Mehmet beyin getirdiği arızalı bir maden dedektörünü tamir ettikten sonra kopyasını çıkarmıştım. Bu tamir olayından sonra maden dedektörleri konusunda adım duyulmaya başlandı. Maden dedektörleri define arama işlerinde kullanılıyordu. Tokat'ta define meraklıları çok çok fazlaydı. Halkın çoğunluğu defineciydi. Bu yazımın devamında yaşanmış bazı define öykülerine de yer vereceğim.

Tokat müzesinde on iki kadar define saymıştım. Altınlar küpleriyle birlikte müzede sergileniyordu. Her birinin ayrı bir öyküsü vardı. Ortak yanları ise define bulunduktan sonra paylaşılamamış olması, kavga çıkması ve güvenlik güçlerine şikayet edilerek yakalanmış olmalarıydı.

Pancar Bölge Şefliğinde bir pancar çavuşu vardı. Bir yerde define olduğunu, kendisinin iz ve işaretleri bulduğunu, çok kazmasına rağmen defineye erişemediğini söylüyor, Mehmet beyle benim kazı alanına giderek kendisine fikir vermemizi ısrarla istiyordu. Defineyi bulursak bize de pay verecekti. Bir eşref saatimde;

-Hadi gidelim, dedim.

Çavuş bir traktörle önümüze düştü. Mehmet beyle ben de Mehmet beyin arabasına bindik. Arazide epey yol aldık. Çavuş durunca biz de durduk. Yanımıza geldi;

-Buradan öteye arabayla gidemezsiniz. Buyrun traktörle gidelim, dedi.

Traktörün tekerleri üzerindeki çamurluğa karşılıklı kurulduk. Sıkıntılı bir yolculuktan sonra çavuş;

-Burası işte, dedi.

Traktörden indik. Kazılan yere geldik. Çavuşun kaç ay uğraştığını bilmiyorum ama ancak bir dozerle kazılacak kadar yer kazmıştı. U harfi şeklinde iki kola ayrılan, iki adam boyu derinlikte ve nerdeyse ellişer metre uzayıp giden bir kazı alanı. Çavuş işaretleri açıklamaya başladı. Toprak yüzeyinden yaklaşık bir metre aşağıda bir iz vardı;

-İşte defineyi gösteren işaret, diye o izi gösterdi.

Gösterdiği iz çizgi halinde uzayıp gidiyordu. İki farklı toprak katmanının arasını ayıran doğal bir hattı bu. Kahkahalarla gülmeye başladım;

-Arkadaşım, bu define işareti filan değil. Farklı katmanlar arasındaki çizgi. Bu çizgi Karadeniz'e kadar uzayıp gider. Burada define filan yok. Allah'ın dağı. Üstelik burada eskiden yaşayanlar olduğunu gösteren bir iz de yok… dedim.

İçimden de ''Allah akıl ihsan eylesin'' diyordum.

Traktöre binerek geldiğimiz yoldan geri döndük.

Bizim insanımız kandırılmaya o kadar uygundu ki, akla zarar bu gibi durumların peşinde koşuyor, Ferhat gibi dağları yarıyordu.