Ekonomik krizin hat safhada olduğu şu günlerde isteklerimizi düşünmek sanırım çoğumuz için lüks haline geldi. Ama ne olursa olsun insanoğlu isteklerine yeterince gem vuramadığı içinde harcamaları kısıtlayamaz ve kolay olan yolu, şikayeti seçer. Arzularımız iki çeşittir, mutlu olmak veya huzurlu yaşamak gibi maneviyata dayalı isteklerimiz ki bunlar kesinlikle doğru arzulardır. Bir diğeri ise maddiyata dayalı arzularımızdır, bazı zamanlar sonuçları son derece mantıksız yollara neden olan ve insanları mutsuzluğa iten isteklerimizdir. Düşünün alışverişe çıktınız ve raflardan birinde çok hoş bir eşya gördünüz, bir an elinize aldınız, işte tam bu noktada kendinize şunu sormanız gerek, “ benim buna ne kadar ihtiyacım var?” bu soruyu sorduğunuzda hiç çıkıyorsa onu tekrar rafa bırakırsınız. Ama bu soruyu sormadan ilk isteğe bağlı olarak o eşyayı alırsanız eve geldiğinizde hissedeceğiniz duygu keşke almasaydım olacaktır. Harcamalarınızı elzem olan ihtiyaçlarınıza harcadığınızda kendinizi daha iyi hissedeceksinizdir. Arzularınızın olumlu veya olumsuz olmasına bir etkende yaşadığınız toplumun şartlarıdır. İstanbul'da yaşadığınızı düşünün veya herhangi bir büyük şehirde, ulaşım için kesinlikle arabaya ihtiyacınız olacaktır ve alım şartlarınızı zorlayarak da olsa kesinlikle bir araba almak istersiniz. Fakat küçük bir köyde yaşadığınızı düşünün, alacak paranız olsa bile, arabaya ne kadar ihtiyacınız olur ve sahip olduğunuz araba size dertten başka bir şey olmaz. İsteklerimizi nasıl olumlu yönde terbiye edebiliriz? Bana kalırsa iki yolu var, bunlardan biri istediğimiz her şeye sahip olmak( para, ev, araba, mükemmel bir eş gibi…), bu istek ve arzularımız kontrolden çıkarsa eninde sonunda karşımıza mutlaka isteyip de elde edemeyeceğimiz bir şey çıkar ve yine mutsuz oluruz. Diğer yol ise, elimizdekilerle yetinmeyi bilmek ve mutlu olmaktır, en güvenilir yaşam şekli ve inanın en huzur veren türü… Arzularınız bitmez, insan yaşadığı sürece hep ister, ama yine çıtayı ortada tutarsanız, mutlu olmak çok zor değil.