Birincisi, AKP hükümeti ciddi anlamda ilk defa 2005?teki Seka işçilerinin 51 gün süren direnişi sayesinde tanıştı emekçilerin mücadelesiyle. Bu günlerde ise gündemdeki sıcak yerini koruyan Tekel işçilerinin eylemleri? Gerçi Sayın Erdoğan?ın medyadan ısrarlı isteklerine rağmen eylem, medya organlarında yer bulmaya devam ediyor. Eyleme diğer işkollarının da önemli sayılabilecek destekleri söz konusu? Bu eylemler, AKP hükümetini o kadar rahatsız etmiş olacak ki önce polis copları ve biber gazlarıyla müdahale ettiler. Sonra ?Eyleme şeytan karıştı.?, ?Aralarında PKK var.? sözleriyle bildik ?çamur at, izi kalsın?ı oynadılar. Aslında bu eylemin Ergenekoncular ile bir ilişkisi var mı, yok mu süper savcılar bir el atsa iyi olur. En sonunda da Kasımpaşalı Başbakanımız Erdoğan?ın sabrı taşmış olacak ki ay sonuna kadar süre verdi Tekel işçilerine? Demokrasi havarisi AKP hükümeti, üretimden gelen gücünü kullanan ve yasal grev hakkını kullanarak ?kazanılmış haklarını? korumaya çalışan işçilere yaklaşımı ile bir kez daha özünde ne kadar demokrasi sevdalısı olduğunu göstermiş oldu kör gözlere? 4/C?ye şükretmeyi bilmeyen, dinden imandan çokça nasibini almamış Tekel işçilerinin bu eylemi belli ki hükümetin fena halde canını sıktı. Cemaat kültürü içinde yetişmiş, ?iyi bir kul? olmaktan öte dertleri olmayan bir kültürün içinden gelen Türk siyasetinin yeni egemenleri açısından bu tür eylemleri anlamlandırmak zordur tabii ki? Gerçi siyasi arenamızın önceki egemenlerinden olan Kemalist bürokrasinin de bu eylemlere ilk tepkisi polis copu ve asker postalı olmuştur her zaman. Özü itibariyle farklı yaşam alanlarında teşekkül etmiş olsalar da son tahlilde Karl Marks?ın sınıf mücadelesi tezine uygun bir duruş sergiledikleri de aşikârdır her iki egemen yapının. Yani, bakmayın siz bunların bugün kanlı bıçaklı göründüklerine? Mevzu dediğimiz gibi, artı değeri paylaşmakla ilgilidir. Demokrasi de öküzün âşık olduğu trendir işte, bu cenah için? Gelelim bu yazının ikinci derdine: Yakın zamanda Gaziantep Üniversitesi?nde yaşanan ve bu gazetenin de manşete taşıdığı bir olayın benzeri Hacettepe Üniversitesi?nde yaşandı. Misyonu özgür düşünceye sahip, çağdaş bilimle donatılmış öğrenciler yetiştirmek olan bu üniversitelerdeki gelişmelere bakın. Üniversitelerimiz nasıl bir noktaya sürüklendi? Üniversitelerin üzerinde ?12 Eylül?ün heyulası? (hayalet) dolaşıyor sanki.
Tekel işçilerinin içinde bulunduğu çaresizliği, aklı ve vicdanı kabul etmeyen bir grup üniversite öğrencisi eyleme destek vermek için arkadaşlarına çağrı yapıyor. Bizim üniversitelerimiz ne yapıyor? Bu öğrencileri fişliyor ve onlar hakkında soruşturma açıyor. Bununla da kalmıyorlar, bir de öğrencilerin ailelerine mektup yazıyor ve çocuklarının geleceği için aba altından sopa gösteriyor. Üniversite rektörlerinin imzasını taşıyan bu mektuplarda öğrenciler; siyasi afiş asmak, YÖK?ü protesto etmek, siyasi içerikli toplantı düzenlemek gibi ?suçlarla/eylemlerle? itham ediliyorlar. Bir de tehdit var: ?Öğrencilerimizin yasal olmayan ve izinsiz olaylara katılarak alacakları disiplin cezaları hiç şüphesiz eğitim ve öğrenimlerini olumsuz yönde etkileyebilir; hatta zaman zaman sonlandırabilir. Onlara sahip çıkın.?
Gaziantep ve Hacettepe Üniversitesi?nin öncelikle rektörlerine, sonra da yönetimine ?bravo? demekten başka bir şey gelmiyor elimizden!.. Aslında, geçenlerde bir karikatür dergisinin kapağına taşıdığı espriyi ciddiye alıp bir de çocukların ailelerine cep telefonlarından şöyle bir mesaj atsalar da iş tam olsaydı: ?Çocuğunuz anarşist oldu. Bir rektör??
Üniversitelerdeki türban mevzusunda ortalığı birbirine katanlar, AKP sevdalıları, medya organlarında kanal kanal gezen demokrasi havarileri ise bütün bu olup bitenleri/yaşananları, sanırım, işlerine gelmediği için görmüyorlar, duymuyorlar, işitmiyorlar. Ve Türkiye körler, sağırlar ülkesi haline getirildiği için buna toplumdan yeterince bir tepki de gelmiyor. Yazımızın üçüncü derdi ?katsayı gerçeği?yle ilgili? Herkes bir şeyler söylüyor, bununla ilgili. Kendimizce ?gerçek?i net bir biçimde özetlemeye çalışalım:
İmam hatiplerde meslek dersi yanında normal liselerdeki dersler de okutuluyor. Diğer meslek liselerinde ise ağırlık meslek derslerinde. Diğer dersler, genel kültür dersi olarak okutuluyor. Bu durum imam hatiplere avantaj sağlıyor, bu bir?
İmam hatip liselerinde staj yok. Diğer meslek liselerinde ise ya belli kurum ve fabrikalarda veya okuldaki atölyelerde haftada üç dört gün staj var. Yani, hem okuyup hem çalışıyorlar. Bu durum daha fazla dersle haşır neşir olan imam hatiplere yine avantaj sağlıyor, bu iki?
Yapılan çalışmalara baktığımızda YÖK ve hükümet katsayıyı eşitlemek isterken meslek liselerini değil, sadece imam hatip liselerini düşünüyor, bu üç?
İşte bu nedenle ?katsayı? meslek liseleri ve normal liselerde eşitlenirse bu sadece ve sadece imam hatip liselerine yarayacak. Diğer meslek liseleri için hiçbir kazancı olmadığı gibi diğer meslek liseleri öğrencilerinin kendi meslek dalındaki okula girebilmesi bile daha da zorlaşacak. İmam hatip liselilerin üniversite sınavlarında başarılı olma oranı artacak. Diğer meslek lisesi mezunlarının ise başarılı olması çok zor; hatta olanaksız hale gelecek. Bu haftaki kitap önerimiz geçen hafta kaybettiğimiz, Amerikan edebiyatının sıra dışı yazarlarından 20.yy edebiyatının en önemli isimlerinden sayılan Jerome David Salinger?in Yapı Kredi Yayınları?ndan çıkan ?Çavdar Tarlasında Çocuklar? adlı romanı?