Öğretmenler sınıflarında eğitim gören öğrencilerinin temizliğiyle de ilgilenirler. Mesela her gün ilk derse girişte mendil, el ve tırnak temizliği kontrol edilir. Elbise ve önlükleri kirli olanlar uyarılır. Belirli aralıklarla bit ve pire kontrolü yapılır. Bunlar rutin işlemlerdir ama bazen ihmal ettiğimiz de oluyor.

Bir pazartesi sabahı bayrak töreni yapılıyordu. Öğrenciler sınıf sınıf sıraya geçtiler. Öğretmenler sınıflarının başında beklemekte. Benim sınıfımdan bir öğrenci el kaldırdı ve ardından konuştu;

-Öğretmenin Esmanın saçında böcek var.

Bir yandan söylerken bir yandan da parmağıyla işaret ediyordu.

-Tamam, anladım, dedim. Kızın yanına giderek baktığımda saçında bir bitin yürüdüğünü gördüm.

Tören yapıldı. Sınıflara girdik. Hemen el tırnak ve mendil kontrolü yaptım. Sonra erkek öğrencileri yazı tahtasının önüne dizdim. Birer birer boyunlarına ve atletlerini yukarı sıyırarak iç çamaşırlarına bakmaya başladım.

Kız öğrencileri de sınıfın arka kısmına çıkardım. Yetişkin ve temiz gibi görünen bir kız öğrencime bütün kızları kontrol etmesini söyledim. O öğrenci de kızların saçlarına, kulak arkalarına ve boyunlarına bakmaya başladı.

Bütün öğrencilerim bitlenmişti. Bitin adına böcek diyorlardı.

Ertesi günü ve devam eden günlerde kontrol edeceğimi söyleyerek herkesin temizlenmesini, ilaç kullanarak bitlerden kurtulmalarını tembihledim. Ertesi günlerde kontroller devam etti ama bitler bir türlü tükenmiyordu. Sebebine gelince Günçalı'da evlerde banyo yoktu. Yunak adı verilen ortak ve kapalı alanlar vardı. Yıkanmak isteyenler çeşmenin yanındaki yunakta, kazanlarda su ısıtıyor ve öylece yıkanıyordu. Aşırı soğuk kış aylarında yıkanmalar durma noktasına gelmekteydi.

Durumu okul müdürü Aşur beye söyledim. Verdiği cevap;

-Hoca burası kış memleketi. Her zaman yıkanamıyoruz. Ben bile ancak ayda bir yıkanıyorum. Elimizle yağlı et ve yağlı yiyecekler yiyoruz. Elimizi saçımıza sürünce de yağ bulaşıyor ve yağlardan bit türüyor…

Konu imam cemaat meselesine dönmüştü ama ben sınıfımın temizlenmesinde ısrarcıydım. Israrcı olunca da veliler muhtara şikayete gitmişlerdi. Hepsi de aynı şeyi tekrarlıyordu;

-Öğretmen bizim böceğimize ne karışır?

Muhtar bizim müdüre şikayetini bildirmişti. Müdür bana;

- Kafanı yorma bu işlere deyince.

-Ben görevimin gereklerini yerine getireceğim, dedim.

- Köylülerle aran bozulur, sonra seni koruyamam, dedi.

-Senin korumana ihtiyacım yok. İstersen beni şikayet et. Yazacağın dilekçenin altını ben de imzalarım. Hiç bekleme, yaz hadi, diyerek odasından ayrıldım.

Muhtar bizim müdürden bir şey anlayamayınca Günçalı'nın yerlisi olan Ortaokul Müdürü Resul beye ve Resul beyin yakını olan müdür yardımcısı Durmuş beye giderek durumu anlatmıştı.

Resul ve Durmuş beyler mantık dokusu sağlam, aydın, bilgili ve donanımlı insanlardı. Muhtara;

-Temizlik kontrolü öğretmenin görevleri arasındadır. Siz köye tembihleyin temizlensinler. Öğretmenimiz Tokat İl Sağlık Müdürlüğüne durumu bildirirse bütün köy rezil olur, deyince böcek tartışması sona erdi.

Günçalı halkının Alevi/Bektaşi olmasına rağmen camisi, minaresi ve imamı vardı. Cuma namazları kılınırdı. İmam arkadaşımdı. İmama da rica ederek halkı uyarıp bit konusunda titiz olmalarını söylemesini rica ettim.

Öğrencilerim kısmen temizlendi. Sınıfı iki gruba ayırdım. Böcekli grup, böceksiz grup.

Kendi okulumda on iki öğretmenden aynı çevrelerin insanı olan on biri böceği savunuyordu.

Ülkemizde eğitilenlerin değil, önce eğitenlerin eğitilmesi gerektiğine hala inanmaktayım.