Kredi kartlarıyla ilgili yazımızı bir sonraya bırakarak, basından sansürün kaldırılışının 105 yılı münasebeti ile iki kelam edelim istedik. Sansür genel anlamıyla; "Her türlü neşriyat, haber ve bir yerden diğer yere gönderilen şeylerin, gönderilene ulaşmadan önce devlet tarafından kontrolü; bazı fikirlerin yazılıp yayılmasının engellenmesi." veya " insan ifadesinin çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır. Bu genellikle hükümet tarafından uygulanır" diye tarif edilmektedir. Mevzu basın ve sansür olunca, bir gazetecinin yada gazetenin ifade özgürlüğü çerçevesinde kişinin mahremine girmeden, kişilik haklarını ihlal etmeden, düşünce görüş ve fikirlerini, topluma duyurmak istediği haberleri devlet otoritesi kontrol ve baskısına maruz kalmadan ifade etmesi anlamına geliyor. Meşruiyetin ilanından hemen sonra, Osmanlı imparatorluğunun en çalkantılı zamanlarında, basına sansür (devlet eliyle olmasa da) demokrasiye geçişin önünde en büyük engel, uluslar arası camiaya karşı bir ayıp olarak kabul edilip kaldırılmış. Ama maalesef demokrasi geleneğimiz, gazeteci anlayışımız her dönem farklı şekil ve uygulamalarla ifade özgürlüğünü engelleyecek bir bahane bulmuş. Sansürün gerekliliği savunulmuş kimi zaman, bunun için "amacın toplumu korumak ve devletin üzerinde kontrol sağlayacağı şekilde geliştirmek. Genellikle toplumu etkileyen durumlarda,eylemlerde uygulanır ve ifade özgürlüğünü suiistimal eden düşünceleri bastırma amacı güder" diye bahane bulunmuş, kimi zamanda askeri yönetimler, baskıcı hükümetler tarafından kendi çıkarlarını korumak adına bir baskı ve rant aracı olarak kullanılmıştır. 105 yıl sonra dün günlük ulusal ve yerel basına baktığımızda tüm devlet erkanın hükümet yetkililerinin, siyasi parti temsilcilerinin, Stk'ların basının özgür çalışması gerektiğine yönelik nice mesajlar yayımlandığını gördük. Mesajları okuyunca insanın sevinmemesi mümkün mü? Yine maalesef , Kendisi hakkındaki en ufak bir olumsuz haberde gazeteci dövenler, yapılan haberleri iftira karalama diyerek itibarsızlaştırıp ilk fırsatta mahkemeye veren belediye başkanları, siyasi parti temsilcileri hepside güzel temenniler dolu mesajlar yayımladı ama ülkemizde basının önündeki sansür engeli, gazetecinin üzerindeki psikolojik baskılar bitmedi. Her gazetenin bir yayın politikası vardır, ortak noktaları bütün gazeteler, tv'ler tarafsız yayımcılıktan bahseder, ama Allah rızası için söyleyin kaç tane gazete, kaç tv kanalı var var tarafsız habercilik yapan. Bırakın haberleri reklamlar, diziler bile taraflı. Üzülerek ifade etmeliyim ki herkes özgür basın, tarafsız gazeteci istiyor ancak tüm gazeteciler kendilerine biat etsin, emrinde olsun istiyor, benim gazetecim senin gazeten, onun televizyonu mantığıyla yandaş gazetecilik anlayışı hakim olmuş camiaya. Öyle siyasiler var ki kendi yandaşı dışında kimseye beyanat vermiyor, öyle idareciler var ki beyinlerini satın aldığı gazetecileri uçağından indirmiyor, öyle belediye başkanları var ki resmen rüşvet karşılığı her gün boy boy resimleriyle (sanırsınız manken) haber yaptırıyor. Bırakın basın özgürlüğü yalanını, sansür kalkmışmış falan filanını ülkede gazetecilik mesleğini icra etmeye çalışanların yarıdan fazlasının gazetecilikle alakası yok, basın emekçisi on binlerce insan yasal bir güvencesi olmadan kelle koltukta iş yapıyor, iş güvencesi yok iş güvenliği hiç yok, her an bir koruma, bir zorba tarafından tartaklanıp elindeki makinesi kırılabilir, ekmek parası kaygısıyla ısmarlama haber yapanlar, üç beş kuruşluk menfaati için gazete çıkaranlarla dolu memleket. Sansür yokmuş gel sen bunu külahıma anlat, 105. yılında sansür yoksa haber yasağı diye bir uygulama dünyanın hangi demokrasisinde uygulanıyor, kaç babayiğit gazeteci bu şartlarda hükümet aleyhinde haber yapabilir, bu durumda kaç gazeteci hükümet aleyhine yazı yazdı diye kovuldu, kaç gazeteci cezaevinde, kaç tane gazete, tv bilinçli olarak, türlü bahanelerle birilerince ele geçirildi, geçiriliyor, , kaç basın patronu mali kaygılarla objektif gazetecilik yapar bu ülkede sahi TRT diye bir devlet kurumu kimlerin elinde merak ediyorum. Geçelim efendim bu ülkede birileri özgür basını özgürce sadece kendi haberlerini yapsın diye istiyor, böyle olmaya devam ettiği sürece bu şartlarda yönetilmeye, yaşamaya mahkumuz.