Heyecan dorukta..

 10 gün kaldı 31 mart yerel seçimlerine. Millet olarak belki de tek demokratik hakkımız olan seçme ve seçilme hakkımızı  bize dayatılan adaylara oy vererek kullanacağız.

Sizi bilmem ama ben şahsen bıktım. Seçimden seçime hatırlanmaktan, gürültü, patırtı, dedikodu, yalan, dolan, iftiralar, dönen ali cengiz oyunları, itibardan tasarruf edilmez diyerek acımasızca kullanılan kamu kaynakları hepsi için üzülüyor bazen de kızıyorum.

Bunca mücadele memleket için mi rant için mi diye sormadan da edemiyorum.

Artık televizyonlarda haber izlemiyor tartışma programlarında vakit harcamıyorum. Çünkü buralarda adayların projeleri yaptıkları yapacakları tartışılmıyor, algılarla insanlar bir yere yönlendirilmeye çalışılıyor. 

Sosyal medya ayrı bir dünya, orada rezaletin diz boyu,.. Herkes kendi trol ordusunu oluşturmuş biri diğerinin ak dediğine kara demekten başka bir şey yapmıyor.

Bir de sadece İstanbul, Ankara bazen de İzmir'de seçim varmış gibi davranılmasını anlayamıyorum. 

81 il memlekette esas oğlan bu üç il diğerleri figüran niye çünkü rantın büyüğü buralarda. 

Seçimler elbette demokrasinin gereği, köyümüzü, beldemizi, ilimizi, ülkemizi yönetecek olan seçilmişleri bu yolla onaylıyoruz eyvallah, ancak o kadar adaletsiz bir sistem var ki inanılır gibi değil.

Sistem önce 2 kutba hapsetti millet,  sonra 3. 4.’ye mahkum, “illa beni seçeceksin, beni seçmezsen onu seçeceksin”, “ya ona ya bana” alternatif sizsiniz, en son ihtimal 3 veya 4 . ye müsade...

Son 5-6 ay öncesine kadar ittifaklar yüzünden insanlar kendi adayına değil de lider diye kutsanan kişinin keyfine göre oy kullanıyordu Allahtan birkaç parti çıkıp kendi iradeleri ile seçime gitme kararı aldı da,  bu ucube sistem kısmen yıktılar.

Siyasi partiler devletten yardım alıyor, tamam devletten alıp kimseye gebe kalmamalı, bağışlar da bunca kampanyaya yetmeyeceğine göre eldeki imkanlarla herkes kendi propagandasını yapmalı.

Bir mitingin maliyeti nedir Allah için düşünen, hesap eden varsa söylese, yüzlerce araç, binlerce taşıma insan, uçaklar, helikopterler, canlı yayınlar, afişler pankartlar daha neler neler kim ödüyor bunların parasını.

Mesela Sayın Cumhurbaşkanı partisinin mitinglerine cumhurbaşkanlığının bütün imkanlarını kullanarak yapıyor. Mevcut belediye başkanları belediye imkanlarını kullanıyor. Yani 85 milyonun hakkıyla siyaset yapılıyor yok mu bunu ilmen ve dinen bir açıklaması var mı?

Çıkıp birde haktan, hukuktan, adaletten bahsetmezler mi ne desek havada kalıyor.

Televizyon programları, haberler içler acısı bazı tartışma programları gündüz kuşağı kadın programlarından daha kötü, fikri zikri belli kelli felli adamlar resmen trollük yapıyor, 85 milyonun parasıyla faaliyet yürüten TRT'nin hali daha içler acısı, insan 10 dakika birine  söz hakkı veriyorsa 5 dakikada diğerine verir, maalesef TRT Türkiye Radyo Televizyonu olmaktan çoktan çıkmış.

STK’larımız özellikle üye yoğun memur sendikalarının hali içler acısı siyaset yapmıyoruz deniyor bir adaya program yapıp diğer adaya tabir yerinde ise küfür ettiriliyor.

Bunlar mı üyelerinin hakkını arayacak, koruyacak, kendi potansiyeli içinde türlü ayrımcılık yapanlar neyi düzeltecek ki, adamlar iki defadır eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesi ile AYM’den dönen bir uygulamayı, bile oynaya yeniden istedikleri gibi yasalaştırmaya doğru gidiyor. 

Cumhurbaşkanını dahi yanlış yönlendirecek kadar gözleri dönmüş, neymiş haklarıymış, hak kaybına uğramışlar,  Allah yardımcımız olsun kimlerin eline kalmışsak.

Yukarıların hali böyle olduğundan iki yakamız bir araya gelmiyor ya, Allah yardımcımız olsun.

Yerel seçimlerle ilgili naçizane tavsiyem;  belediye başkanları seçime 2-3 ay kala görevi bıraksın, seçim masraflarını kendi veya partisi imkanları ile yürütsün, bakanlar ve devlet bürokratları seçimde taraf olup "bize oy vermezseniz hizmet alamazsınız" diye halkı tehdit etmesin.

Adaylar mal varlıklarını aday olmadan ve seçim sonrası iki kere açıklasınlar ki ellerinde ne kalmış ne harcamışlar görelim.

Bu seçimlerde bitecek, hoşumuza gider gitmez elbette sandıktan millete kendini inandırıp ikna ederek seçilen kazanacak. İnsanlar yine biri birinin yüzüne bakacak o yüzden başkalarının hırs ego yada istekleri gerçekleşsin diye eşimizle dostumuzla gereksiz tartışmalara girmeyelim.

Mevcut yöneten de kazansa diğeri de kazansa memlekete en iyi hizmet edecek olan, beytülmala sahip çıkıp koruyanlar kazansın. 

Kimse sırf seçilmek için rakibinin şerefiye, haysiyetiyle oynamasın.

Bir konuda da daha fazla endişe etmeyelim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti öyle sağlam temeller üzerine kurulmuş ki kimin seçildiğinin önemi yok, şimdiye kadar çok yolsuzluk yapan çalan çırpan duyduk ama belediye binasını sırtlayıp götüren görmedik, duymadık.

Mümkünse bu defa, seçimleri kendi çıkarları için hayat memat meselesi, vatan, millet Sakarya edebiyatı, var olup, yok olma seçimleri olarak gösterip  duygu sömürüsü yapanlara değil projeleri ile gelenlere destek olun. 

“Son söz, bir çoğumuza göre özellikle şehir merkezinde çokta ihtiyaç olmadığını düşündüğümüz muhtarlık seçimleri belediye başkanlığı seçimlerinden daha heyecanlı geçiyor. Memlekette 55 bin muhtar var asgari ücret üzerinden alacakları maaşları var, varın siz düşünün rekabetin gerekçesini.”

Buradan ilgililerine ince bir gönderme yapayım Şeyh Edebali der ki; “Ey oğul, üç kişiye acı; cahiller arasında ki alime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene” şükür halimize.

Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın şandan şereften düşürmesin, basiretsiz, liyakatsiz insanlara da fırsat vermesin, hayırlı ramazanlar.. Hayırlı cumalar