İslam dini hoşgörü ve tevazuya büyük önem veren, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş bir peygamberin tebliğ ettiği son hak dindir.

En önemli temel kaynakları Kur'an ı Kerim ve Hadislerdir. Yani Allah'ın emir ve buyruklarının bulunduğu kutsal kitabımız, ve düşmanları tarafından dahi güvenilir insan seçilen Hz. Muhammedin söylemiş olduğu sözler, öğütler, öğretileridir.

Hz. Peygamber güzel ahlakı tamamlamak, adaleti gerçekleştirmek için gelmiş bunu hayatının her safhasında yaşamış, uygulamıştır. O'nu güvenilir kılan en önemli şey hakka ve adalete önem vermesi, hak ve batılı birbirinden ayırt etmiş olmasıdır.

Özellikle devlet yönetiminde adil olmanın ve idarecilerin haksızlıktan kaçınmalarına ayrı bir önem vermiştir.

Allah Resûlü bir hadis'i Şerifte şöyle buyuruyor;

"Şunu iyi dinleyip kulak verin: Benden sonra yöneticiler gelecektir. Kim onların yanlarına girip de, yalanlarını doğrulayıp, zulümlerine yardımcı olursa, o benden değildir, ben de ondan değilim. Bu kimseler, cennetteki havuzumun başında yanıma gelemezler. Kim de onların yanına girip, zulümlerine yardımcı olmaz, yalanlarını da doğrulamazsa, o bendendir, ben de ondanım. Ayrıca, bu kimseler, havuzumun başında yanıma da gelecektir." (İbn Ucre Radıyallahu Anh. Tirmizî.)

Hazreti Peygamber yöneticilerin doğru olmaları kadar onların etrafında bulunanlarında doğru ve zalim olmamaları gerektiğini öğütlemekte, İdarecinin yaptığı yanlışa yanındaki, yardımcılarının yanlış deme dirayetini göstermesi gerektiğini üzerine basarak tekrar etmektedir.

O yüzden ülkeyi ve ülkenin kurumlarını yönetenler adil olmak zorunda.

Hele hele nefsin terbiye edildiği açlıkla sınav verdiğimiz mübarek Ramazan ayında gücünü koltuktan alanlar.

Bir iş bir eylem yaparken bin düşünüp bir karar vermeliler. Kendilerine biat etmeyen, yanlışa yanlış diyen, Devlet malını kutsal bir emanet sayıp, çoluk çocuğunun nafakası için çalışan insanların huzurunu refahını bozmaktan kaçınmalı,

Hele ki fitnecileri, kalbi kin ve nefret dolu insanları etraflarından uzaklaştırmalılar.

Çünkü bir ata sözünde bahsedildiği gibi kılavuzu karga olanın burnu b... çıkmaz.

İdareciler kendi egolarını tatmin için emrinde çalışan insanlara zarar verme lüksünden vazgeçmeli, can yakmayı huzur bozmayı emeğe saygısızlık olarak kabul etmelidir.

Adaletten sapmış bir idareci, hem emrindekilere zulüm edip hemde dinden diyanetten bahsederse, hem kendi inandırıcılığını kaybeder hemde temsil ettiği koltuğun itibarını zedeler.

Yaradan 5/MÂİDE-8 şöyle buyuruyor ; "Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden Haberdar'dir." hani yaptıklarına kimsenin müdahale etmediğini, aklından geçirdiği kötülüklerden kimsenin haberdar olmadığını düşünen koltuk sahibi yukarıda Allah var.

Birde başkalarının yönlendirmesi, istek talep yada şahsi ihtiraslarına alet olması halinde vay haline ki vayy.

Ne buyuruyor Allah'ın Resulü (s.a.v.);

“Kim bu ümmetin başına amir olarak geçtikten sonra adaletten şaşarsa, Hz. Allah onu yüzüstü cehenneme atacaktır.”[479]

Allah tüm idarecilerimize selamet versin onlara hakkı tutup kaldıran haksızlığa geçit vermeyen yöneticilerden eylesin.

Yazımızda adaletten, hak hukuktan bahsetmişken bir hakkı teslim etmek üzere Türk Ulaşım-Sen Balıkesir İl Temsilcisi sevgili Özcan GÖKÇAY'ın güzel tespitlerini paylaşmadan geçemeyeceğim.

Normalde tek başına ciddi bilgi ve kıyas içeren yazısı, siyasetçilerin zaman zaman 657'yi değiştireceğiz, sözleşmeyi kaldıracağız tarzında bilgi eksikliğinden kaynaklanan beyanatlarına cevap niteliğinde.

"Kamu Çalışanı = 3.341.350

Kadrolu Memur = 2.449.538

Sözleşmeli Memur = 163.800

Asker = 241.389

Hakim-Savcı = 17.400

Öğretim Elemanı = 128.277

Geçici Personel = 20.363

İşçi = 320.591

Sözleşmeliler;

4/B Sözleşmeli = 57.661

Diğer Sözleşmeli = 22.319

KİT Sözleşmeli = 72.429

Mahalli İdare Sözl. = 11.391

Toplam Sözleşmeli = 163.800

KİT lerde toplam 72.429 Sözleşmeliye karşılık 4.500 Kadrolu çalışan mevcut.

Bu sayılara göre verilen yıllarca mücadeleye rağmen ve iktidarların tek çatı altında toplama vaatleri çalışanların aleyhine gelişmektedir.

İşçi Memur arasındaki; maaş, emekli maaşı ve toplu ikramiye arasındaki büyük uçurum giderek artmakta iken Memurlar arasındaki farklılıklarda gözardı edilmeyecek boyuta ulaşmaktadır.

İş güvencesinden dolayı uygulamalarda el bağlılığı sözü külliyen yalan olup; hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, terör olayları ve diğer yüz kızartıcı suçlar için kamu görevinden çıkarılma cürümü mevcut olup bunlar Yasa, Kanun ve hatta Yönetmeliklerde bile açıkça belirtilmiştir.

Devlet Memurluğu yerine, Hükümet Memurluğunun amaçlanmış olması; Hükümet varlığının devamı için potansiyel oy kapma amaçı taşırken Devletin devamlılığı ilkesine gem vurmaktadır.

Reformlar; Devletin devamlılığı, Çalışanların refahı için değilde Hükümetin ağalığı, Çalışanların köleliğine yönelik ben yaptım oldu goygoyundan öte birşey değildir.

Ve ne acıdır ki özellikle TCDD de çalışan Kadrolu Memurların büyük çoğunluğu malum yetkili sendika UÇMS üyesi olup sesleri çıkmamakta buna karşın Türk Ulaşım-Sen ve BTS bu değişikliğe direnmeye devam etmektedir.

Ayrıca daha da acı olan ne biliyor musunuz?

Koca Türkiye'de

Tüm Kamu Çalışanı Sayısı = 3.341.358 İken

İşsiz Sayısı = 3.500.000

Suriyeli Mülteci Sayısı = 6.000.000

Acıyor mu, acıttı mı, alıştık mı bilmem ama gelecek nesil kimine dua kimine beddua edecektir.

Her mücadele başarıya ulaşmaz ama her başarı mücadelenin sonucudur.

Evet

Bir Söz Var.

Valla Size dar gelen bize bol gelir..."