BİR GÜN BİZE DE GEREKEBİLİR...
Bugün hayat kurtaracağını söylediğimiz organ bağışının ne kadar önemli bir insanlık görevi olduğunu kavramalıyız. Yarın, kendimiz için de gerekli olabileceğini düşünerek bugünden karar vermeliyiz. Ha diyince bulunması mümkün olmayan; parayla veya bir başka değerle temin edilemeyen "insan parçaları" toprağa karışıp yok olmamalıdır. Müşterek arzu, "atölyesi insan" olan organlara umut bağlayanların hayatlarının devamını sağlamaktır. "Organ nakli" için sırada bekleyen çaresizlere "çare" olunmasıdır. Ecelinden evvel ölümü bekleyenlerin "kader" kabul ettiği imkansızlığı yenmektir. Bu da ancak, organ bağışı ile mümkündür.
ORGAN YAŞARKEN DE BAĞIŞLANMALI
İnsan unsurunun her şeyin üzerinde olduğuna işaret edilen yüce dinimizde, organ bağışı ve organ nakli ile ilgili bir yasak bulunmadığını söyleyen din adamlarımız bu konudaki çalışmalarını daha yaygın biçimde ele almalıdır. Okullarımız ve camilerimizde, konuyla ilgili yapılacak her türlü toplantıda, organ bağışının ne kadar asil ve ne kadar yararlı bir davranış biçimi olduğu anlatılmalıdır. İlk bakışta kolaymış gibi gözüken organ bağışı, gerek dini, gerekse kimi duygular sebebiyle sanıldığı kadar kolay olmamaktadır. Ailelerin razı olmaya yanaşmadığı organ bağışı, ölüden çok diri için gerektir. Kan bağışının hayat kurtardığı fikrinin kolay kabul edilmediği, zamanla ihtiyaç sahiplerinin kana ihtiyaç duymasından sonra yavaş yavaş alışkanlık haline geldiğini hatırlayalım. Damarından alınacak bir "şırınga" kanın hayat kurtardığını edenlerin sayısı çığ gibi artmaktadır. Bir gün, organ bağışı yapacakların sayısı da artacaktır. Ama bunun daha geniş zamanlara yayılmaması mecburiyeti vardır. Yaşarken organ bağışlamaya alışmalıyız. Bildiğiniz gibi son iki ay içerisinde üç insanımızın ailesi tarafından bağışlanan bağışlanan organlar, 11 yurttaşımıza hayat vermiştir. En fazla böbrek ve kalp hastalarını ve onların yakınlarını sevindiren organ bağışı toplumsal bir duygu haline getirilebilmesi için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.