Ders zili çaldı okullar açıldı, öğrenciler veliler ve öğretmenler heyecanla okulun yolunu tuttu. Geleceğimiz gençlerimiz çocuklarımız, onları emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız için ayrı bir heyecandır yeni dönem. Bu gün ki yazımızda okuduğunuzda sizinde kesinlikle katılacağınızı düşündüğüm 13. Yüzyıl düşünürlerinden FARABİ'nin eğitim hususunda ki görüşlerini paylaşacağım. Türk eğitim tarihinde ilk kez doğrudan "eğitim bilimi"ne ilişkin görüşler ileri sürdüğü bilinen düşünür Farabi'dir. Ona göre:
"Eğitimin amacı, mutluluğu bulmak ve bireyi topluma yararlı hale getirmektir.
Üç tür eğitimci vardır: Aile reisi, aile fertlerinin; öğretmen, çocuk ve gençlerin; devlet başkanı, milletin eğitimcisidir. Öğretim, milletler ve şehirlerde nazarî (kuramsal) erdemleri var etme demektir. Eğitim ise, milletlerde ahlakî erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemidir. Öğretim konuşmakla başlar. Eğitim, milletlerin ve şehirlerin kendilerinde bu işleri yapma azmini uyarmakla amelî(uygulamalı) durumlardan doğan işleri yapmakla alışkanlık yoluyla başlar. Onlardan doğan huylar(kabiliyetler) ve işler ruhlara hakim olmalıdır ve onlara aşıkmış gibi yapılmalıdır. Azim, sözle veya işle ortaya konulabilir. Bu ayrım, öğretimim kuramsal, eğitimin de davranış değiştirmeye ağırlık veren bir bir uğraşı olduğu anlayışına uygundur.
Öğretimde yöntem konusunda, kolaydan zora gidilmesini istemiş, böylece çok değerli bir ilkeyi ortaya koymuştur. Bir şey öğretilmeden ötekine geçilmemeli, sorunlar tek tek incelenmelidir. "Su damlaya damlaya taşta gedik açar."
Öğretmen öğrencilerle "Sokrat" gibi tartışmayı bilmelidir. Öğretimde mantık ve felsefeye yer verilmelidir.
Çocuklar, karar verme yeteneği güçlü ve sorumluluk duygusuna sahip olarak yetiştirilmelidir.
Disiplin ne sert ne yumuşak olmalı, ılımlı bir yol izlenmelidir. Farabi, bilimsel meseleleri araştırmanın çeşitli yöntemleri olduğunu, bu konunun başlı başına bir bilim alanı sayılması gerektiğini söylemekle bilimsel yöntem alanında değerli bir görüş ortaya koyar.
Bilinmeyen konular araştırma ve öğretimle açıklığa kavuşturulmak istenince mesele (problem) ve çözülünce de bilgi haline dönüşür.
Her meselede aranan, kesin gerçeği elde etmektir. Ama çok defa kesinliği elde edemeyiz.
Aradığımızın bir kısmına dair kesinlik, geri kalanlara dair zan ve kanaat elde edebiliriz. Tek yöntem bizi sorunlar hakkında çeşitli kanaatlere götüremez. Şüphe de bir arayış yöntemi olmalıdır.
"Milletin eğitimcisi" olan hükümdar, bazen ikna, bazen zorlama yöntemine başvurabilir. Fakat bu bilgi ve beceri gerektirir. Farabi'ye göre, hükümdarın doğuştan sahip olması ve sonradan kazanması gereken bazı özellikler vardır:
"Birde ülkenin yöneticilerine bakalım. Hükümdarın doğuştan sahip olması gereken özellikler: Vücudunun tam, organlarının sağlam olması, Zeki, uyanık ve hafızasının güçlü olması,
Öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmesi, Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkünlük göstermemesi, Kumardan sakınması
Doğru sözlü, adil, ılımlı ve iradesinin güçlü olması, Sonradan kazanması gereken özellikler yetenekler; Bilge olması, Önceki kanun ve kuralları bilmesi, Gerektiğinde aklını kullanıp ülke çıkarlarına uygun yeni hükümler getirebilmesi
Güzel konuşma sanatını öğrenerek halkını çeşitli konularda aydınlatması
Savaş sanatını bilmesi ... Yorgunluklara dayanıklı olması..." FARABİ bundan bin yıl önce yaşamış bu günler için bizlere yol gösteriyor, büyük düşünür olmak bu demek sanırım budur... Yazıyı okuduktan sonra sanırsınız FARABİ 2013 Yılında bir ülkede eğitim sisteminin neden hala düzenleniyor olduğunu görüp bizleri uyarmağa çalışmış.. Tüm eğitim çalışanlarına ve öğrenci kardeşlerimize Başarılar diliyorum...Allah zihin açıklığı versin...