Son günlerde vergi ile ilgili kamuoyunu en çok meşgul eden gündem konusu sanırım Vergiden Kaçınma olsa gerek. Aslında bir konu ne kadar çok gündeme gelirse o konuyla ilgili kavram karmaşasının ortaya çıkması da son derece doğal.Bu karışıklığı önlemek, hangi eylemlerin vergiden kaçınma olarak nitelendirileceğini netleştirmek için hukuk, muhasebe ve maliye alanlarında literatürde pek çok farklı tanım ortaya konmuştur.Günümüzde ise vergiden kaçınmanın en çok karıştırıldığı kavram ise vergi kaçırmaktır. Fonetik olarak yazımlarının benzemesinin dışında aslında birbirlerine benzeyen pek bir yönü de bulunmamaktadır.Vergiden kaçınma, vergi kanunlarına aykırı hareket etmeksizin bireylerin vergi mükellefiyetinden kurtulması ve hazinenin vergi kaybına uğraması anlamına geliyor. Vergi kaçakçılığı ise vergisel yükümlülüklerin vergi kanunlarına aykırı olarak kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi olarak tanımlanıyor. Dikkat edileceği üzere, vergi kaçakçılığı yasa dışı bir davranışken, vergiden kaçınma yasalar çerçevesinde yasal boşluklardan yararlanmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.Vergiden kaçınmak için yapılan işlemler vergi hukukundaki bazı yasa ve hükümlere dayanarak kanun koyucular tarafından planlanmayan vergi avantajları kazanılmasına sebep olmaktadır. Vergiden kaçınmak kanunlara uygun olsa da hukukun ruhuna uygun bir durum değildir. Bir başka ifadeyle, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” anlayışıyla yasal boşluklardan yararlanılarak yapılan vergiden kaçınma için herhangi bir yaptırım söz konusu olmamakta, ancak sonuçları kamu maliyesini olumsuz yönde etkilemektedir.Vergi kaçırmak ise kasti, planlanmış ve yasadışı bir şekilde vergi yükümlülüğünün azaltılması amacıyla faaliyetler yürütülmesi olup, genel itibariyle suç teşkil etmektedir. Vergi kaçakçılığı vergi ödemesinden kaçınmak ya da ödenecek vergi miktarını azaltmak amacıyla hileli, dürüst olmayan yollarla verilerin kasıtlı olarak tahrip edilmesi ya da gerçeklerin ve rakamların saklanması olarak tanımlanmaktadır. Dünyanın hemen her yerinde kanunlara aykırı bir şekilde vergilerini ödemeyen ya da ödememek için çeşitli hukuk dışı yollara başvuran tüm vergi mükellefleri vergi kaçakçısı olarak nitelendirilmekte ve yaptırımlara maruz kalmaktadırlar.Devlet, kamu harcamalarının teminine yönelik kaynakları mükelleflerden vergi yolu ile almakta. Bu durumun mükellefler üzerinde bir baskı oluşturması sebebiyle mükellefler bu yükü azaltmak amacıyla vergi kaçırma veya vergiden kaçınma yoluna gidebilmektedir. Fakat mükelleflerce izlenen bu yollar kayıt dışılığı artırmanın ötesinde ülke ekonomisine de ciddi zararlar vermektedir.Dikkat edileceği üzere vergiden kaçınma, mükellefin vergisel yükümlülüklerini kanunlara uygun bir şekilde azaltması durumunda mümkün olabiliyor. Bu nedenle vergiden kaçınma, yasal olarak herhangi bir suç oluşturmaz ve bundan dolayı vergi kanunlarında vergiden kaçınma ile ilgili cezalandırmayı hedefleyen hükümler bulunmaz.İşletmelerin ödeyecekleri vergiyi minimize edecek şekilde kanunlardaki açıklıklardan faydalanmaları, bu doğrultuda bir sermaye ve varlık yapısı oluşturmaları ve faaliyetlerine yön vermeleri yasa dışı değildir. Ancak vergiden kaçınma genellikle gri alan olarak nitelendirebileceğimiz kanunlardaki boşluklardan ya da kanunun farklı yorumlanabilmeye müsait olması gibi durumlardan kaynaklandığından, kimi zaman vergiden kaçınma amacıyla yapılan işlemler vergi kaçakçılığı boyutuna geçmekte, bu durumda da işletmeler pek çok cezayla karşı karşıya kalabilmektedirler.Vergiden kaçınmanın sonuçları, başta devlet ve toplum olmak üzere işletmenin tüm paydaşlarını etkilediğinden, vergiden kaçınmayı tespit etmek, büyüklüğü ölçmek ve hangi faktörlerden etkilendiğini ortaya koymak önemlidir.Tüm bunların yanında vergilerin toplanması ile ilgili pek çok sorunun ortak çözümlerinden olan vergi bilincinin artırılması, vergiden kaçınmanın azaltılması için de gereklidir. Vergilerin harcama şekli ve yerlerinin etkin olduğu, adil vergi oranları uygulandığı, kayıtdışı ekonomi ile mücadelede devletin kararlı olduğu konusunda ikna olmuş işletmeler vergilerin kendileri için sağlayacağı katma değerin farkında olacak, bu sayede vergiden kaçınma çabalarından vazgeçeceklerdir.Aslında işletmelerin dikkat etmesi gereken husus, gerçek durumlarını olduğu gibi kayıtlara yansıtmaktır. Bazen kişi ya da kurumlar, durumlarına uygun muafiyet, istisna veya indirimlerden yararlanarak ödeyecekleri vergiyi azaltıp ya da erteleyebilirler. Bütün bunlarda birer vergiden kaçınma yöntemi olarak sayılabilir.Ancak bazen de gerçekte yapılması gereken iş ve işlemlerin muafiyet, istisna veya indirimlerle perdelenip, daha az vergi hesaplanmasını sağlamaya çalışmayı da vergiden kaçınma olarak görmek mümkün değildir. Çünkü vergi kanunlarının çatısı kabul edilen Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesi vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin esas olduğunu, 134’üncü maddesi ise vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak ve tespit etmek olduğunu hüküm altına almıştır.Yani yapılan bir işlem sırasında, kanun maddelerinin ne kadar arkasından dolaşılmaya çalışılırsa çalışılsın, bir vergi incelemesi sırasında, denetim elemanı mutlaka olayın gerçek mahiyetinin ve amacının ne olduğuna dikkat ederek vergi incelemesini yürütmek ve sonuçlandırmak zorundadır.Vergi mükelleflerinin borçları ve sorumlulukları kadar, vergi kanunlarından gelen hakları da bulunmaktadır. Bu hakların en önemlisi de yasaların kendilerine tanıdığı avantajları, vergiden kaçınma olarak kullanmalarıdır. Bu amaçla, mükelleflerin iyi bir vergi planlaması alışkanlığı edinmelerinin yanı sıra, konusunda uzman danışmanlardan destek alarak vergiden kaçınma ve vergi kaçırmayı bir birine karıştırmamaları ve olası haklarını kullanmaları gerekmektedir.Böylece hata yaparak veya bilerek vergi kaçakçılığı suçu işlemelerinin de önünde geçilmiş olacaktır. Önemli olan; vergiden kaçınmaya yönelirken vergi kaçırmaya bulaşmamaktır. Vergi kadar eski bir tarihi olan vergiden kaçınmanın sıfırlanması elbette mümkün değildir. Zira her zaman kanunlarda boşluklar olacak, uluslararası alanda vergi avantajları mümkün olacak, işletmeler sırf daha az vergi ödemek için bir takım işlemleri gerçekleştirecektir. Bu noktada devlete düşen temel görev, mükelleflere sağladığı hakları korumakla birlikte, kanunlarda ya da uluslararası anlaşmalarda devlet için önemli kayıplara sebep olabilecek boşlukların bulunmamasını sağlamaktır.