamda oğlu uyuşturucuya esir olmuş bir baba mektup yazdı.. Öylesine çaresiz, öylesine yılgın ve öylesine kırgındı ki, “Ökkeş bey bu gidişle oğlum bizi öldürecek, ya da biz evlat katili olacağız” başından geçenleri anlattı.. Bu mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili okurlarımız.. Allah kimseleri böyle bir ortama düşürmesin diyor ve çaresiz bir babanın gönderdiği mektubu olduğu gibi yayınlıyorum.. Buyrun birlikte okuyalım.. Sayın Özekşi..Ne yazacağımı bilemiyorum.. Bu uyuşturucu konusunda öylesine çaresiz bırakıldık ki, sizin duyarlı oluşunuz nedeniyle derdimi size dökeyim dedim. Şu anda gül gibi oğlum kapılarını kilitlediğimiz odada uyuyor.. Bugün yaşadıklarım beni mahvetti. Biz Karşıyaka’da oturuyoruz. Oğlumuz haberimiz olmadan bu belaya bulaşmış, çok sonra farkettik ama iş işten geçmişti.. Hemen tedavi için harekete geçtik ama attığımız her adım bizi hayal kırıklığına uğrattı. Amatem dediler gittik ama pat diye hemen hasta almadıklarını öğrendik. Hastanelere gittik başımızın çaresine bakmamız istendi. Polise başvurduk umduğumuzu bulamadık. Sonunda bugün (2 Mart Perşembe) bize yapılan tavsiye sonucu 2. Sulh Mahkemesine başvurduk. Amacımız çocuğumuzun hastaneye sevkedilmesi ve oradan tedavi altına alınmasıydı. En büyük beklentimiz ise çocuğumuzun bize zarar vermesinin önüne geçilmesiydi.Çünkü çocuğumuz ateş buzun esiri olmuştu. Uyuşturucunun etkisi geçince bizden para istiyor vermeyince kapı pencere kırıyor, hepimizi tehdit ediyordu. Ökkeş bey, bizim imkanlarımız kısıtlı öyle zengin birisi değilim, bazen para vermeyince eşim ve çocuklarım, hatta komşularım korku içinde kalıyor. Yani can güvenliğimiz yok. Her an evladım bizi öldürebilir. Oğlumu adliyeye götürdüm hakimin izinde olduğunu söylediler, oradaki görevliye durumu anlattım, hastaneye sevk edilmesini istedim, can güvenliğimizin sağlanmasını söyledim. Görevli benim fazla yetkim yok siz çocuğunuzu alın hastaneye götürün dedi.Kendisine ya evladım, şimdi beni oğlumla yalnız göndermeyin, benim can güvenliğim yok, sizde görüyorsunuz bağımlı olduğunu kabul etmediği gibi benim bunu dile getirmem durumunda bile tehdit ediyor dedim. Bunun üzerine bir polis memuru oğlumla birlikte Ersin Arslan Devlet Hastanesi’ne gitti. Ben kendilerine eşlik etmedim ama her dakika bilgi almak için memurun telefonunu aldım. Hastaneye gittiklerinde öğrendiğim gerçek karşısında bir şok daha yaşadım. Meğerse bize daha önce söylenen gibi hemen sonuç verilmiyormuş.Oğlumun madde bağımlılığını ıspat için heyet raporu gerekiyormuş ve bu rapor 20 ila 25 gün arasında çıkıyormuş. Kafamızdan kaynar sular döküldü. Tabii yapacak bir şey yok. Neyse, Hastanede 8 hekim gördü ve ardından Amatem’e sevkedildi. Biz buradaki doktorun bünyelerinde yapacağı tahlil sonucuna göre tekrar mahkemeye sevkedileceğini beklerken, oğlum elini kolunu sallaya sallaya eve geldi. Meğerse oğlum psikoloğu ikna etmiş ve yarın geleceğine söz vererek çıkmış.. Biz evde derin bir nefes almayı umarken, birden bire oğlum eve geldi. Üstelik bizim onu şikayet ettiğimizi bildiği için tehditler savurdu..Sonra cebimden zorla 130 lira aldı ve gitti. Bu ateş buz parası. Bunu her seferinde yapıyor, parayı vermezsek başımıza gelenleri söylememe gerek yok. Şimdi soruyorum Ökkeş Bey, bu kadar yaşadığımız şey sonunda bizim can güvenliğimizi kim sağlayacak? Ben aylardır bunun savaşını veriyorum. Yok çocuk ikna olmazsa, kendi istemezse tedavi olamazmış. Bu nasıl bir sistemdir böyle ? Birisi bunun mantığını bana anlatsın.. Oğlum evde hepimizin için tehlike iken ve mahallemizde uyuşturucu rahatlıkla satılıyor iken, bizim güvenliğimiz nasıl sağlanacak ? Bunu yaşayan sadece ben değilim.. Yüzlerce hatta binlerce aile çaresiz..Çocuklarımız uyuşturucunun, ateş buzun, bonzai ve esrarın esiri olmuş durumda. Ne olur bu konuda yetkililere ulaşın Sayın Özekşi.. Bize yol göstersinler ama lütfen ikna olup gelsin demesinler.. Bizim verdiğimiz mücadeleyi veren tüm ailelere adına size yazıyorum. Bu çocuklarımızı kurtaralım, onlara yeniden yaşama şansı verelim. Saygılarımla.. Not: Lütfen adımı yazmayın, sizde saklı kalsın.Hepinize iyi haftalar