Cıvıl cıvıl öterken başımın üzerinde baharın kuşları, saçlarımı vicdanına bıraktığım hafif rüzgarların gönlünde tazecik gülümsedim bana göz kırpan bahara. Yüreğini bildiğim sureti güzel sevdiklerimin gözlerinin içine bakar gibi selam verdiğim uyanan doğaya epey bir hasretmişim sonradan anladım .

Ve anladım ki kışın ardından gelen utangaç baharın yemyeşil kollarına bırakmak istiyorum kendimi.
Her yeni bir tomurcuk ile yeni bir nefes çektim içime. Şükretmenin güzelliği ile teslim oldum kaderime. Hayır da şer de nasıl ki Allah'tan kışımız da yazımız da baharımız da sonumuz da öyledir şüphesiz.

Eğer şimdi yeniden uyanan doğanın aşık olma zamanı ise insana , insanın da teslim olma zamanı gelmiştir aşka. Zira aşksız geçen ömre ömür demek heyecanın düşmediği yüreğe yürek demek haksızlıktır. Şems'in kırkıncı kuralı der ki, "Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.

Başlı başına bir dünyadır aşk.
Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışındasındır hasretinde."
Öyleyse hakkını vererek ve kıymetini bilerek sahip olduklarımızın ve sahip olmadıklarımızın bir aşk hikayesi gibi yaşamasını bileceğiz yol alan kışın ardından. Kış olmadan nasıl bilmez ise insanoğlu

baharın kıymetini cefa olmadan da öyle anlamaz sefanın bereketini, değerini. Her bir karanın ardından gelecek ak vardır elbet. Yeter ki bilsin insan karanın ak olanın varlığına hizmet ettiğini. Yeter ki yürek anlasın kara kışlar geçiren harabe gönüllerin baharının bir başka olduğunu. Yeter ki güzel olana da olmayana
da güzel bakabilsin yürek. Güzel baktıkça güzelleşen dünyaya selam olsun. Soluduğumuz havanın her bir nefesinde baharın izleri uyanmıştır artık. Doya doya içinize çekebilmeniz dileğiyle.