Şu veya bu şekilde onlarca gazete yayınlanıyor. Bir o kadar televizyon kanalı ise bu medya denizinde kulaç atıyor. Ancak yayındaki her gazetenin ya da işler haldeki her televizyon kanalının halk nezdindeki yeri farklı. Medya patronları ve yazarları kendi şahsiyetlerini toplumun önüne sundukları yayın araçlarına birebir yansıtırlar. Haberlerin gerçeğe uygunluğu, yapılan yorumların reelliği çoğu zaman medya patronlarının ve aynı kurumda çalışan yazarların ve muhabirlerin şahsiyetleriyle hüküm bulur. Doğru haber yapmak bir sorumluluğun gereğidir. Zira halkın doğru haber alma, haber sunumunda tarafsızlık gibi titizlikle takip ettiği iki temel imge sizi ve mensubu olduğunuz basın kuruluşunu güvenilir ya da güvensiz kılmaya yeter artar bile. Bir gazete öyle veya böyle yayınlanır, bir televizyon kanalı öyle veya böyle yayın akışını tamamlar. Önemli olan zamana karşı yarışmak mı? Sayfalarınızı kıldan tüyden haberlerle doldurmak mı? Yayın saatini Türkçesiz muhabirlerle işgal etmek mi? Omuzlarına bir kamera, ellerine bir mikrofon tutuşturarak sokağa salıverdiğiniz ehliyetsiz kişilerle değil haber yakalamak, bu kişilerle siz haberin konusu oluyorsunuz haberiniz yok. Yerel bir televizyon kanalındaki ana haber bültenini izliyorum. Boş atıp dolu tutmaya matuf, şişirtmiş, gerçekliği olmayan, salt olasılıkların üzerine bina edilmiş siyasi haberler. Yaprak dahi kıpırdamayan iç piyasaya nazire yaparcasına salt ramazan ayına özgü bir şekilde küçük esnafı hedef gösteren bir yayın politikası. Haksız ve spekülatif kazancı “Ramazan zammı” adı altında sektürel bazda değil, bütün bir esnaf kitlesini gerçek dışı ifadelerle aynı kefede yoğuran sığlık ve çapsızlık. Çarşı pazar dolaşmadan, sektörel anlamda geçmiş aylar arasında herhangi bir mukayeseye gitmeden, sunumunu yaptıkları konuya vakıf olmadan, sadece geçmiş aylara ait zumladıkları görüntülerle masa başında yapıldığı her halinden belli olan bu sorumsuz yayınlar sizi halk katında ne kadar güvenilir kılar hiç düşündünüz mü? “İlahi, bizim halkın öngörüsü yada beğenisiyle ilgili bir tasarrufumuz yok, bizim yegane amacımız medya vasıtasıyla sağdığımız kesimlerle “al takke ver külah” ilişkimizin sürekliliği ve fazlasıyla duygusal akçeli kirliliğimizdir” diyorsanız ona sözüm yok.