Uzun zamandır dikkatimden kaçmayan, fakat bir türlü dile getiremediğim bir konuyu bilhassa ebeveynlerle paylaşmak istiyorum. En azından risk faktörü fazla olan 12 ile 25 yaş arasında çocukları olan aileler bu konuda bir nebze olsun ergenlere bu konuda bir şeyler söyleme becerisi geliştirsinler. İçilen her türlü kimyasal ya da doğal uyuşturucu ya da uyarıcı maddeler kişiyi sağlıklı, mutlu, huzurlu, etmez. Bu maddelerin içinde vitamin ve vücuda yararlı diğer yapı taşları içermez. Kesinlikle ruhsal ve bedensel fayda sağlamaz. Konuyla ilgili önemli gördüğüm bir tespiti paylaşmak istiyorum. Alanında ülkemizin en ünlü bilim insanlarından. Bir panelde davetli. Ben de bu etkinliğe davetliyim ve konuşmacıları tüm içtenliğimle dinliyorum. Bahse konu bilim insanı, doğal uyuşturucu maddelerle ilgili konuşurken inanılmaz bir gafa imza atıyor. Onu ve diğer katılımcıları dinlemeye gelen izleyicilerin içinde gençler de çoğunlukta. Konuşmasında aynen şu sözleri kulağımda çınlıyor: ' doğal uyuşturucuları kullanan kişi geçici olarak keyif duyabilir. Mutlu da olabilir. Uçabilir de.Tabi, ilerleyen zamanlarda bu gafı fark ediyor ve durumu düzeltmek adına da bir şeyler anlatıyor ama nafile. Çıkan sözü geri alamazsınız. Bir de tüpten çıkan macunu. Bu şu demek oluyor. Siz bir akademisyen ya da, bir uzman da olsanız, söylemleriniz geniş bir halk tabakasında izleniyor. Takip ediliyor. Ağzınıza gelen her lafı söyleme lüksünüz yok sizin. Ben bu sözleri dinlerken irkildim. Oraya gelen yüzlerce insanın içinde gencecik insanlar var. O ergenler yarın ya da başka bir gün sizin ağzınızdan çıkan ' doğal uyuşturucular mutlu ediyor ve uçuruyormuş sözünüzle büyük bir vebal altına giriyorsunuz. Çünkü bağımlılık gibi naif ve hassas bir konuda konuşmak çok büyük özen ve dikkat istiyor. Şunu da diyebilirdi:genellikle doğal uyuşturucuların içinde yer alan bazı kimyasal maddeler, halüsinasyon etkisi yapar. Halüsinasyon, daha çok ruhsal ve sinirsel türdeki hastalıklarda karşılaşılan halüsinasyon, gerçekte olmayan fakat kişinin sahip olduğu 5 duyu organından herhangi bir tanesiyle algıladığını sandığı durumlara verilen bir isimdir. Bu tür durumlarda halüsinasyon gören kişinin çevresinde gerçek bir uyarıcı olmaz ama kişi çevresinde canlı veya cansız bir varlığını algılar. Bakıldığında oldukça kompleks bir yapıda olan halüsinasyon oldukça ciddi bir sorundur. Öyle ki, bu rahatsızlığın düzenli bir hale gelmesi durumunda kişi sosyal yaşam ve psikolojik açıdan oldukça etkilenebilmektedir. Genellikle ruhsal ve sinirsel bazı hastalıklarda görülen kişini yaşamını olumsuz yönde etkileyen halüsinasyon görme durumu farklı durumlarda da meydana gelebilmektedir.Yakındığım diğer bir konu ise Son dönemlerde sentetik kannabinoidlere bağlı ölümler gündemi işgal ettikçe, bağımlılıkla ilgili televizyonlarda gerçekleşen tartışma programlarını büyük bir dikkat ve özen içinde izlemeye gayret ediyorum. Ekrana çıkan uzmanların, bilim insanlarının ve sahada mücadele veren diğer bireylerin söylemlerini dinledikçe hayretler içinde kalıyorum. Maddeyle mücadelede sadece maddeye yaklaşım göstermek de sağlıklı bir yaklaşım değil. Örneğin konuşmacı sadece sentetik kannabinoidleri konuşuyor. Diğer öldürücü maddelere değinmiyor bile. Oysa vücuda alınan maddelerin içeriği ne olursa olsun, zaman içinde öldürücü etkisini göstermeye başlıyor. Kamuoyunda sanki şöyle bir izlenim uyanıyor:demek ki, sadece sentetik kannabinoidler öldürücü, diğer maddeler daha masum gibi bu yanlış bir düşünce. Zehirin masumu olmaz. Çünkü neticede hepsi tüm iç organları harap eden zehirlerdir. Tartışma programlarında ya da panellerde maddeyle mücadelede tüm sorumluluk bazen tek bir kuruma yöneltiliyor. Bu da olumsuz bir yaklaşım. Örneğin gelen bazı sorularda Polisin daha çok etkili olması isteniyor. Olaya bu fotoğrafla bakıldığı vakit, görülen şu oluyor: Türk Polisi Birleşmiş Milletlerin raporlarında en çok madde ele geçiren, başarısı tescilli bir kurum. Ama Tubim ( Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi )rapor ve sonuçlarına bakıldığı vakit bu kadar ele geçirmeye karşın bağımlı sayısındaki artışı nasıl izah edeceğiz. Demem odur ki, maddeyle mücadelede sadece Polise değil tüm kurumlara ciddi görevler düşmektedir. Bağımlılıkla mücadeleye çok geniş bir açıdan bakmak gerek. Örneğin İranda madde satıcılarına ve kullanıcılarına çok ağır yaptırımlar uygulanmasına rağmen ( idam) yine de 5 milyon bağımlıyı izah etmek güçtür. Bu gerçekler bize şunu gösteriyor. Bağımlılıkla mücadeleyi sadece cezalandırma ve Polisiye tedbirlerle yürütmek elbette ki, şarttır ama yeterli değildir. Tüm dünyada bir insanlık suçu olarak görülen uyuşturucu ile mücadelede en etkin savaş önleme ve arzı azaltma çalışmalarıdır. Önleyici hizmetlere ( EĞİTİM VE BİLİNÇLENDİRME ) giden masraf tedaviden daha düşüktür.