"Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir."Yukarıdaki cümle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60.maddesidir.Bu maddeden kimseyi ayırmadan koşulsuz bir şekilde tüm vatandaşların sosyal güvenlik hakkı olduğunu anayasal düzeyde güvence altına alındığı sonucunu çıkarabilmekteyiz.Bu hafta inşaat sektöründe sosyal güvenlik konusunu el almakta fayda var.Çünkü ülkemizin toplam istihadamında %15 gibi büyük bir orana sahip olan sektörde birçok sosyal güvenlik sorunu mevcut olduğu gözler önünde olmasına rağmen çoğu zaman susuldu,gözardı edilerek birilerinin işine gelmeyen konularda ortadaki büyük haksızlıklara ve kanuni olmayan işlemlere göz yumuldu.İkamet amaçlı ve ticari amaçlı bina inşaatlarında 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 85.maddesinde işveren tarafından yeterli işçiliğin kuruma bildirilmesi gerekliliği açıkça belirtilmiştir.Yani inşaat süresi boyunca,inşaatta çalışan tüm işçilerin sigortalı yapılması kanunla emredilmiştir.Hatta inşaatların yapı durumları göz önünde bulunarak her inşaat türü için belirli alt limitler de belirlenmiş,inşaatın yapı ruhsatındaki metrekaresine göre belirli özel hesaplamalar sonucunda bildirmesi gereken işçiliklerin,inşaatlarda kurumdan ilişiksiz belgesi alınabilmesi için en az alt limit kadar bildirilmesi öngörülmüştür.Piyasadaki uygulama açısından olayı incelediğimizde inşaatta fiilen çalışan inşaat işçileri yerine bazen eş,dost,akrabalar,bazen de kendi işyerinde çalışan ve inşaatla alakası bulunmayan personellerini inşaatta çalışırmış gibi göstererek limitin dolması için çaba gösteren inşaat sahiplerinin var olduğunu zaman zaman bize gelen inşaat işçilerinden veya ssk hizmet dökümünde giriş çıkış görüp bunu çözümleyemeyen işçi arkadaşlarımızın olayın nedenini kuruma gidip öğrenerek bunu da bize aktarmaları sonucunda şahit olabiliyoruz.Sırf alt limitin doldurulması, inşaatın ruhsat işlemlerinin tamamlanabilmesi için ilgili belediyelere mutlaka verilmesi gereken ssk ilişiksiz belgesinin kurumdan alınabilmesi için eksik limitin altında işçilik gösterildiği durumlarda kuruma nakden eksik bildirilen primin ödeneceği gerekliliğini bilen uyanık inşaat sahipleri zaten kensi işyerinde her ay prim ödediği işçisini, inşaatta sigortalı göstererek prim açısından kara geçmiş oluyorlar.Böylesine zorlayıcı bir uygulama getirilmesine rağmen kurumlarımızın denetim konusunda yetersiz kalmaları sebebiyle (bunun sebebi bence denetim personellerinin azlığıdır) bu gibi yasal olmayan uygulamaların örneğini fazla aramadan kolayca bulabilmek mümkün.Üstüne üstelik inşaat sektörü gibi çok riskli bir sektörde bile bunların yaşandığını görmek beni rahatsız etmeye yetiyor.Allah göstermesin inşaatın tepesinde çalışan bir işçi ayağı kayıp yere düştüğünde,sakat kalsa veya hayatını kaybetse bunun hesabını kim verecek?Sigortası olmadığı için Allah'a emanet çalışan inşaat işçilerinin birçoğu zaten emeklilik gibi bir hayallerinin dahi olmadığını,bu uygulamaların böyle gelip böyle gideceğini,sektörde birşeylerin değişmesinin uzun zaman alacağını belirterek,geleceğe olan umutlarının sönük olduğunu belirtiyorlar.Sigorta giriş belgesini görmeden inşaat işçilerini şantiyeye almayan,bu işi hakkıyla,kanunuyla yapan inşaat firmalarımız da inşaat sahiplerimiz de var elbettte...Böyle firmaların piyasadaki sayısının yükseltilmesi mutlaka Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yapacağı denetimler sonucu aksaklıkların düzeltilmesiyle sağlanabilecektir.Benim buradan kurumumuza önereceğim fikir,inşaat sigorta dosyaları kapatılırken inşaat süresi boyunca çalışmış olan işçilerin,işverenle olan akrabalık derecesine,işçinin işverene ait sektör dışı diğer işyerlerinde çalılşıp çalışılmadığının kontrol edilerek sahte sigortalılık olup,olmadığının tespit edilmesinin sağlanması ve bunun sonucunda inşaatlarda gerçekten çalışan işçilerin buralarda sigortalı gösterilmesidir.Herkese mutlu haftalar dilerim.