Bu dönem 2,5 yıl kadar sürüyordu. Yani 14 yaşında uyuşturucuya başlıyor. 16.5 yaşında tedaviye geliyordu. 2.5 yıl, bu yaş dönemi için çok önemli bir dönem. Bu dönemde çocuk madde kullanıyor, aile, okul, komşuları, arkadaşları fark etmiyordu. 2011-2013 rakamlarına baktığımız zaman ise, çocuk madde kullanmaya başlıyor ve 15 ay sonra tedavi merkezine geliyor.

Tedaviye geliş için bekleme süresinin düştüğünü görüyoruz. Farkındalığı artırarak bu süreyi daha da aşağıya çekmemiz lazım. Aileler, tedavi başvurularında ilk sırada yer alıyor. 2003 yılındaki yüzde 61,8lik aile başvuru oranı 2013te yüzde 69,5a çıktı. Bağımlılığın, erken uyarı belirtilerinin ne olduğunu topluma öğretip bu sorunun herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu daha iyi anlatmalıyız. Oranlara baktığımızda, 2003 yılında kızlar yüzde 10,6, erkekler yüzde 89,4tü. 2013te ise kızların oranı yüzde 21,9, erkekler 78,1 oldu. Fakat denetimli serbestlikte erkeklerin bariz bir üstünlüğü var. Bunu araştırmak lazım.

Kızlar nasıl gizleniyor, ona bakmak lazım. Muhtemelen bu sorunun kızlarda fazla olmadığı düşünülüyor ama rakamlar öyle söylemiyor. Veya polis erkekleri yakalıyor, kızlar bir şekilde kaçıveriyor.'

Uyuşturucu kullanımının, her türlü tedbire rağmen var olmaya devam edecektir. Çünkü madde satıcıları para için her şeyi yapacak kadar gözleri dönmüş durumda. Biz aldığımız bir takım önlemlerle kullanımı en aza indirmek zorundayız. Çünkü sıfırlama şansı yok.

Dolayısıyla sorunu olan insanların yardım alabileceği merkezler oluşturmamız gerekiyor. Türkiyede bence en önemli sorun, bu şekilde sorunu olan kişilerin yardım alabileceği nitelikli merkezlerin olmaması. 'Uyuşturucu kullanıyorum dediğiniz anda özellikle yaşınız belli bir düzeyin altındaysa nitelikli tedavi alabileceğiniz merkez sayısı yok denebilecek kadar az, son derece sınırlı.

Bu İzmirin ve Türkiyenin en önemli sorunlarından bir tanesi. Uzman akademisyen uzun uzadıya yazdığı mektupta 'Özellikle son dönemlerde sentetik esrar olarak geçen maddede (Bonzai) ciddi bir artış olduğu yönünde bilgileri olduğunu ancak net bir şey söyleyemediklerini anlatan uzman bu maddeye araştırmalarında bakmadıklarını, çünkü Bonzainin varlığını bilmediklerini belirterek, Şu anda Bonzai moda, yarın, öbür gün başka bir madde moda olur. Biz de o maddenin peşinden gideriz. Dolayısıyla tek tek madde üzerinden değil de bağımlılık sendromunun üzerinde durmalıyız diyor. Uyuşturucuyla mücadelede toplumun tamamını ilgilendiren projelere ihtiyaç olduğunun altını çizip, şu önerilerde bulunuyor: Madde kullanımı toplumun genelini ilgilendiren bir durum. Çocuğunuzu iyi bir okula göndererek, onu güzel, yüksek duvarlı sitelerdeki evlerde büyüterek uyuşturucudan kaçıramazsınız. Sonuçta biz aynı denize giriyoruz, denizin bir tarafı kirlenirse diğer tarafı da kirlenir. Toplumun tamamını korumamız lazım. Benim yıllar içerisinde artan değerlendirmem şu; korkmamak gerekiyor. Bu çocuk madde kullanıyordur deyip o çocuktan korkmamak gerekiyor. Çocuk nasıl depresyona giriyorsa, grip oluyorsa bu olaya da bu şekilde bakmak gerekiyor. Belki gerçekten merak etmiştir, belki bir partiye gittiğinde sigara diye eline vermişlerdir, haberi olmadan içmiştir ve bağımlı olmuştur. Bu kadar basite indirgemek doğru mu, onu da bilmiyorum ama yaklaşımı böyle yapmak lazım. Aşırı tepki verirseniz yaklaşımı olumsuz yönde etkilersiniz. Dengeyi iyi tutmak lazım. Böyle bir kişi bize geldiğinde bizim durumu değerlendirmemiz gerekiyor.