Seyirci yok… Gol yok… Üç puan yok… En önemlisi futbol yok…
Mr.Jose geldiği günden beri sezonun ilk deplasman galibiyetini Manisa'dan almış, 3 puanı hanemize yazdırmıştık. Bu sezon, Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan aldığımız üçer puan kadar sevinmiştik bu ilk deplasman galibiyetimize… Tabii ki bir de Melih Gökçek hediyesi puanları unutmayalım. Sivas maçında son dakikada yenilen golle seyircimizin duygusal hezeyanlarının sonucu uzun zamandır karşılaşmadığımız bir cezaya, “seyircisiz oynama cezası”na çarptırıldık. Geçen yılın fair-play şampiyonu olan takıma/taraftara tabii ki yakışmadı bu ceza. Diğer yandan yılların duyarsızlığına karşın gelişen bu tepki, Gaziantepspor seyircisinin tekrar “taraftara dönüşmesi” sürecinin Mehmet Kızıl üzerinden sürdürülen gençlere bedava bilet kampanyası ile amacına ulaşmaya doğru gittiğini de söyleyebiliriz Gelelim maça: Bir defa bu maçın aktörleri şunu bilsinler ki “oynadıkları şey” futbol değildi. Sahada futbol oynuyormuş gibi yapan iki takım vardı. Kaleci Mahmut'un Simpson'ın şutundaki kurtarışı, Tolga Seyhan'ın fizik kurallarına aykırı kafa vuruşu, Olcan Adın'ın bir iki driplingi koca doksan dakikadan aklımızda kalanlardı. Bir de son dakikalarda Julio Cesar'ın düşürüldüğü pozisyondaki penaltı tartışması… Bu maçın takımımız adına en önemli tespitlerinden biri, tartışmasız, Erman Özgür'ün yokluğunun hücum organizasyonumuzu doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğudur. Sahadaki mücadele, futbol olmadığından söyleyecek çok fazla söz de yok aslında… Ancak TFF'nin “seyircisiz oynama cezası” hakkında birkaç kelam etmek gerekir: Evet, futbolu güzelleştiren seyircidir… Heyecan seyirciyle olur, ona da evet… Ancak bunlar olması arzu edilendir. Ne var ki arzu edilenler olmayınca; yani seyirci futbolu güzelleştiren değil, çirkinleştiren bir unsur olunca bu tür uygulamalar da kaçınılmaz oluyor. İşin bir diğer noktası da bu spor dalının profesyonel bir spor olmasıdır. Yani seyircinin yanı sıra bu işi para için yapan hakem, oyuncu, teknik direktör, masör, malzemeci vs.den oluşmuş bir emekçi topluluğu söz konusudur. Para ödenen çalışanların bir şekilde işlerini yapmaları beklenir. Bu nedenle seyircisiz de olsa herkesin çıkıp belirli görevlerini yapmaları gerekmektedir. Eğer seyirci, oraya çıkan bu kadar insana layık olamıyorsa bu kişiler görevlerini seyirci olmadan yaparlar. Seyircisiz futbol tatsız oluyor diye cezayı kaldırmak/değiştirmek değil, seyirciyi düzeltmek gerekir esasında… Bu arada seyircisiz oynama cezalarına dair kamuoyu tarafından az bilinen bir duruma da değinmek gerekiyor: Kombine bilet alıp tüm sezonun maçlarını izleme hakkının ücretini peşin ödeyenlerin, AİHM'e gitseler tazminat hakkı kazanacakları da spor hukukçuları tarafından da dile getiriliyor. Çünkü evrensel hukukun temel ilkesi, “cezanın bireyselliği” ilkesidir. Birilerinin yaptığı fiilden, tüm toplumu cezalandırmak İlk ve Orta Çağ uygulamasıdır. Seyircisiz oynama cezası buna benzemektedir. Kişilerin tespit edilip cezalandırılması gerekir, tüm bir taraftar/seyirci topluluğunun değil. TFF'nin bu cezayla ilgili spor kamuoyunun tepkilerini göz önünde bulundurup düzenleme yapması gerekir aslında. Cezaya yeni formatlar kazandırılabilir. Birkaç öneride bulunmak gerekirse seyircisiz oynama cezası yerine, suça konu olan takıma kendi sahasında oynayacağı bir sonraki maçı deplasmanda oynama cezası verilebilir. Örneğin, Manisa maçı için Gaziantepspor Manisa'ya gidebilir. Bir başka öneri, takıma önemli sayılabilecek oranda bir para cezası verilir ve bu para da ligdeki diğer takımlara dağıtılır. Buna benzer yaptırımlar değerlendirilip düzenlenebilir.