Hayatın ve futbolun başka türlü yaşandığı, sevildiği zamanlardı…

İki taşın kale direği görevi üstlendiği, bir plastik topun hayatın eğlencesi/anlamı olduğu, üç kornerin bir penaltı sayıldığı, plastik 'kramponlarla' atılan en güzel gollerin ardından 'Avrupa, Avrupa' diye bağırıldığı, formaların beyaz atletten ibaret olduğu zamanlardı…

1986 Meksika Dünya Kupası'nda Maradona'yı seyredip de bu oyuna sevdalanmayanların pek de normal sayılmadığı zamanlardan bahsediyoruz.

Futbol aşkı ile başlayan, İstanbul'da ne idiğü belirsiz bir güzele sevdalanmaktansa Kamil Ocak'ın betondan tribünlerinde kırmızı-siyah bir aşk olarak filizlenen Antepspor sevdasıydı bizimkisi…

Biz büyüdük, küçüldü dünya ve meşin yuvarlak kirlendi…

Çocukluğumuzun en eğlenceli oyunu, kirli adamların ellerinde (TFF vb.) yolunu bir türlü bulamayan bir meczuba dönerken, Gaziantepspor da adeta gazoz şişesine hap atan adamların elinde kötü emellere alet edildi.

Futbol dünyası ve ulusal basın bütünüyle 'şike soruşturması'na odaklanırken Spor Toto 'Süper' Lig'in kırmızı-siyahlı takımlarından Gaziantepspor'a MASAK, emniyet ve savcılık üzerinden düzenlenen operasyonun ayrıntıları da yayımlanan iddianameyle açığa çıktı… Tek kelimeyle malumun ilanı…

Bizleri takip edenler bilir, o günlerde, 'Ergenekon davalarının hızlı gazetecisi Mehmet Baransu'nun bu olayı haberleştirmesi Kızıl yönetimi için sonun başlangıcı olabilir mi acaba, diye düşünmek yanlış bir değerlendirme olabilir mi?..' diye sormuştuk.

İddianamenin ayrıntılarını okudukça Mehmet Baransu'ya (belki de ilk defa) hak verdik: İbrahim Kızıl yönetimi Gaziantepspor'u FISTIK gibi soymuş… (Bakınız: Taraf gazetesi, 'Soyulmuş Antep Fıstığı' - Mehmet Baransu, 17.12.2011 tarihli haber)

Nitekim bundan önce yerel basında sadece Gaziantep 27 ve Hakimiyet'in yer verdiği, diğerlerinin üç maymunu oynadığı bir ortamda, gazetemiz Gaziantep 27 iddianamenin tamamını yayımlayarak yerelin güvenilir sesi olduğunu bir kez daha gösterdi.

Bundan önceki iddialara karşı Kızıl yönetimi basın toplantısı düzenlemiş ve basın toplantısında iddiaların tamamının iftira olduğunu söylemişti. Ancak her ne hikmetse orta yere, iddiaları çürütecek hiçbir belge de koyamamıştı. Bakalım, iddianamedeki bunca belgeye karşı neler söyleyecekler?..

En basitinden alalım: Nedeni ne olursa olsun, bir futbol kulübünün su ve elektrik borçlarının dört yıl boyunca ödenmemiş olması bile başlı başına bir soruşturma, ceza, utanç ve istifa sebebi sayılabilirken (belgeleri yayınlandı gazetede); hala pişkinlik yapıp 'Bunların hepsi iftira!' demek, neyle açıklanabilir ki?.. Herhalde fıtrat ve ahlaka başvurmak zorundayız ki bunun için de kutsal metinlerin öncülü olan 'Eski Ahit'e kadar gitmek gerekecek.

Bütün bu kargaşada mevcut yönetimin erdemli bir şekilde yönetimden çekilmesini beklemek de naiflik olacaktır. Ancak 'dibe vurma' anında bırakacaklardır takımı…

Kritik soru onlar için 'dip algısı'nın ne olduğudur: Küme düşmek mi, kayyuma devrolmak mı, taraftarla düşman olmak mı; yoksa tutuklanıp yıllarca cezaevinde kalmak mı?

Bizce dip algıları olabildiğince derindedir; çünkü düşmenin sonu yoktur… Tıpkı, alçalmanın olmadığı gibi… O yüzden Gaziantepspor için korkmak ve harekete geçmekte fayda vardır.

Durumun vahameti bu raddeye gelmişken, öncelikle Gaziantepspor taraftarının, takımı mevcut durumdan kurtarabilecek erk sahiplerinin; vali, belediye başkanları; hatta milletvekillerinin devreye girerek miadını dolduran yönetimin gitmesi/çekilmesi noktasında bir basınç oluşturması gerektiğini vurgulayıp, takım için doğru tutumu almanın Gaziantepspor sevgisinin gereği olduğunu da hatırlatarak bitirelim…

Nitekim, mahkeme sürecini beklemek Gaziantepspor için bir kaos; hatta yıkım olabilir. Nereden mi biliyoruz: Bakınız, şike soruşturmasının memleket futbolunu getirdiği noktaya…

Son Söz: Tek gördüğünüz futbol topuysa,hiçbir şey görmüyorsunuz demektir.' -Nelson Rodriques-