Oysaki Büyük Atatürk bütün dünyada "Türk Devrimi" olarak bilinen devrimlerle inşa edilen yeni ve asri devleti iki emin güce emanet etmişti.Bunlardan birincisi "Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir" dediği Türk gençliği.Bir diğeri ise 600 yıl boyunca feodal ve teokratik esaslara göre yönetilmiş olan ve çöken imparatorluğun yıkıntılarının üzerinde yükselen yeni devleti kuran, bu manada rejimi ve cumhuriyeti bina eden Türk ordusudur.Türk ordusu, devrimci Cumhuriyet devletinin devrimci ordusudur. İşgalci emperyalist çetelere karşı Türk milletinin istiklalini sağlamakla kalmamış, kazanılmış muazzam bir zaferin sonucunda diğer mazlum ulusların da esin ve ilham kaynağı olmuştur.Türk ordusunun ve Atatürk devrim ve ilkelerinin yaydığı ışığın ve cesaretin rehberlik ettiği Kurtuluş Savaşları sadece Anadolu'da değil, Kuzey Afrika'dan, Hindastan'a, Ortadoğu'dan, Güney Amerika'ya kadar büyük bir coğrafyada emperyal planların bozulmasına neden olmuştur.Batı Emperyalizminin Atatürk takıntısı ile Türk ordusuna olan düşmanlığının nirengi noktası işte burasıdır.Amerika'nın ve Avrupa'nın tazyikiyle Türk ordusunu itibarsızlaştırmaya ve dolayısıyla mücadele sathından çekmeye yönelik algı operasyonu, "Ergenekon" süreciyle orduya en ölümcül darbeyi vurmuştur.Atatürkçü çizgiden uzaklaştırılan Türk ordusu etkisizleştirilerek, Güneydoğu'da Kışlasından çıkarılmayan ve operasyon yapamaz hale getirilen bir konu mankenine dönüştürülmek istenmiştir.Bu konuda oldukça mesafe kateden Gülenistleri bir truva atının içinde kendi ülkesini işgale hazır hale getiren zihniyetin "bizi kandırmışlar" diyen ihanet derecesindeki gafleti ve delaletini Büyük Atatürk gençliğe Hitabında bildirmişti.Türk Milletinin kendi bünyesinden husule gelen Türk ordusuna olan bağlılığı "Ordulaşmış Millet" şuurunda gizlidir. Bu şuurun sihrini ve içtenliğini Haçlı - Emperyalist planı önündeki en büyük engel olarak tespit edenler düğmeye bastılar.Ancak 15 Temmuz'da plan bir kez daha bozuldu. Ancak bir pire için koskoca yorganı yakmak gibi bir kolaycı yöntemle ülkenin geldiği noktadaki sorumluluk payını ortadan kaldırmayı amaçlayan hükümet, yanlışlarını yeni ve daha kapsamlı yanlışlara yönelerek kamufle etme çabası içindedir. Zira ordu içindeki ayrık otlarını temizlemek yerine, Askeri Liseleri ve Harp okullarını tümden lağvederek sorunun nedenlerini ortadan kaldırmak mümkün olmayacağı gibi, ülkenin savunması, rejimin ve Cumhuriyetin korunması ve kollanması daha karmaşık bir hal alacaktır.Askeri Hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na devri ise bu operasyonal gidişatın son ayağıdır. Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırarak, yönetim erk'inin bütün kudretini tek elde toplamaya yönelik bu çabalar yeni bir vesayet ve totaliterleşme rejimininde habercisidir.Elindeki zehirli şırıngayla yaralı askerleri öldürmeye çalışan hemşire örneği Askeri Hastanelerin ve Gata'nın ne kadar elzem olduğunun da bir göstergesidir.Son söz; Ordusuz devlet yaşayamaz. Devletsiz millet ise ancak ve ancak insani bir yığıntıdır o kadar.