Kilis'te yaz aylarında yağmur hiç yağmaz. Güçlü güneş ve bunaltan sıcaklar olur. Kış aylarında da çok zaman yeterli yağmur yağmaz. Kilis'in Yavuzlu beldesinde tarım arazilerimiz var. Ancak yağmur yağmadığı için yeterli ürün alamayız. Zarar ettiğimiz yılların sayısı kazandığımız yılların iki katıdır.

1972 yılının 30/Ağustos günüydü. Öğleden sonra saat üç sıraları. Bir düğün salonunda davetlilerle birlikte toplandık. Nikahım kıyılacak ve iki gün sonra da düğünüm yapılacak. Her şey normal ve yolunda gidiyordu. Nikah memuru gelip de nikah işlemini başlatana kadar normal…

Nikah masasına oturduk. Memur nişanlımın babasını sordu. Gelmemişti. Eşimin annesine sordum. Köye gittiğini söyledi. Evlenen ilk çocukları olduğu için gücüne gitmiş ve katılmak istememişti. Memur, kızın babası olmadan nikahı kıyamayacağını söyleyince patlama noktasına geldim. Sinirden ellerim titremeye başladı. Durumu fark eden memur beni sakinleştirerek;

-Ben nikahı kıyayım. Gelinin babası yarın belediyeye gelerek imzalasın, dedi.

Rahatlamıştım. Nikah başladı. Mevcut olanlar imzalarını attı. Ancak Nikahın hemen ardından elektrikler kesildi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken dışarıda müthiş bir fırtına eşliğinde yağmur yağmaya başladı. Çakan şimşekler salonun içini aydınlatıp kayboluyordu. Bütün davetliler kapıda toplandılar. Ben gelinin yanında masada oturuyorum ama kapıya toplananların konuşmalarını da dinliyorum. Duyduklarıma gelince;

-Lan bak, buzdolabı gidiyor!

-Sandığa bak sandığa!..

-Allah Allaaaah, bu nasıl fırtına yahu!

Merak edip kapıya yanaştım. Öndekilerin omzu üzerinden baktım. Salonun bulunduğu sokak coşkun bir ırmağa dönüşmüştü. Önüne ne çıkarsa sürükleyip götürüyordu.

Fırtına dinene kadar bekledik. Zaten yarım saat bile sürmemişti. Evlerini merak eden davetliler aceleyle dağılıp gittiler. Eşimi baba evine bırakmak için taksi çağırdım. Taksiye bindik. Gideceğimiz yer bir kilometrelik bir yol ama caddelerden geçmek mümkün değil. Logarlar patlamış. Kaldırım taşları sökülmüş. Kilis sokakları savaş alanına dönmüş. Saatlerce geçecek yol aradık. Sonunda eşimi baba evine ulaştırıp bırakabildim.

Yavuzlu'ya gitmek için motosiklet kiraladım. O yıllarda Kilis'te çok sayıda motosiklet vardı ve hem kaçakçılıkta kullanırlardı, hem de köylere yolcu taşırlardı. Yavuzlu'nun dört kilometre berisinde Sinnep Deresi var. Normalde cılız bir deredir. Ancak biz dereye geldiğimizde üstündeki taş köprü görünmüyordu. Toprak rengi, kızıl çamurlu sular köprünün üzerinden aşmaktaydı. Bir tarafı da tümüyle oyularak yıkılmıştı. Geçmek mümkün değildi. Tekrar Kilis'e döndük.

Ertesi günü fırtınanın hasar sonuçları alınmaya başlandı. Kuzeydeki dağ yamacından inen sel suları yolu üzerindeki kayaları da sürükleyerek Kilis'in İslahiye yolu üzerindeki evlerin duvarlarına vurmuş, çok sayıda ev yıkılmıştı. Caddelere, sokaklara dalan azgın sular cadde ve kaldırımları tahrip ederek şehri bir baştan öbür başa aşarken yolu üzerinde ne varsa koparıp sürüklemişti.

Elli üç ölü vardı.

Bir süre sonra devlet Afet Evleri adı altında bir konut projesini uygulamaya koydu. Evi yıkılanlar bu evlere taşındılar. Nikahtan on beş gün sonraya kadar bodrumlara dolan sular kovalarla boşaltılarak caddelere döküldü. Belediye cadde ve sokaklardaki tahribatı onarmak için aylarca hizmet verdi.

Kadere bak. Kış günü tarlalarımıza yağmayan yağmur yaz gününde, benim nikah saatimde bütün hışmıyla gelmiş ve Kilis'e felaket getirmişti.

Kilis'te sırası geldikçe bu olayı hatırlarız. Sohbet ettiğim arkadaşları şaka yollu uyarırım.

-Akıllı olun arkadaşlar. Canımı sıkarsanız Kilis'te bir nikah daha kıyarım ve bu defa haritada Kilis adında bir şehir kalmaz…

Yazar İletişim

[email protected]

TLF: 0535 836 16 82